Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics

Vahiy Evine Saldırı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
Azerbaycan
Vip Üye
Vip Üye
Azerbaycan
Yaş :
Kayıt tarihi : 29/01/10
Mesaj Sayısı : 269
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
MesajKonu: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimePerş. 18 Kas. 2010, 09:37

Vahiy Evine Saldırı[1] Konusunda Tarihin Hakemliği

Gerçekleri olduğu gibi ortaya koymak ve yaşanmış olayları bütün çıplaklığıyla objektif bir şekilde gözler önüne sermek bazı grup ve grupların gönüllerinin kalmasına ve rencide olmalarına sebep olmaktadır. Tarih boyunca belirli grup veya gruplar bu müessif olayların baş mimarları olan rehberlerine duydukları derin sevgiden dolayı onları savunma ve aklama gayreti içinde olmuşlardır. Canhıraş hadiseleri yaratanların sarsılmaz konumları zedelenmesin diye bu tarihi gerçekleri bazen hafifleterek, bazen örtbas ederek, yarı açık nakletmiş ve bazen de tam bir inkâr çabasına gitmişlerdir.
Aslında bu grup veya gruplar tezvirle, hakikatlerin üstünü örtmek ve tarihi gerçekleri çarpıtmakla tarihe ve gelecek kuşaklara bir nevi ihanet etmişlerdir. Çünkü kalem mürekkebine hile ve tezvir katarak doğruyu yazmazsa kalpler hakikati makûs idrak eder. Ama özgür ve asil bir yazar hiçbir zaman olayları çarpıtarak bu ayıp ve lekenin vebalini yüklenmez ve belirli bir grubun hoşnutluğunu kazanmak için hakikatleri ayaklar altına almaz.
Halife seçiminden sonra vahiy evinin sakinlerinden biat almak amacıyla Hz. Zehra’nın (Selamullahi Aleyha) evine yönelik saldırı tarihin en büyük ve elem verici hadisesi olmuştur.
Bu konunun teşrihi, analizi ve değerlendirilmesi aşağıda inceleyeceğimiz 3 konu hakkında gelen rivayetlerin doğru ve yanlış olup olmadıklarına ve sonrasında ise hadisenin sonuçları hakkında yapacağımız hakemliğe bağlıdır. Bu üç konu şunlardan ibarettir:
1-Acaba halifenin memurlarının Hz. Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) evini yakmaya yeltenmeleri doğru mudur? Ve bu hususta ne kadar ileriye gittiler?
2-Acaba hâkim güçlerin Hz. Emirülmüminin Ali’yi (Selamullahi Aleyh) kaba güç kullanarak zorla mescide götürüp biat almak istemeleri doğru mudur?
3-Bu hadisede Resul-i Ekrem’in (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) aziz ve biricik yadigârının saldırganlardan aldığı darbeler sonucu karnındaki çocuğunu düşürdüğü doğru mudur?

İSLAM’A GÖRE ENBİYA (Selamullahi Aleyhim) VE MÜMİNLERİN EVLERİNİN SAYGINLIĞI

İslam’ın yüce ahlak ve öğretilerine göre hiçbir Müslüman bir başka Müslüman’ın evine izinsiz girme hakkına sahip değildir. Eğer giriş izni istenir de ev sahibi misafir ağırlamak için uygun olmadığını söyleyip giriş izni vermezse buna saygı duyulmalı ve mazereti kabul edilmeli ve herhangi kırıcı ve kaba bir söz söylenmemelidir.
Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, sâhipleriyle tanışmadan ve onlara selâm vermeden girmeyin, düşünüp öğüt almanız için daha hayırlıdır bu size.
Orada kimseyi bulamazsanız size izin verilmedikçe girmeyin ve eğer, geri dönün denirse size dönün artık, bu, sizin için daha temiz bir harekettir ve Allah, ne yaparsanız hepsini bilir. (Nur-27-28)

Kuran’ı Kerim, bu ahlaki öğretilerine ilave olarak içinde her sabah ve akşam Allah-u Teâlâ’n isimlerinin anıldığı ve ibadet edildiği evleri muhterem saymıştır. Nitekim Kuran’ı Kerim’de bu hususta şöyle buyruluyor: “Bu ışık, o evlerdedir ki Allah, oralarda adının yüceltilmesine ve anılmasına izin vermiştir ve oralarda, sabah-akşam onu tenzîh edenler vardır.” (Nur-36)
Bu evlerin hürmet ve saygınlığı o evlerin içinde yapılan ibadet ve zikirlerden dolayıdır. Şanı yüce ilahi şahsiyetler evlerinde her sabah ve akşam Allah-u Teâlâ’ya ibadet eder, tesbih, zikir ve temcid ederek o evlere değer kazandırırlar. Yoksa kerpiç ve tuğlalardan oluşan dört duvarlı ev hiçbir zaman değerli olmaz, saygı ve ikram görmezdi.
Kuran’ı Kerim, Müslümanlara Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) evi hususunda güzel bir talimat vererek şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, Peygamberin evlerine izin verilmeden girmeyiniz” (Ahzab-53)
Kuşkusuz ki Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) ve evlatlarının (Selamullahi Aleyhim) içinde ibadet ve raz-ü niyazla meşgul olduğu ev de övülmüş saygın evlerdendir. [2]
*Ayşe ve Hafsa’nın evini Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) evi olarak nitelendirip ancak Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) biricik kızının içinde barındığı eve Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) evi değildir ifadesini kullanmak ne kadar adilane bir değerlendirme olur?

HİLAFET GASPÇILARININ RESULULLAH’IN (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) EVİNE YÖNELİK YAPTIKLARI SAYGISIZLIKLAR

Burada tarihi belgelerle hilafet teşkilatının Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) evi ve ev halkı hususunda saygıyı ne denli gözettiklerini bir inceleyelim. Tarihi hadiseleri ve hilafetin ilk günlerinde yaşanan olayları inceleyip, araştırmak, hilafet teşkilatının Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) ev halkının faziletleri hakkındaki ayetleri hiçe sayarak şanına yakışan saygıyı ihlal ettiklerini ortaya koymaktadır.
Birçok Ehlisünnet tarihçisi vahiy evine yapılan saygısızca saldırı olayını üstü kapalı olarak aktarmıştır. Biraz insaf ve vicdan sahipleri ise daha açık ifadelerle olayın gerçekliğini aktarmaya gayret göstermişlerdir. Halifeler hususunda özel taassubu olan Taberi her şeye rağmen şöyle yazar: “Ömer, yanındaki cemaatle birlikte evin karşısına dikilerek şöyle dedi: Allah’a andolsun ki ya şu evi yakarım ya da ev sakinleri dışarı çıkıp biat edecekler. [3]
İbni Kuteybe Diyneveri perdeyi biraz daha aralayarak şöyle diyor: “Halife, bu cümleyle yetinmedi. Memurlarına evin etrafına odunlar yığmalarını emretti ve ardından şöyle dedi: “Ömer’in canını elinde bulunduran Allah’a andolsun ki ya evden dışarı çıkarsınız ya da evi ateşe verip yakarım. Ömer’e “Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) da evde olduğunu hatırlattıklarında” “olsun, fark etmez” diye cevap verdi. [4]
“İkdul Ferid” adlı eserin yazarı bir adım daha ileri giderek olayı şöyle naklediyor: “Halife, ev sakinlerini dışarı çıkarması için Ömer’e talimat verdi ve evden dışarı çıkmamak için direnecek olurlarsa onlarla savaşmasını emretti. Bunun üzerine Ömer, evi yakmak için ateş getirdi. Bu sırada Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) ile karşılaştı. Allah Resul’ünün (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) yegâne yadigârı (Selamullahi Aleyha) Ömer’e şöyle buyurdu: Hattab’ın oğlu, evimizi yakmaya mı geldin! Ömer: “Evet, ancak diğer kimseler gibi zamanın halifesine biat ederseniz başka” dedi. [5]
Biz burada yukarıda sorduğumuz üç sorunun ilkine cevap vermek için sözü uzatmadan Şair Ehram’ın yazdığı ve onunla övündüğü “Ömeriyye Kasidesini” naklederek hakemliği özgür ve munsif vicdanlara bırakacağız. Olayın devamını ise Ehlisünnet âlimlerinin kaynaklarını olduğu gibi aktararak sürdüreceğiz.

HZ. ALİ’Yİ (Selamullahi Aleyh) NASIL MESCİDE GÖTÜRDÜLER?

Şimdi aktaracağımız tarihin şu kesiti en az bundan önce naklettiğimiz bölümü kadar üzüntü vericidir. Çünkü insan Hz. Ali (Selamullahi Aleyh) gibi yüce bir şahsiyetin hakarete maruz kalmış ve kaba bir güçle mescide götürülmesine anlam veremiyor. Daha doğrusu o hazretin bu duruma düştüğüne inanamıyor. Bunun düşüncesi bile ona zor gelir. Bu olaydan yaklaşık 30 yıl sonra Muaviye (ra) Hz. Ali’ye (Selamullahi Aleyh) eleştiri ve kınama maksatlı yazdığı mektubunda mezkûr olayı hatırlatıyor. Muaviye (ra) mektubunda imamet makamının hâkim hilafet karşısında düştüğü durumu hatırlatarak şöyle yazıyor: “Hilafet makamı seni dizginledi, tıpkı serkeş bir deve gibi biate götürdü.” [6]
Emirülmüminin Ali (Selamullahi Aleyh) Muaviye’ye (ra) yazdığı mektubun cevabında telvihen (işaretle) bu olayın vuku bulduğunu kabul ediyor ve olayı kendisine yapılan haksızlıkların ve saygısızlıkların nişanesi olarak görüyor. Ardından tarihin en büyük düzenbazlarından olan Muaviye’ye (ra) şöyle buyuruyor: “Mektubunda “Benden biat almak için serkeş bir deve misali zorla mescide götürüldüğümü” yazmışsın. Allah’a andolsun ki sen bunu yazmakla beni küçük düşürmek ve yermek istedin ancak bilesin ki hakikatte beni övdün. Bununla beni rezil etmek istedin ama aslında kendini rezil ettin ve hiçbir Müslüman haksızlığa maruz kalıp mazlum durumuna düştüğü için kınanmaz.” [7]
Hz. Ali’nin (Selamullahi Aleyh) mukaddes şahsiyetine yönelik yapılan küstahlık ve haksızlığı nakleden tek âlim İbni Ebil Hadid Mutezili değildir. Bilakis ondan önce İbni Abdi Rabbih “İkdul Ferid” adlı eserinin 2. Cildinin, 285. Sayfasında konuyu nakletmiştir. Ondan sonra da “Subbuhul A’şa” adlı eserin 1. Cildinin, 128. Sayfasında bu olaya yer verilmiştir.

NİHAİ KARAR

Burada hep birlikte halifenin Beni Saide Sakifesi’nde nasıl seçildiğine kısaca bir göz atalım ve ardından objektif ve adil bir şekilde hakemlik yapalım. Bakalım gerçekten böyle bir hükümetin adını demokrasi ve insanların yönetimlerine dayalı bir sistem olarak koyabilecek miyiz?
Acaba halife seçiminin demokratik usuller üzerine kurulu bir düzen tarafından gerçekleştiğini söyleyebilir miyiz? Ve acaba sadrı İslam’daki Müslümanların bu (demokrasi) hususu icra etmede Batı dünyasının önüne geçtiğini ve demokrasi öncüleri olduklarını iddia edebilir miyiz?
Aslında zihinlerde oluşan bu ve benzeri soruların cevaplarını kalpleri kederlendiren ve tarihe “Siyah Perşembe” diye kazınan Sakife olaylarını mütalaa ederek bulmak basittir. Karanlık Sakife olayının perde arkasında olumlu cevaplar arayan kimseler kendilerini boşuna yormasınlar ve bunun için ne yazık ki sevindirici müspet bir cevap bulamayacaklardır.
Hilafetin demokratik temeller üzerine kurulu ve istişareye dayalı bir yönetim biçimi olduğunu ispatlama çabası içinde olan başlıca iki grup vardır.
1-İslami usulü, günümüz dünyasındaki düşünce kriterleri ve bilimsel perspektiflerle örtüştürmeye, tatbik etmeye çalışan grup. Bu grubun amacı bu metotla Batılı ve garp zedelerin teveccühlerini İslamiyet’e çekerek demokrasi sisteminin aslında çağımız ilim ve düşüncesinin ürünü olmadığını aksine bu yönetim biçiminin 14 asır öncesinden İslam dininde var olduğunu ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şehadetinden sonra hazretin ashabı bu sistemi halife seçiminde pratize ettiklerini ispat etmektir.
2-İkinci grup ise birtakım sebeplerden dolayı Şia ve Şia önderlerinin nefret ve ukdesini kalplerinde taşıyan ve bazen manidar tahriklere kapılarak Sünniliğe meyleden şahıslardır. Bu zihniyet ahlaki bozukluklar ve fikri sapmalara karşı mücadele yerine imanlı ancak her şeye çabucak inanıp kanan bilinçsiz gençleri avlayarak onların mektebi inançlarını zayıflatarak soğutmaya çalışanlardır.
Bahsimizi vahiy hanedanından zorla alınan biat hakkında bazı sorular sorarak sürdürelim.
*Acaba akıl ve şeriat, hâkim hizbin memurlarının zorbalık ve kaba güçle eve saldırıp sakinlerini baskı ve tehditle mescide götürerek biat almasına izin veriyor mu?
*Acaba demokrasi anlayışı, hâkim grubun memurlar yollayarak tarafsız ve muhalif kimselerden zorla biat alması ve imtina halinde de onlarla savaşmaları mıdır?
*Acaba insanlık tarihinde biat uğruna bir evin ateşe verilip ve ev sakinlerine “eğer biat etmezseniz öldürüleceksiniz” diye tehdit edilmelerinin bir örneği daha var mıdır? Hele ki tehdit edilenler ve hakarete maruz kalanlar bir peygamberin en aziz kimseleriyse…
*Eğer Ebubekir’e yapılan biatler gerçekten demokratik usuller üzerine kurulu ve “İşleri aralarında şurayladır.” Ayetine mutabık idiyse o halde niçin Ebubekir ömrünün son saatlerinde keşke şu üç şeyi yapmasaydım diye pişman oluyor?
1-Keşke Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) evinin hürmetini gözetip korusaydım ve kapıyı yüzümüze kapatmasına rağmen saldırı emrini vermeseydim.
2-Keşke Sakife günü hilafet mesuliyetinin ağır yükünü omuzlanmasaydım, onu Ömer ve Ebu Ubeyde’nin üzerine yıksaydım ve ben de onların vezirliğini yapsaydım.
3-Keşke “el-Fuca” diye bilinen İyas b. Abdullah’ı yakmasaydım. [8]
*Hz. Zehra’nın (Selamullahi Aleyha) yaşadığı musibetleri ve çektiği acıları inkâr edenler Ebubekr’in bu pişmanlık dolu itiraflarını nasıl tevcih etmektedirler?
*Eğer Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) hiç musibet görmediyse o halde buyurun açıklayın ki Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) gençliğinin baharında (Şia’ya göre 18, Ehlisünnete göre ise 22 veya 25 yaşlarında) hangi hastalığından dolayı dünyadan göçmüştür?
*Eğer size göre Hz. Fatıma’ya (Selamullahi Aleyha) yönelik hiçbir haksızlık ve eziyet olmadıysa o halde niçin nezdinizde Buhari gibi en muteber olan âlimleriniz malum şahısların Hz. Zehra’yı (Selamullahi Aleyha) mülakat ettiklerinde ısrarla ondan (Selamullahi Aleyha) af dileyip kendilerinden razı olmalarını istemektedirler? [10] Neden Fatıma’nın (selamullahi aleyha) cenazesine katılmalarına izin verilmiyor?

HALKIN GENEL GÖRÜŞÜ HZ. ZEHRA’NIN (Selamullahi Aleyha) EVİNİN ATEŞE VERİLMESİNE ENGEL OLDU MU?

Amme ulemasıyla yapılan bazı münazaralarda onlara “Niçin hilafet gaspçıları Hz. Zehra’nın (Selamullahi Aleyha) evini ateşe verdiler?” diye soru yöneltildiğinde şu cevabı verirler: “Saldırganların amacı Ali’yi (Selamullahi Aleyh) yakalamaktı. Onların Hz. Zehra (Selamullahi Aleyha) ile bir işleri yoktu. Çünkü Hz. Zehra’nın (Selamullahi Aleyha) insanların kalplerinde yer edinen sevgisi, makamı ve seçkinliği ona karşı saldırılara engel oluyordu. Dolayısıyla Ömer, “evde Fatıma (Selamullahi Aleyha) var” diye hatırlatan şahsa “Fatıma’da olsa fark etmez” demesi ağızdan çıkmış doğal bir sözdü. Şöyle ki bizim Fatıma (Selamullahi Aleyha) ile bir işimiz yok ki, biz sadece Ali’yi (Selamullahi Aleyh) yakalayıp götürmekle itirazların önünü almak istiyoruz. Yani Ömer’in amacı sadece Ali’yi (Selamullahi Aleyh) biat için mescide götürmekti ve Hz. Zehra (Selamullahi Aleyha) ile bir işi yoktu.”
*Eğer o hazretin (Selamullahi Aleyha) halkın nazarındaki konumu ve değeri Ömer’in eve saldırmasına engeldiyse o halde sıradan insanların bile o saygının bilincinde olup onu gözetmesi Ömer’in ise bundan gafil olup evi ateşe verip yakmasının nasıl bir açıklaması olabilir? Yoksa Ömer, Hz. Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) Resul-i Ekrem’in (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) kızı olduğunu bilmiyor muydu? Eğer onların Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) ile bir işleri yoktuysa ve sadece Hz. Ali’yi (Selamullahi Aleyh) yakalamak istiyorlardıysa niçin Ali’yi (Selamullahi Aleyh) savunan Fatıma (Selamullahi Aleyha) evlatlarını yakmasınlar?
*Eğer Resul-i Ekrem’in (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) hakkındaki öğütleri ve sözleri bu işe engeldiyse niçin Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hz. Ali (Selamullahi Aleyh) hakkındaki onca sözü onları bu işten vazgeçirmedi? Yoksa bu kadar kısa sürede inkârı güç onca fazilet ve sözleri unuttular mı?
*Eğer halkın Ehlibeyt hakkındaki genel düşünceleri ve akideleri onları bu işten alıkoyduysa niçin malum şahısları “hezeyan” sözünü söylemekten alıkoymadı? Ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) yatağının yanı başında hazrete “Hezeyan” nispetini verdiklerinde neden kimse onları bu küstahça sözlerinden dolayı kınamadı? [11]
*Acaba Arap edebiyatında “Bi Men Fihi” (Resulullah’ın huzurunda olan) cümlesi sadece Ali’yi mi kapsamına almaktadır? Yoksa Hasan(Selamullahi Aleyh), Hüseyin (Selamullahi Aleyh), Fizze (Rıdvanullahi Aleyha), Zübeyr, Haşim oğulları, Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) ve Abbas Rıdvanullahi Aleyh) o şümulün kapsamı dışında mı kaldılar?
*Madem onların Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) ile bir işleri yoktu o halde neden etrafına odunlar yığılan ve sakinleriyle birlikte yakılmakla tehdit edilen evden yalnızca Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) çıkmasını istemedi? Bununla da kalmadılar “Fatıma’da (Selamullahi Aleyha) evdedir” sözüne karşılık “olsun, fark etmez” diyerek cevap verdi.

EBU CAFER NAKİB’İN VAHİY EVİNE SALDIRANLAR HAKKINDAKİ SÖZÜ

İbni Ebil Hadid Resul-i Ekrem’in kızı Hz. Zeyneb’in (Rahmetullahi Aleyha) Mekke’den Medine’ye hicret tarihini ve sergüzeştini naklederken şöyle diyor:
Muhammed b. İshak der ki: Kenane b. Rabii binmesi için Hz. Zeyneb’e (Rahmetullahi Aleyha) bir deve yolladı. Okunu ve yayını alarak gündüz çağı devenin yularını tuttu ve Hz. Zeyneb (Selamullahi Aleyha) kecavede oturmuştu. Kenane, deveyi şehrin ortasından hareket ettirdi. Kureyşin erkekleri ve kadınları bu olaydan haberdar olunca konuşmaya başladılar: “Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) kızının gözlerimizin önünden geçip gitmesi ve bizlerinde buna tepkisiz ve seyirci kalmamız doğru değildir.” Bu amaçla hızla onu takip ederek Zi-Tuva Vadisinde kendilerini ona ulaştırdılar. Ona ilk ulaşanlar Hubar b. Esved ve Nafi b. Abdulkays Fehri adlarında iki şahıstı. Hubar, elindeki mızrağıyla Hz. Zeyneb’in (Selamullahi Aleyha) içinde olduğu kecaveye saldırdı. Hamile olan Hz. Zeyneb (Selamullahi Aleyha) devenin ürkmesinden son derece korkmuş ve bu korku yüzünden karnında taşıdığı bebeğini düşürdü. Bu yüzden Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Mekke’nin fethinde Hubar b. Esved’in kanını mubah saydı. Sonra İbni Ebil Hadid şöyle diyor: “Ben bu haberi üstadım Ebu Cafer Nakib’e naklettim. Üstadım beni dinledikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hz. Zeyneb’i (Selamullahi Aleyha) korkutup çocuğunun düşmesine neden olan Hubar b. Esved’in kanını mubah kılıyorsa şurası açıktır ki eğer bugün Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) hayatta olsaydı Fatıma’yı (Selamullahi Aleyha) korkutup karnındaki çocuğunun düşmesine sebep olanların da kanlarını mubah sayardı.” [12]
SORU: Eğer Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) çektiği musibetler gerçek dışıysa o halde niçin Ebu Cafer Nakib bu olayı naklediyor? Ebu Cafer Nakib gibi birçok Ehlisünnet âliminin de naklettiği ve Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) kanlarını mubah sayacağı saldırganlar kimlerdi?
Saniyen eğer saldırılar yalan ve iftiraysa neden birinci ve ikinci halife Hz. Fatıma’dan (Selamullahi Aleyha) helallik diliyorlar? Kaç defa geri çevrildikleri halde neden ısrarla Fatıma’dan (Selamullahi Aleyha) kendilerini affetmesini istiyorlar?

BİRİCİK YADİGÂRIN GECELEYİN DEFNEDİLMESİ!

Ehlisünnetin rical âlimlerinin öncülerinden kabul edilen İbni Sa’d “Tabakat” adlı eserinde şöyle yazar: “Ali b. Hüseyin diyor: İbni Abbas’a (Rahmetullah Aleyh) Fatıma’yı (Selamullahi Aleyha) ne zaman defnettiniz?” diye sordu. Dedi ki: Akşamın üzerinden bir miktar geçmişti.” Dedim: Cenazesine kim namaz kıldı?” Ali (Aleyhisselam) diye cevap verdi. [13]
Ehlisünnet kaynakları arasında Sahihi Buhari’nin özel bir yeri vardır, onlara göre Kur’an’ı Kerim’den sonra en muteber ve sahih kitaptır ki içinde gelen hadislerin tamamı doğrudur. Şimdi nakledeceğimiz rivayet Sahihi Buhari ve daha birçok muteber Ehlisünnet kaynağında nakledilmiştir. Rivayet şöyledir:
“Ebubekir, Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) irtihalinden sonra kızı Fatıma’ya (Selamullahi Aleyha) hediye edilen ve artık Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) şahsi mülkü olan Fedek’i [14] ve ona ulaşan bazı mirasları gasp ederek, Fatıma’yı (Selamullahi Aleyha) o haklardan mahrum etti.”
Buhari’nin Ayşe’den naklettiği bu rivayete göre Fatıma (Selamullahi Aleyha) Ebubekir’e bir elçi göndererek gasp edilen haklarını iade etmesini istedi ancak Ebubekir hazretin isteğini geri çevirdi.
Ayşe der ki: Fatıma (Selamullahi Aleyha) bu hususta Ebubekir’e gazap etti ve alenen onunla irtibatını kesti ve ona küstü [15] bir daha da onunla hiç konuşmadı ve küs haliyle de dünyadan göçtü.
Hazret irtihal ettiğinde kocası Hz. Ali (Aleyhisselam) mübarek cenazesine geceleyin namaz kıldı ve geceleyin de defnetti, Hz. Fatıma’nın (selamullahi Aleyha) vasiyeti gereği bunu Ebubekir ve yandaşlarına bildirmedi.
Ehlisünnetin büyük tarihçisi İbni Kesir Dimeşki der ki: “Doğru ve isabetli görüş Sahihi Buhari’de nakledilen… “Geceleyin defnedildi” sözüdür. [16]

BÜYÜK SAHABELERİN CENAZELERİNE NAMAZ KILMAK ZAMANIN HALİFESİNİN BAŞLICA GÖREVLERİNDENDİR

Vefat edenlerin cenazelerine namaz kılmak özellikle de sahabeden önde gelenlerin cenazelerine namaz kılmak o dönemlerde halifenin ve Medine Şehrinin emirinin başlıca vazifelerinden biri sayılmaktaydı. Bu hususta kimse halifeden öne geçemezdi. Ancak özel durumlarda şahsi ve özel izne sahip kimseler cenazeye namaz kılabilirlerdi. Bu yüzden Resulullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) seçkin sahabelerinden olan Abdullah b. Mes’ud (Rahmetullahi Aleyh) vefat ettiğinde Ammar b. Yasir (Rahmetullah Aleyh) halife Osman’dan izinsiz ve habersiz İbni Mes’ud’un (r.a) cenazesine namaz kıldı ve onu toprağa verdi. Osman bunu öğrenince son derece öfkelendi. Ammar’ı huzuruna çağırttı ve sert bir dille Ammar’ı azarlayarak hakaretler etti.
Aynı şekilde Hz. Fatıma’nın (Selamullahi Aleyha) mübarek cenazesinin toprağa verilmesi ve cenazesine namaz kılınması Ebubekir’e bildirilmedi.
SORU: Niçin Emirülmüminin Ali (Aleyhisselam) Hz. Fatıma’nın (selamullahi Aleyha) vasiyeti gereği Ebubekir’i cenazenin teşyi ve defin merasiminden haberdar etmedi? Aslında bu gizlilik ve Ebubekir’in merasime çağrılmaması Hz. Ali’nin (aleyhisselam) ve Hz. Fatıma’nın (Aleyha selam) hâkim hilafet makamını resmi ve meşru tanımadıklarının açık göstergesi değil midir?

FATIMA’NIN (SELAMULLAHİ ALEYHA) KABRİ NEDEN GİZLİ KALDI?

SORU: Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) neden kabrinin gizli kalmasını vasiyet etti? Niçin hiçbir masum Ehlibeyt (selamullahi aleyhim) imamı anneleri Fatıma’nın (selamullahi aleyha) kabrinin nerde olduğunu kimseye bildirmedi? Acaba İslam Peygamberinin (Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ciğer paresi ve biricik kızı Yahudi, Hristiyan, Sabii, Mecusi veya müşriklerin içinde mi dünyadan göçtü? Acaba Ali (aleyhisselam) ve vefalı dostları onlardan korktukları için mi Hz. Fatıma’yı (selamullahi aleyha) geceleyin habersiz bir şekilde defnettiler?
Yoksa Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) babası Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ümmeti arasında garip bir şekilde mazlumca dünyadan göçmedi mi? Ve kabri ebediyen gizli kaldı.
Acaba Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) torunları ve Fatıma’nın (selamullahi aleyha) evlatları olan Ehlibeyt imamları küfür ve şirk toplumunda ve İslam muhaliflerinin arasında mı yaşıyorlardı? Acaba bu sebepten dolayı mı mazlume annelerinin mübarek kabrinin gizli kalmasını maslahat gördüler?
Tarihte bu utanç, ar ve leke hangi ümmet için kayıtlıdır? Resulullah’ın (sallalahu aleyhi ve alihi ve sellem) ciğer paresi, ruhu, kalbinin meyvesi ve imkân âleminin kutbunun kızını böylesine rencide ettiler. Hakkından mahrum bıraktılar, mübarek kabrinin gizli kalmasına ve İslam âleminin o yüce hanımın ziyaretinden mahrum kalmasına sebep oldular.
Evet, ne yazık ki Fatıma’ya (selamullahi aleyha) eziyet edip, incitenler ve kabrinin gizli kalmasına sebep olanlar ne ateşperest ne Yahudi ne Hristiyan ne müşrik ve ne de sabiiydiler. Bilakis bunun mimarları kendilerini Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) en yakın gören kimselerdi. Onlardan ikisi Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) eşlerinin babalarıydılar ki hak etmedikleri bir makamı sahiplendiler. Diğerleri ise bütün savaşlarda Allah Resul’üne (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) yardım edip, İslam bayrağının yücelmesi için hazretle omuz omuza savaşan Ensar ve Muhacir topluluğuydu. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) İslam ümmeti arasında mazlumca yaşadı ve mübarek bedenine darbeler almış bir halde şehadet makamına erişti ve karanlık bir gecede Müslümanların gözlerinden uzak bir yerde toprağa verildi. O günden beri mübarek kabri gizli kalmıştır. Aynı şekilde masum Ehlibeyt İmamları (selamullahi aleyhim) İslami bir toplumda Müslümanlarla bir arada yaşamaktaydılar ve birtakım maslahatlardan dolayı annelerinin mezarının yerini kimseye bildirmediler. Ne yazık ki bu utanç verici ve yüz kızartıcı davranış ebediyen siyah bir leke olarak kendilerini o yüce hanımın babasının izleyicileri olarak zanneden kimseler için tarih sayfalarında kayıtlı kalacaktır.
Fatıma’nın (selamullahi aleyha) kabrinin gizli kalmasında Müslümanlar için bir mesaj vardır. Fatıma’ya (selamullahi aleyha) reva görülen haksızlıklar ve mazlumiyeti İslam’ın sonraki nesillerine ulaşması için mübarek mezarı bilinçli bir şekilde gizli bırakılmıştır. Kendilerini Müslüman gören ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) sahabesi ve halifesi diye niteleyenlerin gerçek yüzleri belli olsun diye, mazlumca feryadını işitip onu yalnız bırakanlar bilinsin diye mübarek kabir gizli kaldı.
Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) kendisini rencide edip üzenlerden, hakkını zorla elinden alanlardan ve gelecekte bu haberleri işitip tasvip edenlerden hoşnut olmayacağının mesajını vermek için geceleyin defnedilmesini ve kabrinin gizli kalmasını vasiyet etmiştir. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) razı ve hoşnut olmadığı kimse gerçekte Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) gazabına uğrayan kimsedir ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) gazabına uğrayan ise Allah’ın gazabına uğramıştır. Böyle bir kimse kıyamet günü Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) şefaatinden mahrum kalacak bedbahtır.
Evet, İslam’ın henüz garip kaldığını, hala risalet hanedanın mazlum olduğunu ve hala Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kızı İslam’ın gerçek izleyicilerini velayeti savunmaya davet ettiği için Fatıma’nın (selamullahi aleyha) kabri gizli kaldı.
Ey İslam âlemi! Kendini melamet et ki bu şeriatın sahibi kendisinden sonra geriye bir kız yadigâr bıraktı ve sen onunla iyi geçinemedin, hürmetini korumadın, kalbini kırdın, hakaret ettin. Bunlarla da yetinmedin sonunda onu şehit ettin. Yaptıklarınla cenazesine namaz kılmaktan, mübarek kabrini ziyaret etme şerefinden hem kendin mahrum oldun hem de diğerlerini mahrum bıraktın. Şimdi bile mübarek kabrini ziyaret etmekten saadetinden mahrumsun. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) toprağa verildiği gecenin sabahı insanlar birbirlerini melamet etseydiler ne kadar güzel ve yerinde olurdu. Ve dediler ki: “Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kendisinden geriye bir yadigâr bıraktı ve biz vefat anında cenazesine namaz kılma saadetine ulaşamadık. Ziyaret etmek için kabrinin yerini bile bilmiyoruz.” [17]

FATIMA (SELAMULLAHİ ALEYHA) HİLAFET GASPÇILARINA ÖFKELENMİŞ BİR HALDE DÜNYAYA VEDA ETTİ!

Üzerinde durmamız ve düşünmemiz gereken konulardan biri de Hz. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) Ebubekir ve Ömer’e gazap etmiş bir halde dünyadan göçmesidir. [18]
Şia ve Sünni ulemasının naklettiği sahih bir rivayette Resulullah (sallalahu aleyhi ve alihi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah, Fatıma’nın (selamullahi aleyha) gazabıyla gazaplanır ve onun hoşnutluğuyla da hoşnut olur.” [19]
SORU: Eğer Ehlisünnet uleması Fatıma’nın (selamullahi aleyha) Ebubekir ve Ömer’e öfkelenmiş bir halde dünyaya veda ettiğini naklediyor ve buna kitaplarında da yer veriyorlarsa o zaman şuna cevap vermelidirler; Allah’ın hışmı ve öfkesine eş değer olan Fatıma’nın (selamullahi aleyha) öfkesini ve bedduasını alanların varacağı menzil neresidir? Allah’ı öfkelendirenlerin durağı ve dönüşü neresidir?
SORU: Eğer Fatıma’nın (selamullahi aleyha) gazabı Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) gazabı, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) gazabı da Allah’ın gazabı ise o halde Fatıma’nın (selamullahi aleyha) gazap ettiği, ölünceye dek razı olmadığı ve kendisinden yüz çevirdiği bir kimse nasıl Allah Resul’ünün (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) halifesi olabilir? Allah’ın razı olmadığı bir kimse itaat edilmeye layık olabilir mi?
SORU: “Kim zamanının imamını tanımadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür” hadisine göre Fatıma’nın (selamullahi aleyha) zamanının imamı kimdi? Eğer fatıma’nın (selamullahi aleyha) zamanının imamı Ebubekir idiyse o halde neden onun hilafetini meşru saymadı ve hatta alenen ondan hoşnut olmadığını bildirdi? Ehlisünnet ulemasının nakline göre de Fatıma (selamullahi aleyha) o haliyle dünyadan göçtü. [20] Acaba Ehlisünnet ulemasının görüşüne göre Fatıma’nın (selamullahi aleyha) ölümü nasıl bir ölümdür?
SORU: Eğer yukarıdaki sorunun yanıtı müspetse yani Fatıma (selamullahi aleyha) mümin olarak dünyadan göçmüşse o zaman zamanının imamı kimdi? Bunun kendisi Ebubekir’in hilafetinin batıl olduğunun en büyük kanıtı ve Emirülmüminin Ali’nin (aleyhisselam) hilafetinin de en büyük ispatlarından biri değil de nedir?

Dipnotlar

[1]-Hz. Emirülmüminin Ali’nin (a.s) evine yapılan saldırı ve hazretin biat için zorla mescide götürülmes ve yanı şekilde Hz. Fatıma’nın (s.a) kapıyla duvar arasında sıkıştırılması ve bunun sonucunda da karnındaki çocuğunun düşmesi hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler şu kaynaklara müracaat edebilirler:
el-Emvalİ Ebu Ubeyd Bağdadi, s.131-193,
el-İmametu ves Siyase, c.1, s.12, 30 ve 36
Tarihi Yakubi, c.2, s.105-213, Tarihu Taberi c.2, s.443, c.3, s.202-430 ve c.5, s.153
el-İkdul Ferid c.2, s.250, c.3, s.63, 230,231 ve c.4, s.268
Murucuz Zeheb, c.2, s.24 ve c.3, s.63-86
Mu’cemul Kebiri Taberani, c.1, s.62
Sakife-i Cevheri, s.38,40,50,51 ve 73
Tarihu Medineti Dimeşk; İbni Asakir, c.9, s.749
Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid Mutezili, c.2, s.19,21,46 ve c.6, 48-51, c.14, s.193, c.17, s.146-168, c.20, 24-147
Tarihul islam; Zehebi, c.3, s.117-118
Mizanul İ’tidal, c.1, s.139 ve c.3, s.108
Mecmau’z Zevaid, c.5, s.203
Lisanul Mizan, c.1, s.268, c.4, s.189 ve c.5, s.218
el-Cevamiul Cami; Suyuti, c.1, s.1059
Kenzul Ummal; Muttaki Hindî, c.5, s.631,632, 651
Muntehabu Kenzil Ummal, c.2, s.171,174 ve c.5, s.108
Muhtasaru Tarihi Medinet-i Dimeşk c.13, s.122
Tarihu Ebil Feda, c.?, s.156-165
Tarihu İbni Şehne, c.7, s.164
Ensabu’l Eşraf; Belazuri c.1, s.282, 404, 586, 587
A’lamu’n Nisa, c.3, s.127 ve c.4, s.114
El-Musannaf; İbni Ebi Şeybe, c.14, s.567, 568
El-İsti’ab (el-İsabe’nin haşiyesinde) c.1, s.139 ve c.2, s.254-255
El-Vafi Bilvefeyat, c.3, s.344, c.6, s.17 ve c.15, s.311
Es-Sakifetu vel-Hilafe; Abdulfettah Abdulmaksud, s.14
El-Milelu ven-Nihel, c.1, s.57
El-İmametu vel-Hilafe; Mukatil b. Atiyye, s.160-161
Siyeru A’lami’n-Nubela c.15, s.578
Tabakatu İbni Sa’d c.7, s.27 (Baskı; Sadr) ve 18 (Baskı Liden)
Yenabiul Mevedde, c.1, s.201-203
Maktal-i Harezmî, s.54-83
Fatımatu’z Zehra (s.a); Abbas Mahmud el-Akkad, s.29,36 ve 48
Feraidu’s Sımteyn c.1, s.34-36 ve c.2, s.34,35,36
El-Firaku Beynel Firak; Ebu Mansur Abdulkahir b. Tahir el-Bağdadi el-Esferayini, s.147-148
Kifayetu’t-Talib; Genci Şafii, s.413
Es-Siratul Mustakim; Belazuri c.3, s.12
Fusulu’l Muhimme; İbni Sabbağ Malikî, s.135
Nuzhetu’l Mecalis; es-Sufuri Şafii c.2, s.194
El-Bed’ut Tarihil Makdisi, c.5, s.20
Tezkiratul Havas, s.54-322
Habibu’s Siyer c.1, s.436
Safvetu’s Safve, c.2, s.5
Tacu’l Arus c.12, s.127
Lisanul Arab, c.4, s.393
Kamu’s Lugat; Firuzabadi, c.2, s.79
El-Mustedraku Alas-Sahiheyn, c.3, s.165
Musnedi Ahmed b. Hanbel, c.1, s.68
Sunenu Beyhaki, c.6, s.166 ve c.7, s.63
Usdu’l Gabe c.2, s.18 ve c.4 s.308
Nuru’l Ebsar, s.47
Cemheratu Ensabil Arab s.16
El-Eimmetul İsna Aşer; İbni Tulun el-Hanefi, s.58
Kamilu İbni Esir c.3, s.397
El-Bidayetu ven-Nihaye, c.6, s.332
El-İsabe, c.3, s.471
Siyretu İbni ishak, s.247
Zehairul Ukba, s.117
Ez-Zurriyetu’t-Tahira, s.92-99
Camiul Usul; İbni Esir c.9, s.9
Edebul Mufred; Buhari, s.120
Ve…
[2]-Tarihi nakillere göre “Bu ışık, o evlerdedir ki Allah, oralarda adının yüceltilmesine ve anılmasına izin vermiştir ve oralarda, sabah-akşam onu tenzîh edenler vardır” ayeti (Nur-36) Peygambere (s.a.a) nazil olduğu zaman hazret bu ayeti mescitte tilavet etti. Bu sırada şahsın biri kalkarak “Ey Allah’ın Resulü, böylesine öneme sahip o evler hangi evlerdir?” diye sorunca Allah Resulü (s.a.a) “peygamberlerin evleridir” buyurdu. Sonra Ebubekir, ayağa kalkarak Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) evine işaret “acaba şu ev de o evlerden midir?” sordu. Resul-i Ekrem: “Evet, hem de onların en seçkinlerindendir” buyurdu.
(ed-Durrul Mensur, c.6, s.203 ve Tefsiri Ruhu’l Meani, c.18, s.174)
Bir diğer rivayette gelmiştir ki Resul-i Ekrem (s.a.a) dokuz ay boyunca kızı Fatıma’nın (s.a) evinin kapısına geliyor ve “Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.” (Ahzab-33) ayetini ediyordu.
Ed-Durrul Mensur, c.6, s.606
[3]-Tarihi Taberi, c.3, s.2020, Baskı, Dairetul Maarif
Taberi’nin ibaresi şöyledir: “Ömer, Ali’nin (a.s) evine gelerek şöyle dedi: “Evi ateşe veririm ya da çıkıp biat edersiniz.”
İbn-i Ebil Hadid kendi şerhinde c.2, s.56 bu cümleyi Cevheri’nin Sakife eserinden de nakletmiştir.
[4]-el-İmametu ves-Siyase c.1, s.12, Şerhi Hadidi, c.1, s.34, A’lamu’n-Nisa c.3, s.205
[5]-İbni Abdi Rabbih Endulisi’nin (ö.445) ibaresi şöyledir: “Ebubekir, Ömer’i Hz. Fatıma’nın (s.a) evinde toplananları oradan çıkarması için oraya gönderdi. Sonra dedi ki: eğer çıkmaktan sakınırlarsa onları öldür.” Bunun üzerine Ömer, eline bir ateş parçası aldı ve Fatıma’nın (s.a) evine gitti. Hz. Fatıma (s.a) onu (Ömer’i) görünce “ey Hattab’ın oğlu, evimizi ateşe vermek için mi geldin?” buyurdu. Ömer: “eğer biat etmezseniz evet” dedi.
[6]-Muaviye’nin mektubunun metnini İbni Ebil Hadid kendi şerhinin c.15, s.186’da nakletmiştir.
[7]-Nehcül Belağa, 28. Mektup
[8]-Yukarıdaki rivayet değişik lafızlarla şu kaynaklarda nakledilmiştir:
El-Emval; Hafız Ebu Ubeyd, s.194
El-İmametu ves-Siyase; İbni Kuteybe Diyneveri, c.1, s.24
Tarihi Yakubi, c.2, s.137
Tarihi Taberi, c.3, s.430 ve 431
Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.6, s.51 ve c.2, s.631
Mu’cemul Kebir; Taberani, c.1, s.62
Tarihu Medinet-i Dimeşk; İbni Asakir, c.30, s.417-422
El-Ahadisul Muhtera; Ziyauddin el-Makdisi el-Hanbeli, c.10, s.88-90
Tarihul İslam; Zehebi, c.3, s.117-118
Camiul Mesanidi ves-Sunen; İbni Kesir-i Dimeşki c.17, s.65
Semtu’n-Nucumu’l Avali; el-Asimi’l Mekki c.2, s.356
Sakife-i Cevheri, s.40
Mizanul İ’tidal, c.3, s.108
Mecmau’z Zevaid, c.5, s.203
Lisanul Mizan, c.4, s.189
Cevamiul Cami; Suyuti, c.1, s.1059
Muntehabu kenzil Ummal
Musnedi Ahmed b. Hanbel, c.2, s.171
Muhtasaru Tarihi Dimeşk c.13, s.122
Murucu’z Zeheb; Mes’udi c.2, s.301
[10]-Sahihi Buhari,Kitabul Hums c.4, s.96, Bab: Gazvetu Hayber, c.5, s.177
Sahihi Tirmizi, c.1, Bab: Ma cae men terakehu Resulullah (s.a.a), Mustedraku Ales-Sahiheyn c.3, s.153, Kenzul Ummal, c.6, s.219, el-İsabe; İbni Hacer Askalani, c.4, s.375, Tezakiratul Havas; İbni Cevzi, s.319, Zehairul Ukba; Muhibuddin Taberi, s.39, Savaikul Muhrika; İbni Hacer Mekki, s.105, İs’afu’r-Rağibin; İbni Saban, s.171, er-Resailu’l Kelamiyye; Cahiz, s.467, Ensabul Eşraf; Belazuri, c.10, s.79, Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.16, s.264, el-İmametu vs-Siyase; ibni Kuteybe Diyneveri, c.1, s.13-14, A’lamu’n-Nisa, c.3, s.1314 ve…
[11]-Resul-i Ekrem (s.a.a) mübarek ömrünün son anlarını geçirdiği ölüm döşeğindeyken sahabelerden bazıları da hazretin huzurunda bulunuyorlardı. Resul-i Ekrem (s.a.a) ashabına hitaben şöyle buyurdu: “Bana mürekkep ve beyaz (kâğıt) getirin; benden sonra sapıklığa düşmeyesiniz diye yazı yazayım.” Ömer b. Hattab bu vasiyete engel olarak şöyle dedi: “Şu adamı kendi haline bırakın, şüphesiz ki o sayıklıyor. Bize Allah’ın kitabı yeter.”
Bu hadisenin vuku bulduğuna Şia ulemasının icmasına ilave olarak Ehlisünnetin ileri gelen âlimleri de Ömer’in vasiyete engel olma olayını ve Resulullah’a (s.a.a) saygısızlığını değişik lafızlarla kitaplarında nakletmişlerdir. Ezcümle:
1)-Sahihi Buhari, Kitabul İlm, c.1, s.39, c.2, s.118 ve c.2, Bab; Kavlul Mariz (Kitabul Mariz), s.5, c.6, bab: Marazun Nebi (s.a.a) ve vefatuh/u, s.11 ve c.4, Kitabul Cihad, Bab; Cevazul Vifd, s.85
2)-Sahihi Müslim, c.6, Kitabul Vasiyye, Bab: Terkul Vasiyye, s.76
3)-Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.2, s.563 ve c.2, s.20
4)-Kamilu İbni Esir; c.2, s.217
5)-Tarihu Taberi, c.3, s.193
6)-Kenzul Ummal; Muttaki Hindi, c.3, s.138
7)-Camiul Usul; İbni Esir, c.11, s.69-71
-Tabakatul Kubra; İbni S’ad, c.2, s.37
Ömer’in Vasiyete Engel Olduğuna Dair Kendi itirafı
Ömer, İbni Abbas’a (r.a) şöyle dedi: “Peygamber (s.a.a) hastayken Ali’yi (a.s) kendi yerine halife olarak atamak istedi ancak ben buna engel oldum. Ve o, beni maksadımı bildiği için bunu açıkça söylemedi. Elbette o irade etti ancak Allah irade etmedi ve Peygamberin (s.a.a) iradesi Allah’ın iradesi olmadan neye yarar ki!”
Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.12, s.78-79
[12]-Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.14, s.192
[13]-Tabakatul Kubra; İbni S’ad c.8, s.29
[14]-Şia ve Sünni müfessirleri “Artık yakınlara, yoksula ve yolda kalana hakkını ver-Rum-38” ayetinin zeylinde şöyle yazarlar: Yahudiler Fedek’i Resulullah’a (s.a.a) bıraktıklarında Cebrail (a.s) nazil oldu ve “Artık yakınlara, yoksula ve yolda kalana hakkını ver” ayetini getirdi. Arından da “Fedek’i Fatıma’ya (s.a) ver” buyurdu.
Ed-Durrul Mensur, c.5, s.273, Baskı: Darul Fikr-Beyrut
[15]-Sahihi Buhari, Baskı Darul Fikr-Beyrut, Kitab-i Magazi, bab: Gazvetu Hayber, c.5, s.82 ve baskı; Metabu’ş-Şuab, c.5, s.177 ve baskı; Daru İhyail Kutub, c.3, s.55, baskı; el-Muahid, c.3, s.38, baskı; eş-Şarkiyye, c.3, s.39, baskı; el-Fu (i)cale c.5, s.115, baskı; el-Meymene, c.5, s.35, Baskı, Bombay, c.5, s.20, baskı; el-Matbaatu’l Hayriyye-Mısır, c.3, s.40 ve Kitabul Cihadi ves Siyer bab: Humus, baskı; Darul Fikr, c.4, s.42 ve Kitabul Feraiz, bab; Kavlun-Nebi (s.a.a) La Nuris.. baskı, Darul Fikr, c.8, s.3, Sahihi Müslim, baskı; Muhammed Ali Sabih, Kitabul Cihadi ves Siyer, bab, Kavlun Nebi (s.a.a) La Nuris…c.5, s.252 ve baskı; Mektebut Ticariyye c.5, s.153 ve baskı; İsa Halebi, c.2 s.81, baskı; Mısır-Nevevi’nin şerhiyle c.12, s.77, Kifayetu’t-Talib; Genci Şafii s.370, Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid c.2, s.18, Savaikul Muhrika; İbni Hacer Askalani Mekki, s.13, Tarihu Taberi, c.3, s.208 ve…
Arap edebiyatı kuralına göre “vecede” kelimesi “ala” lafızyla mutaaddi olursa gazap ve öfke anlamına gelir. Lisanul Arab, c.3, s.446
Aynı şekilde “Hecera” kelimesi aleni olarak irtibatı ve bağı kesip koparmak anlamına gelir. Lisanul Arab, c.5, s.250
[16]-el-Bidayetu ven-Nihaye; İbni Kesir c.6, s.338 baskı; Beyrut-Daru İhyait Turasil Arabiyy
[17]-Biharul Envar, c.43, s.212
[18]-Resulullah’ın (s.a.a) kızı Fatıma (s.a) Ebubekir’e gazap etti, ona küstü ve dünyayı göç edene kadar da bir daha onunla konuşmadı.
Sahihi Buhari; Kitabul Humus, c.5, s.504, hadis: 1265
Aynı şekilde şöyle nakledilmiştir: “Fatıma (s.a) dünyadan göçene kadar Ebubekir’le konuşmadı.”
Sahihi Buhari; Kitabul Feraiz, c.9, s.551, hadis: 1574
[19]-el-Mustedraku Ales-Sahiheyn; Hâkimi Nişaburî, c.3, s.154, Usdul Gabe, c.5, s.522, Zehairul Ukba, s.39, Tezkiratul Havas; Sıbt b. Cevzi, s.175 ve 320, Kifayetu’t Talib; Genci Şafii s.219, bab, 99, el-İsabe; İbni Hacer Askalani, c.4, s.366, el-Hasais; Suyuti, c.2, s.265, Ahbaru’d Duvel, s.87, Kenzul Ummal, c.13, s.96 ve c.16, s.280, Kunuzu’l Hakaik, s.32, Tehzibu’t Tehzib, c.12, s.441, İs’afur-Rağibin, s.171, Savaikul Muhrika; İbni Hacer Mekki, s.105, Yenabiul Mevedde, s.173,179, 360, Ercehul Metalib, s.245, el-İmametu ves-Siyase; İbni KUteybe, c.1, s.14
[20]-Amme uleması bu rivayeti kendi eserlerinde değişik lafızlarla nakletmişlerdir:
1)-Müsnedi Ahmed B. Hanbel, c.2, s.83,111,154,296, c.3, s.446, c.4, s.96
2)-Sahihi Buhari; Muhammed b. İsmail Buhari, c.2, s.13
3)-Sahihi Müslim, c.6, s.21,22, c.8, s.107
4)-Tarihul Kubra; Buhari, c.4, s.54, hadis, 1935, c.6, s.445, hadis, 2943
5)-Kitabul Mecruhin; Ebu Hatem Razi, c.1, s.280
6)-İkdul Ferid; Ahmed b. Muhammed b. Abdi Rabbih Endulisi, c.1, s.144, c.2, s.143
7)-Zevaid; Ebu Ömer Bezzar, c.1, s.144 ve c.2, s.143
-el-Keni vel Esma; Hafız Dulabi, baskı; Dairatul Maarif Haydarabad-Deken, c.2, s.3
9)-el-İlelul Varide Fil Ahadis; Ebul Hasan Ali b. Ömer Ahmed b. Mehdi Bağdadi, Daru Kutni Şafii, c.7, s.63
10)-Suneni Daremi; Abdullah b. Abdurrahman Temimi Semerkandi, c.2, s.241
11)-el-Emval; Hamid b. Zenceviye, c.1, s.81, hadis, 40 ve s.82, hadis, 42-43
12)-Şerhu Nehcil Belağa; İbni Ebil Hadid, c.13, s.242, c.3, s.262
13)-el-Miyaru vel Muvazene; Ebu Cafer iskafi, s.324
14)-el-Musannaf; Hafız İbni Ebi Şeybe, c.15, s.24, hadis, 19005 ve s.38, hadis; 19047, s.52, hadis; 19090
15)-Kenzul Ummal, c.1, s.103, hadis, 463, c.6, s.65, hadis, 14861
16)Tabakatul Kubra, c.5, s.107 Liden baskısı
17)-Riyazus Salihin; Nevevi, s.164
18)-Yenabiul Mevedde, s.117
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
e-mir
Admin
Admin
e-mir
Yaş :
Kayıt tarihi : 02/02/09
Mesaj Sayısı : 1596
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
http://www.rahmet.yetkin-forum.com
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimePerş. 18 Kas. 2010, 14:05

verdiğin bilgilerin çoğu tarih kitaplarından
onları delil oalrak kabul etmediğimi bildirmiştim sana
bilgilerin hepsi doğruysa bile
herkes kendi yaptığından sorumludur
üstelik Ömer de Ebu Bekir de sahih hadislerde Resulullah tarafından övülmüşlerdir
bu hadislerin sahihliği kesindir

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Azerbaycan
Vip Üye
Vip Üye
Azerbaycan
Yaş :
Kayıt tarihi : 29/01/10
Mesaj Sayısı : 269
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimePerş. 18 Kas. 2010, 20:27

size gore sahıh bize gore değil ki...sizin kitaplarınızda muaviyeyi bile öven hadisler var.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Azerbaycan
Vip Üye
Vip Üye
Azerbaycan
Yaş :
Kayıt tarihi : 29/01/10
Mesaj Sayısı : 269
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimeCuma 19 Kas. 2010, 18:14

sahihliğin delili nedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
e-mir
Admin
Admin
e-mir
Yaş :
Kayıt tarihi : 02/02/09
Mesaj Sayısı : 1596
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
http://www.rahmet.yetkin-forum.com
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimeCuma 19 Kas. 2010, 18:39

tarih kitapları ne metin ne de sened yönünden tenkitten geçmemiştir
onlar buldukları her rivayeti kitaplarına almış
ve bunların incelenmesini sonraki nesillere bırakmışlardır
bazılarının yazarları önsözde bunu açıkça ifade etmişlerdir
o yüzden tarih kitapları sahih değildir

sahih olabilmeleri için sened ve metin yönünden
tam bir denetimden geçmiş
ve hiçbir hatalarının bulunmamaış olması gerekir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Azerbaycan
Vip Üye
Vip Üye
Azerbaycan
Yaş :
Kayıt tarihi : 29/01/10
Mesaj Sayısı : 269
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimeCuma 19 Kas. 2010, 19:07

e-mir demiş ki:
verdiğin bilgilerin çoğu tarih kitaplarından
onları delil oalrak kabul etmediğimi bildirmiştim sana
bilgilerin hepsi doğruysa bile
herkes kendi yaptığından sorumludur
üstelik Ömer de Ebu Bekir de sahih hadislerde Resulullah tarafından övülmüşlerdir
bu hadislerin sahihliği kesindir

İşinize gelmiyor diye kabul etmiyorsanız sizin sorununuzdur. Rivayetlerin tahlilinde, red ve kabulünde bir ölçünüz, kıstasınız yoksa yine sizin sorunuzudur. Biz tarihi bir olayı tarihi kaynaklardan ispat ettik ve iddiamızı delilleriyle sunduk gerisini okuyucuların takdirine bırakıyoruz.
"Herkes kendi yaptığından sorumludur" cümlesine binaen diyoruz ki yukarıda zikredilen onca tarihi kaynaklara göre (ki sizin kaynaklarınızdır) Ömer ve Ebubekir, vahiy evine yaptıkları saldırıdan dolayı Allah katında sorumludurlar. Herkes kendi yaptığından sorumludur diyerek işin içinden sıyrılmak tarihi gerçekleri örtbas etmez, edemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Azerbaycan
Vip Üye
Vip Üye
Azerbaycan
Yaş :
Kayıt tarihi : 29/01/10
Mesaj Sayısı : 269
Nerden :
Vahiy Evine Saldırı Vide
MesajKonu: Geri: Vahiy Evine Saldırı Vahiy Evine Saldırı Icon_minitimePaz 21 Kas. 2010, 21:39



1. tarih kitaplarında yazılanların doğru ve ya yanlış olduğunu belirleyen ölçü nedir?
2. eğer tarih kitapları bu kadar değersiz ise, masal kitaplarından farksız ise sizin büyük imamlarınız Taberi, ibni Esir, ibni Kesir, Zehebi ve b. neden yazdılar bu kitapları?
3. faraza ki, sizi imamlarınız senin kadarakıl erdirememiş ve bu masal kitaplarını yazmış. ama bu genede bizim konumuza bir halel getirmez. çünkü bizim konuştuğumuz konu sadece tarih kitapları ile sınırlı değil, aksine hadis ve rical kitaplarında da sabittir. mesela bir örnek:

resimde gördüğünüz ibni Ebi Şeybenin "Musannaf" adlı kitabının 579-cu sayfasıdır. işaretlenmiş yerde şu ifadeler var:

Rasulullahdan s.a.a sonra Ebu Bekire biat edildiğinde Ali ve Zübeyr Rasulullahın kızı Fatımanın evine gidip müzakere ediyorlardı ve onların (Ebu Bekir ve diğerlerinin) işinden geri çekilmişdiler. Bu haber Ömere ulaşınca Fatımanın evine geldi ve dedi "ey nebinin kızı! and olsun senin babandan bize sevimli bir şahıs yoktur. babanda sonra senden daha sevimlisi yoktur. And olsun eğer bunlar senin yanında cem olurlarsa o zaman benim bu evi yakmak hakkında vereceğim emrin karşısını bu sevgi bile alamaz"



ولكن حزب علي كان أقل عند بيعة عمر منه عند بيعة أبي بكر الصديق نظراً لتفرقهم الأول عن علي بسبب مداهمة بيت فاطمة في أول عهد أبي بكر وإكراه بعض الصحابة الذين كانوا مع علي على بيعة أبي بكر فكانت لهذه الخصومة والمداهمة (وهي ثابتة بأسانيد صحيحة[4]) ذكرى مؤلمة لا يحبون تكرارها.

Alinin taraftarları Ömere biat zamanı Ebu Bekire biat zamanındakından daha da azdılar. taraftarlarının Aliden ayrılmasının sebebi Ebu Bekirin hilafetinin ilk zamanlarında Fatımanın evine ani hücum edilmesi ve Ali ile bazı sahabelerin Ebu Bekire biat etmemek istemeleri, bu düşmanlık ve ani hücumda (bunlar sahih senetlerle sabittir)4 bir çok kötü hatıraların olmasıydı. Ali taraftarları bunların tekrar yaşanmasını istemiyorlardı.

__________
4- كنت أظن المداهمة مكذوبة لا تصح حتى وجدت لها أسانيد قوية منها ما أخرجه ابن أبي شيبة في المصنف، لكن ليس كما يبالغ غلاة الشيعة وليس كما ينفي غلاة الحنابلة
4- önceleri "ani hücum" olayının yalan olduğunu zann ediyordum, fakat bu olay hakkında sahih senetler buldum. örnek olarak ibni Ebi Şeybenin "musannaf"ında olanı göstere biliriz. fakat bu olay şiilerin gulatlarının büyüttüğü ve hanbelilerinin gulatlarının inkar ettiği gibi değil


[url=http://]Hasan el Maliki, "Kıraatu fi kutubil akaid", Ebu Bekirin hilafeti Ömere vasiyet etmesi bölümü[/url]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Vahiy Evine Saldırı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Serbest Kürsü :: Şiilerden Sorular -