Konu: Gazzali ve Hadis İlmindeki Yeri Salı 18 Ocak 2011, 20:12
Huccetü'l-İslâm Ebû Hamid Muhammed b Muhammed el-Gazâlî, İslâm âleminin yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden biridir Fıkıh, usûl-i fıkıh, tasavvuf, felsefe ve mantık gibi ilim dallarına vâkıf olan Gazâlî'nin yazdığı eserler içinde Ihyâ'nın ayrı bir yeri ve önemi vardır İhya bazı âlimlere göre dünyada tasnif olunan kitapların en güzeli, seferde ve hazarda birlikte olunacak arkadaşların en iyisidir İhyâ'nın üstün meziyetleri genelde kabul edilmekle birlikte, her eserde olduğu gibi o da tenkit oklarından nasibini almıştır İhya, daha çok içinde zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği gerekçesiyle eleştirilere hedef olmuştur İmam Gazzalî ve Hadis İlmindeki Yeri Nitekim İmam Zehebî, "İhyâ'da hayr-ı kesir olmakla birlikte içinde bâtıl hadisler vardır" [Zehebî, Siyer, XIX, 339-340; Leknevî, Raf, s 53 ] demiş, Süyûtî de Mirkatu's-suûd ila Sünen-i Ebî Dâvûd adlı eserinde İhyâ'da zikredilen bir hadis vesilesiyle, "İhyâ'da aslı olmayan hadislerin varlığı gayet açıktır" diyerek aynı şeyi söylemiştir
Bundan dolayıdır ki hadis münekkitleri İhyâ'daki hadislerin tahrici üzerinde çalışmışlar, Gazâlî'nin büyüklüğüne bakarak İhyâ'daki zayıf ve uydurma hadislere aldanılmaması konusunda okuyucuları uyarmışlardır Hâfız Irâkî İhyâ'daki hadisler üzerinde iki çalışma yapmış, İmam Sübkî Tabakâtü'ş-Şâfîiyye'sinde İhyâ'da senedlerini bulamadığı hadislere genişçe yer vermiş,[Sübkî, İhyâ'da senedi olmayan dokuz yüz kırk üç hadisi birer birer saymıştır Tabakât, VI, 287-389; Zehebî, Siyer, XIX, 339, dp] bu değerli araştırmaları İhyâ'yi İthâfu's-sâde ismiyle şerheden Zebîdî tamamlamış ve böylece İhyâ'dan yararlanma imkanı kolaylaşmıştır Eğer bu kıymetli tahriç çalışmaları olmasaydı İhya okurlarının pek çoğu hadisler konusunda zor ve sıkıntılı bir durumla karşılaşmış olacaklardı
İhya üzerindeki çalışmalar bunlarla sınırlı kalmamış, İmam İbnü'l-Cevzî İ'lâmü'l-ahyâ adlı eserinde İhyâ'daki asılsız haberleri biraraya getirmiş bunlardan bazılarına Telbîsu İblis'te işaret etmiş, torunu Ebü'l-Muzaffer de dedesinin bu iddialarına katılarak onu desteklemiştir Daha sonra Hafız İbn Hacer el-Askalânî hocası Irâkî'nin bulamadığı hadisleri bir ciltte toplamış, Kasım b Kutluboğa da Tuhfetü'l-ahyâ çalışmasıyla bu değerli ilmî mesâileri devam ettirmiştir
Çağdaş âlimlerden İzmirli İsmail Hakkı (Ö1365/1946) ise "İhya ve Hadisleri" başlığı altında Gazâlî'nin hadisçiliği konusunda ulemânın sözlerini toplamış, diğerleri gibi o da Gazâlî'nin hadis ilmindeki zayıflığına dikkat çekerek şöyle demiştir: "Gazâlî, yüksek mertebesi ile beraber hadiste yed-i tûlâ sahibi olmadığından İhyâ'sında bir çok mevzu hadis vardır"
Evet fazilet sahibi olmak başka bir şey, hadis âlimi olmak başka bir şeydir Hadis ilminde söz sahibi otorite muhaddislerin Gazâlî hakkındaki tespitleri ana hatlarıyla bundan ibarettir Gazâlî'nin az hadis bilmesi onun büyüklüğüne bir noksanlık getirmiş olsa bile, o yine de ilim ve irfanı ile tarihteki yerini almış bulunmaktadır Nitekim Gazâlî'nin kendisi de bizzat hadis ilimleriyle fazla uğraşmadığını, bu ilimdeki ihatasının yeterli olmadığını itiraf etmiş, Kânûnu't-te'vîl adlı eserinde Bizâatî fî ilmi'I-hadis müzcât: "Hadis ilmindeki sermayem azdır" demiştir
Gazâlî İhyâ'daki hadislerin seçiminde kendinden önceki ulemânın, özellikle en çok etkilendiği sûfilerden Ebû Tâlib el-Mekkî'nin Kûtu'l-kulûb adlı eserinden istifade etmiştir Dolayısıyla bu hadislerin sahih olduğuna kanaat getirerek bunları bir hüsn-i zanna binâen nakletmiştir[Leknevî, Ecvibe, s 118 (Ebû Ğudde'nin dipnotu); Bilmen, II, 454]
Bir muhaddis olmadığı için de Zebîdî'nin beyânına göre hadis nakil ve rivayetinde ruhsat ve genişliği tercih etmiş, rivayetlerde takdim-tehir, ziyade ve noksanlık yapmış, bazı yerlerde hadislerin lafızlarına pek itina göstermemiştir Zira ona göre mânada isabet edildiği takdirde kelimeler üzerindeki tasarrufların o kadar büyük bir önemi yoktur Ne var ki hadislerin nakil ve rivayetinde böylesine bir müsamahanın gösterilmesi, hiç de doğru olmamıştır Zira bu durum hadislerdeki lafzı rivayet anlayışını olumsuz yönde etkilemiş, zamanla Hz Peygamber (as)'ın mübarek ağızlarından çıkan orijinal ifadelerin tespitini bir hayli güçleştirmiştir
İhya üzerindeki eski ve yeni bütün bu tahlil ve tenkitler sûfiyye nezdinde İhyâ'ya zerre kadar gölge düşürememiştir Değil hadislerinden şüphe etmek, Bursevî'ye göre "İhyâ'da itiraz edilecek asla bir harf bile yoktur" Zira ona göre, "Gazalî, İhyâ-i ulûm nâm telif-i celili itmamdan sonra âlem-i mânada Fahr-ı Âlem (sa)'e mülâki olup arz ve imza ettirmiştir" [Ferah, II, 236-237; bk Makâlât, s 19]
Bursevî Gazâlî'yi zahir İlimlerde imâm, ârif-i billâh, irşada yetkili bir seccade nişin olarak tanıtır Ayrıca Gazâlî'nin zahir ulemâ arasında kurtuluşa eren nadir şahsiyetlerden olduğunu mertebe-i istidlalden terakki edip on sene tevhid-i efâl mertebesinde kaldığını, bazı büyüklere göre onun Ruesâ-i tarikattan sayıldığını, zahiri ve bâtını ilimlerde söz sahibi olduğunu söylemektedir
Her nedense sûfi meşreb müellifler buna benzer sözleri, kesin hüküm bildiren cümleleri sarfetmek konusunda daha rahat davranmaktadırlar Bu durum onların eserlerine yapılacak tenkit yolunu kapatan manevi bir baskıya yol açmakta, tasavvuf mensuplarına itiraz hakkı tanımamaktadır Halbuki ilmî anlayışta cerh ve ta'dil veya bir başka ifade ile tenkit ve takdir kaçınılmazdır Daha doğrusu kaçınılmaz olmalıdır
Bursevî, gerek Gazâlî'nin ve gerekse onun hadis almada örnek aldığı Ebû Tâlib el-Mekkî (ö386/996)'nin ehl-i hakâikten olduklarını belirterek, evliyây-ı kiramın keşf-i sarih ve zevk-i sahih ile hasıl olan ilimlerine itibar etmemenin şaşılacak bir hal olduğunu, bu gerçeğe itiraz edenlerin ancak cehaletlerinden dolayı itiraz ettiklerini söylemiştir
Bir hadisin İhyâ'da veya Gazâlî'nin diğer kitaplarında bulunmuş olmasını Bursevî hadisin sıhhati İçin yeterli bir delil olarak görmüş, bunun dışında hadisi tenkit ve reddedenlerin sözlerine hiç itibar etmemiştir Halbuki hadisçiler bu tezi çürütmüş, İhya'nın üstün faziletlerine rağmen içinde bir takım zayıf ve mevzu haberlerin bulunduğu gerçeğini ispatlamışlardır
Dr Seyit Avcı - "Sufilerin Hadis Anlayışı" adlı eserden
Konu: Geri: Gazzali ve Hadis İlmindeki Yeri Paz 11 Eyl. 2011, 00:39
İhyai Ulumuddin Hakkında
Hafız İbni Kesir
Hicretin beşyüzbeşinci senesinde vefat eden meşhur şahsiyetleri anlatırken bu senede vefat etmiş olan Gazali'nin biyografisini verirken şöyle demiştir:
Bu süre zarfında İhyaı Ulumuddin adlı kitabını yazdı. Bu, cidden hayret verici, takdire şayan bir kitaptır. Şeri ilimlerin birçoğunu kapsamına alır. Tasavvufa ve kalbi amellere dair latif olan şeylerle adeta bir karışım halindedir. Lakin bu kitapta garip, münker ve mevzu olan birçok hadis vardır. Nitekim helal ve harama delil olarak dayanak edinilen füruatla ilgili diğer kitaplarda da bu tür hadislere rastalnmaktadır. el-Mevdu lir-Rekaik et-Tergib vet-Terhib adlı kitaplardaki bu tür hadisler diğerlerine göre daha azdırlar. Ebul Ferec İbnül Cevzi, sonra da İbn Salah bu hususta İmam Gazali'yi çok eleştirmişler ve ona çatmışlardır. Maziri, İmam Gazali'nin İhyai Ulumuddin adlı kitabını yakmak istemiş, diğer Mağriplilerde böyle yapmışlar ve şöyle demişlerdir:
Bu kitap bizim dinimizin değil, Gazali'nin dininin ihyasıdır. Dinimizin ilimlerinin ihyası Allah'ın kitabı ve Resulullah'ın sünnetiyle olur!
Nitekim ben bu hususları TabakatüşŞafiye adlı eserde Gazali'nin biyografisini verirken nakletmişimdir. İbni Şükür de İhyaı Ulumuddin adlı eserin bazı yerlerinin gerçekleri yansıtmadığını ve buralardaki çürüklükleri faydalı bir eserde açıklamıştır.
Gazali şöyle derdi:
Ben, hadisteki ticareti revaçlandırıcıyım.
Anlatıldığına göre ömrünün son zamanlarında, hadis dinlemeye, Buhari ve Müslim'in Sahih'lerini ezberlemeye yönelmiştir. İbnül Cevzi İhyaı Ulumuddin üzerine bir eser yazmış ve bu eserine ''Diri kimseler ihyadaki yanlışlıkları bilmeli'' adını vermişti.
El-Bidaye ve'n-Nihaye 13/333
Kadı İyaz
Şeyh ebu Hamid el-Gazali kendisi hakkında çok kötü haberler olan ve korkunç kötü kitapları olan biridir. Sufilikte çok ileri gitmiş, sufiliğin savunucusu ve davetçisi olmuş ve bu hususta meşhur kitaplar kaleme almıştır.
Kitaplarındaki bazı bölümler, kendi aleyhinde değerlendirilmiş ve ümmet onun kötü biri olduğuna hükmetmiştir. Allah onun gerçek durumunu bilendir.
Sultanın emri ve batıdaki ulemanın fetvası onun kitaplarının yakılması ve bu kitaplardan uzak durulmasıdır. Bu emir ve fetvaların gereği yapılmıştır.
Siyer en-nubela 19/327
Nevevi
Nevevi, Receb ayının ilk cuma günü kılınan Regaib namazı hakkında "sünnetten midir, yapılması hoş olan bir amel midir yoksa bidat midir?" diye sorulduğunda şu şekilde cevap vermiştir:
Bu şeytani bir ameldir ve çok şiddetli biçimde eleitirilmiş bir bidattir.
Sonra şöyle devam etmiştir:
Birçok ülkede çok sayıda kişi tarafından bu namazın kılınıyor olması yahut Kutul Kulub veya İhyaı Ulumuddin gibi kitaplarda bahsi geçiyor olması seni aldatmasın. Bu hiçbir temeli olmayan bir bidattir.
el-Miyarul Magrib 1/300
Ibnü'l-Cevzi
el-Muntazam isimli eserinde şunları söylemektedir:
''Gazali İhyayı yazmaya Kudüs'te başlamış ve Şam'da tamamlamıştır ancak, eserini sufilerin metodu ile yazarak fıkıh kurallarına riayet etmemiştir.''
Sonrasında Gazali'nin İhya'da yer verdiği ve fıkhi kuralları ihlal eden garip hikayelerine bir kaç örnek vermekte ve bu hikayeleri şu sözleriyle noktalamaktadır:
''Ben kitabındaki yanlışları 'Yaşayanlar İhyadaki yanlışlıkları bilmeli' isimli kitabımda bir araya topladım ve Telbis'u İblis (Şeytanın Hileleri) isimli eserimde bu kitabtaki bazı yanlışlıklara işaret ettim.''
Bu sözlerinin ardından İhyada geçen garip ifade ve uydurma hadislere örnekler vermeye devam etmiş ve İhya hakkındaki sözlerine şu şekilde son vermiştir:
''Gazali İhya'da çok sayıda uydurma ve zayıf hadise yer vermiştir, bunun sebebi de rivayet ilmi konusundaki yetersiz ilmidir. Ona düşen bu rivayetleri bir bilene danışmakken, o karanlıkta odun toplayanın topladığı gibi bu rivayetleri kitabında nakletmiştir.
Bazıları İhya deli divanesi olmuş, ben de bu kimseleri uyararak kısaca İhya'daki hatalı yerleri, düzeltilmesi gereken yerleri ve uygunsuz durumları ortaya koydum.
al-Muntazim (9/169-170)
Ibnül-Cevzi Saydul-Khaatir isimli eserinde Gazali'nin tarihi yanlışlıklarına yer vermiştir:
''Ben Gazali'nin İhya isimli eserinde, hadislerle tarihi olayların şaşırtıcı biçimde birbirine karıştırılmış olduğunu gördüm ve bu hataları bir kitap da topladım.'' (374)
Yine sayfa 399'da, İhya'yı; içerisinde gizli tehlikeler, sıhhatsiz rivayetler ve şeriate aykırı şeyler barındıran kitaplar arasında zikretmiştir.
Saydul-Khaatir
İbnü'l-Cevzi 'Şeytanın Hileleri' isimli eserinde 'Şeytanın Sofilere Oyunu' başlıklı bölümünde sufilerin tarihi gelişimini kronolojik olarak verip sufi literatürünü aktarırken sıra Gazaliye gelmiş ve şöyle demiştir:
''Sonra Ebu Hamid el-Gazali geldi ve onların (sufilerin) üslubuyla İhyaı Ulumuddin isimli eserini neşretti. Gazali birçok hadisin uydurma olduğunu bilmeden kitabına aldı. Kitabında mukaşefe ilmine dair hususlara yer verir ve yine fıkhi kuralları bir kenara bırkamıştır.Ve o kitabında İbrahim (as)'ın gördüğü yıldız, güneş ve ayın bilinen güneş, ay ve yıldız olmadığını aksine onların Allah'ı gizleyen nurlar olduğunu söyledi ki bu söz Batınılerin sözlerine ne kadar da benzemektedir!''
Sonrrasında Mufasah Bil Ahval isimli eserinde Gazalinin sarfettiği birtakım sözlere değinen İbnü'l-Cevzi daha sonra sözlerini şu şekilde bitirmektedir:
''Bu kimselerin böyle eserler tasnif etmeleri sünnet bilgilerinin az oluşu, İslam'ı ve hadisleri bilmemeleri ve bu yoldakilerin hoş gördüklerine yönelmeleri sebebiyledir.'' 162 (253)
İbnü'l-Cevzi daha sonra kitabın çeşitli yerlerinde İhya'daki yanlışlıklara değinmiştir. Yine Gazali hakkında kullanmış olduğu şu ifadeler de ilginçtir:
''İmam Gazali'nin o yüce fakihliğine rağmen nasıl bu kimselerle beraber olduğuna şaşıyorum. Fıkhi mertebedeyken onların mertebesine inmesi çok gariptir!'' 217 (316)
Telbis'u İblis
Ibnül-Cevzi Minhacul-Qasidin'de ise şöyle demektedir:
''Bil ki, İhya'da öyle büyük tehlikeler vardır ki bunları ancak alimler anlar, kitapdaki en küçük hatalar hiçbir temeli olmayan ve uydurma olan hadisler ile, bir sahabeye kadar uzayan rivayet zinciri ile sanki peygamber (sav)den naklediliyormuş gibi getirilen rivayetlerdir. O bu rivayetleri bulduğu üzere nakletmiştir, kendisi uydurmamıştır. Ve uydurma hadise dayanarak ibadet etmek caiz olmadığı gibi, uydurma kelimelerle bir araya getirilmiş sözleri almak da caiz değildir.
Nasıl olurda Allah rasulunun (sav) hakkında tek kelime dahi etmediği gece ve gündüz ibadetleri dayatırsın?
Nasıl olur da, sufilerin sözlerinin seni esir almasına izin verirsin, ki o kitabında sayılmayacak kadar çok bu sözlere yer vermiştir. Onun nefs tezkiyesi, insanları açlığa çağırması ve hiç bir gereği yokken insanları seyahetlere davet etmesi, harabe yerlere erzaksız gidilmeye teşvik etmesi, ve buna benzer şeylere Telbis'ü İblis'de yer verdim ve ben bir başka kitap daha yazarak, ondaki faydaları bir yana bırakmaksızın bütün saptırmalarına değineceğim. (3)
İlerleyen sayfalarda yine aynı şekilde ifadelere yer veren İbnü'l-Cevzi, Telbis'ü İblis'de değinmiş olduğu İhyada'ki yanlışlıkları liste olarak veriyor ve yukarıda yazmış olduklarına ek olarak 'Fena' ve 'Beka' inancını da sayıyor:
''Onun sufilerin sözlerinden 'Fena' ve 'Beka' inancına dair naklettiği ve tavsiyede bulunduğu sözleri duymanı nasıl isterim'' (16-17)
Konu: Geri: Gazzali ve Hadis İlmindeki Yeri Çarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
Önceden okumuş olduğum bir kitabı karıştırırken orada şu bilgileri de buldum: Ebu Hamid el-Gazzali de bidatçilerle görüşme yanlışına düştü ve bir daha salim olarak kalkamadı. Ebu Bekir ibnü'l-Arabi'nin belirttiği gibi "Hocamız ebu Hamid, felsefeyi yutmuş, ardından geri çıkarmak istemiş ama başaramamıştır." Şeyhu'l-İslam ibni Teymiyye şöyle der: "Dinin ileri gelen alimleri ebu Hamid'in kitaplarındaki bu görüşlere -yani felsefecilere aid bozuk görüşlere- karşı çıkmışlar ve 'Onun hastalığı eş-Şifa'dır.' yani ibni Sina'nın felsefe konusundaki eş-Şifa adlı kitabıdır demişlerdir." Zehebi onun hakkında "O İhvanu's-Sefa Risalelerinin mübtelası oldu. Bu amansız bir hastalık, mahveden bir uyuz, öldüren bir zehirdi. Eğer o, ileri gelen zekilerden ve muhlislerin seçkinlerinden olmasaydı, telef olup giderdi. Aman bu kitaplardan uzak durun ve dininizi öncekilere ait bu şüphelerden koruyun. Aksi halde şaşkınlığa düşersiniz. Kurtuluşu ve başarıyı dileyen, kulluğa sarılsın ve Allah'a sığınmaya devam etsin. Başarıyı veren Allah'tır ve alimin amacının güzelliği doğrultusunda onu mağfiret edip kurtaracaktır." Siyeri A'lami'n-Nübela: 1/552'den nakleden Ali B. Muhammed, Nefisle Cihad, shf. 119-120, Polen Yayınları