“İstediğiniz ilmi öğrenin. Allah’a yemin ederim ki, ilim toplamakla (âlim olmakla), amel etmedikten sonra ecir ve sevap kazanamazsınız.” (Muhtaru’l- Ehâdis, hadis no: 470)
Hadis-i şerif gayet açık. İlim öğrenmekte asıl hedef ve gaye, öğrenilenle amel etmek olmalı. Aksi takdire insan boşu boşuna “bilgi hamallığı” yapmış olur. Evet kendisine, profesör, âlim, hoca, molla, vs. derler, ama işte o kadar. O “demelerin” ve o kadar bilgilerin kendisine âhirette hiçbir faydası olmaz. Çünkü bildikleriyle amel etmemiştir.
Bakınız bir başka hadis-i şeriflerinde Efendimiz (asm) ne buyuruyor:
“İnsanlar helak olur, ancak bilenler kurtulur. Bilenler de helak olur, ancak bildiklerini yaşayanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helak olur, ancak ihlaslı olanlar kurtulur. İhlaslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.” (Keşfü’l-Hafâ, 2: 312)
Demek ki sırf bilmek kâfi değildir. Evvelâ bildiğinle amel edeceksin. Bu da yetmez, o bilgi ve amel “ihlaslı” olacak. İhlas nedir? Her söz, her davranış, her hareket “sırf Allah rızası için” yapılacak. Peki Allah’ın razı olduğunu nereden anlayacağız? Sünnet dairesinde hareket etmekle... Yani Sevgili Peygamberimiz (asm) ne söylemişse, nasıl yaşamışsa, nasıl davranmışsa, onu göz önüne alıp öyle yapmak ve yaşamak suretiyle...Bir başka ifadeyle, ihlasın adı “Hak için yapmak”tır. “Halk için” yapmanın adı ise riyadır.
İnsan “ben ihlaslıyım” derse, kendi amelini övmeye başlarsa, ihlası kaybetmeye başlamış demektir. Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi, “ihlaslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.”
“(Kendilerine) Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan (içindeki hükümlerle amel etmeyen) kimselerin misâli, (sırtında) kitaplar taşıyan eşeğin misali gibidir! Allah’ın âyetlerini yalanlayan kavmin misali, ne kötüdür! Halbuki Allah, o zâlimler topluluğunu (küfürlerindeki ısrarları yüzünden) hidâyete erdirmez.”
Tevrat’ta Peygamber Efendimizin geleceği ve evsafı net bir şekilde haber verilmişti. Recm âyeti vardı ve daha birçok hüküm vardı ki, Yahudi âlimleri onları inkar etmiş, gizlemeye ve değiştirmeye çalışmışlardı. Dolayısiyle “kitap yüklü eşek” durumuna düşmüşlerdi.
Günümüzde de sözde “Müslüman “alimler” var. Ama Kur’an-ı Azimüşşan’ın ahkâmıyla amel etmek şöyle dursun, alenen karşı çıkmaktalar. Hadis-i şerifleri inkar etmekteler. Fâsık-ı mütecâhir olmaları şöyle dursun, alenen dinin ahkamıyla muâraza etmekteler. Bunlar “kitap yüklü eşek” târifine dahil olmaktalar. Hatta bunlara “katmerli eşek” denilebilir.
“Desinler” diye öğrenilen, amel edilmeyen ilim, âhiret hayatı için bir yük olur. Cenab-ı Hak, hepimize, amel edeceğimiz ilim öğrenmeyi ve ihlaslı olmayı nasip eylesin.