"Ben, cinleri ve insanları (başka bir gâye için değil)ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım."[1]
İbâdet: İnsanların, cinlerin ve bütün mahlukatın yaratılma sebebidir.
İbâdetin aslı: Allah sevgisi, sevgiyi sadece Allah’a hasretmek ve sevginin tamamen Allah için olmasıdır.Kul, Allah ile birlikte O’na ortak olan başka hiç kimseyi sevemez ve ancak O’nun için ve ondan dolayı sever. O’nun nebilerini, rasullerini, meleklerini ve dostlarını da sever. Fakat bizim bunlara olan sevgimiz, Allah'a sevginin tamamındandır. O’na eşit olan bir sevgi değildir. Allah’tan başka ilahlar edinip de onları Allah'ı gibi sevenlerin sevgisi, O’nun yanında, O’na denk sevgi beslemek demektir. Allah’a sevgi duymak -ki kulluğun özü ve sırrı budur- ancak O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmakla gerçekleşir. Emirlere uyma, yasaklardan kaçınma sırasında kul olmanın ve sevginin manası ortaya çıkar.
İbâdet, dört kâide üzerine kuruludur:
Bunlar: Allah ve rasülünün sevip hoşlandığı şeyleri; kalbin sözü, dilin sözü, kalbin ameli ve uzuvların ameliyle gerçekleştirmektir. Kulluk, bu dört mertebeyi ihtiva eden bir isimdir.
Kalbin sözü: Allah’ın kendisinden, isimlerinden, sıfat, fiil ve meleklerinden, kendisine kavuşmaktan, rasüllerin diliyle haber verdiği şeylere inanmaktır.
Dilin sözü: Kalbin inandığı şeyleri ifâde etmesi, inandıklarına dâvet etmesi, onları savunması, bunlara aykırı olan bid’atlerin batıl olduğunu ilan etmesi, Allah’ı zikretmesi ve emirlerini tebliğ etmesidir.
Kalbin ameli: Allah’ı sevmek, O’na tevekkül etmek, O’na yönelmek, O’ndan korkmak ve ümit etmek, dini yalnızca Allah’a halis kılmak, 'O'nun yasaklarından uzaklaşmak ve emirlerine karşı sabretmek, Allah’ın takdir ettiği şeylere sabır göstermek, Allah’tan gelenlere razı olmak, Allah’ı dost kabul etmek, O’na dönmeyi istemek, boyun eğmek ve mutmain olmak gibi şeylerdir. Kalbin amelleri, uzuvların amellerinden daha öncelikli farzdır ve kalbin müstehab amelleri, Allah’a vücutla yapılan müstehap amellerden daha sevimli gelir.Kalbin amelleri olmadan uzuvların amellerinin ya hiçbir faydası yoktur, ya da çok azdır.
Uzuvların amelleri: Namaz, cihad, cuma namazı ve cemaatlere gitmek, âcizlere yardım etmek, halka ihsan etmek ve benzeri amellerdir.
Bütün rasuller Allah’ı birlemeye ve ibâdeti O’na halis kılmaya dâvet etmişlerdir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de dinin en yüksek derecesini, kullukta ihsan derecesi kabul etmiştir.
Nitekim İhsan hakkında şöyle buyurmuştur:
“Allah’ı görüyormuşçasına O'na ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmesen de, O seni görür."[2]
Kul, mükellefiyet diyarında (dünyada) bulunduğu sürece ölünceye kadar kulluktan ayrılamaz.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Rabbine, sana ölüm gelinceye kadar kulluk et."[3]