3009- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Âl-i Imrân sûresi 161. ayeti, Bedir günü kaybedilen kırmızı bir kadife elbise hakkında nazil olmuştur. Hatta o gün bazı kimseler: Belki de onu Rasûlullah (s.a.v.) aldı demişlerdi. Allah’ta bu ayeti indirdi: “Bir peygamberin ganimet malına hainlik etmesi olacak şey değildir…” (Ebû Dâvûd, Huruf: 17)
Bedir savaşına katılmayıp buradan ayrılan münafıkların orda bulunamayacağına göre bunu diyenler sahabeden idi. Ancak bir mü'minin Peygamber s.a.a. için ganimet malını çaldı diyemeyeceğine göre bu durumda bu kimselerin gizli münafıklardan olup sahabe görünen kişi olması büyük ihtimal diye düşünüyorum.
hadisin senin verdiğin metni yanlış terceme edilmiş hadise rudaninin arapça metninden baktım orada kaybolan kırmızı kadifenin Bedir Günü kaybolduğu yazıyor ama insanların "onu belki Resulullah almıştır" dedikleri günün Bedir Günü olduğu yazmıyor yani ordu Medine'ye geri döndükten sonra münafıklar bu kaybolma olayını duyarak böyle bir dedikodu yapmış olabilirler
Ya da ashab dedikodu ya da suçlama amacı ile değil "bu Resulullahın hakkıdır. o yüzden almış olabilir. o yüzden bu konuyu fazla konuşmaya gerek yok" anlamında bu lafı söylemiş olabilirler Allahu Alem
ben olmamış demedim ki peygamberlere hemen her türlü iftira atılmıştır ama sen bu iftirayı ashab atmış olabilir diyorsun ben de hayır münafıklar atmıştır diyorum
biz "sahabe yapmıştır"mı diyoruz? bize iftira etme emir kardeşim. bizim dediğimiz şu sahabe görünümlü munafıklar vardı, Rasulullahın s.a.a yanında olmalarına rağmen kalplerinde küfür ve şirk vardı. nasıl ki, bu küfür ve şirk onları Rasulullahı s.a.a sui kast ile ortadan kaldırmaya yöneltiyordu burada da yanı şekilde Alalhın Rasulüne s.a.a iftira atmaya yöneltmiştir.
Bedir Savaşı'nda münafıkların tamamı orduadan ayrıldı diyen sen değil misin? geriye kalanların tamamı ashabın büyüklerindendir hepsinin ismi bilinir tamamı cennet ile müjdelenmiştir hatta işleyecekleri günahların affedileceği ile de müjdelenmişlerdir
sen ise yukardaki iftirayı atanlar Bedir'e katılanlardandı diyorsun ya yazdıklarından haberin yok onları da okumuyorsun ya da kendi yazdıklarını da anlamıyorsun
Bedir Savaşı'nda münafıkların tamamı orduadan ayrıldı diyen siz değil misin?
iyide bunun konu ile ilgisi nedir? biz burada Rasulullaha s.a.a hırsızlık iftirası atan adamlardan söz ediyoruz.ve diyoruz ki, bunlar sahabe görünümlü munafıklar idi. çünkü size göre Rasulullahı s.a.a gören her kes sahabedir. mesela Rasulullaha s.a.a suikast edenler
bizim burada dediğimiz sahabe görünümlü munafıkların -sizin deyiminizle sahabelerin. çünkü size göre kim Rasulullahı s.a.a görürse sahabedir- Rasulullaha s.a.a hırsızlık isnat etmesidir.
işte en baştan beri anlatmak istediğim de bu hadisten hiçte senin dediğin çıkmıyor zira hadisin mealini yanlış vermişsin başlık altındaki ilk mesajıma iyi bak "onu belki Resulullah almıştır" denilen gün Bedir Günü değil ordu medineye geri döndükten sonra söylenmiş olabilir
işte en baştan beri anlatmak istediğim de bu hadisten hiçte senin dediğin çıkmıyor zira hadisin mealini yanlış vermişsin başlık altındaki ilk mesajıma iyi bak "onu belki Resulullah almıştır" denilen gün Bedir Günü değil ordu medineye geri döndükten sonra söylenmiş olabilir
hadisin daha arapçasına bakmadım. ama meali biz yanlış vermedik hadisin orjinal tercümesinde var bu. ama arapçası nette olmadığı için bakamadım henüz.. hadisin türkiye baskısı tercümesinde şöyle geçiyor:
tefsir bölümü Ali İmran suresi ilgili ayet tefsirinde:
� Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
3009- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Âl-i Imrân sûresi 161. ayeti, Bedir günü kaybedilen kırmızı bir kadife elbise hakkında nazil olmuştur. Hatta o gün bazı kimseler: Belki de onu Rasûlullah (s.a.v.) aldı demişlerdi. Allah’ta bu ayeti indirdi: “Bir peygamberin ganimet malına hainlik etmesi olacak şey değildir…” (Ebû Dâvûd, Huruf: 17)
� Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Abdusselam b. Harb, Husayf’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Bazıları bu hadisi Husayf’tan, Mıksem’den rivâyet ederek senedinde “İbn Abbâs’tan” dememişlerdir.
işte en baştan beri anlatmak istediğim de bu hadisten hiçte senin dediğin çıkmıyor zira hadisin mealini yanlış vermişsin başlık altındaki ilk mesajıma iyi bak "onu belki Resulullah almıştır" denilen gün Bedir Günü değil ordu medineye geri döndükten sonra söylenmiş olabilir
ayetin tercümesi doğrudur her ne kadar ikinci cümlede o gün kelimesi bulunmaa da bu cümle arapçada bağlantı harfi olan fe atfı ile öncekine bağlanmıştır. bu bağlantı iki cümle arasında zamansal fasıla bulunmadığını belirtmek için kullanılır. Böylece kırmızı kafidenin kaybolduğu gün ile, "onu belki peygamber aldı" denilen günün aynı gün olduğunu anlamı kesinleşmiş olur bu yüzden tercümede o gün kelimesi belirtilmiştir..
Rudanide hadis aynen şu şekilde verilmiş: 4.cild tefsir bahsi 6863- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bir peygambere (ganimet ve millet malına) hıyanet etmek yaraşmaz" mealindeki âyet (Âl-i İmrân, 161), Bedir günü kaybolan kırmızı bir kadife hakkında nazil olmuştur. Çünkü insanlardan kimisi "Onu belki de Allah'ın Resulü" aldı dedi.' Bunun üzerine Allah mezkûr âyeti inzal buyurdu. [Tirmizî ve Ebû Dâvud] arapçasını sie netten bulamadımki kopyalayayım elimde var fe bağlacı ise Arapçada, sonra, daha sonra, böylece, bu sebeple, ama, ne var ki, zira anlamlarına gelen bir kelimedir hadiste "hemen sonra" anlamına geldiği yorumu şianın sahabeye olan buğzundan kaynaklanmaktadır.
benim baktığım süneni tirmizi, yunus emre yayınevi hamdi özçelik baskısı Osman Zeki Mollamehmetoğlu mütercimliğini yapmış. hadis 5. cilt 3194 noda kayıtlı. metin kısmının arapçası şöyle: قال ابن عباس : نزلت هذه الاية ( وما كان لنبي ان يغل ) في قطيفة حمراء افتقدت يوم بدر فقال : بعض الناس لعل رسول الله (ص. ) اخذها . فانزل الله تبارك وتعالي : (وما كان لنبي ان يغل ) الي اخر الاية.
sonra bazı insanlar dediler ki "belki onu Resulullah almıştır" burda bu konuşmanın bedir gününde olduğuna dair bir kayıt yok fe bağlacını bu konuşmanın bedir günü olduğu şeklinde yorumlasak bile bu ashab aleyhinde delil olmaz zira bu sözü bedirde esir düşen müşrikler de söylemiş olabilirler Allahu Alem
taassup bir kere insanın gözünü kör etmeye görsün.. ne ayet görür ne de hakikatler..
ayete bakacak olursak burada bir mantık eleştiriliyor: bir peygamber için ganimet malına ihanet etmek olacak şey değildir..
bu cümle zaten Peygamberliğin kutsallığına inanmayan müşrikler için söylenmez. Söylense de bir anlam ifade etmez. şayet bu ayet esir olan müşriklerin sözü üzerine onlara cevap olarak inmiş olsaydı bu durumda: düşünmez misiniz O peygamber bir ömür sizin aranızdaydı neden onu emin diye nitelediniz... türünden olurdu. Çünkü müşriklerin, Peygamber s.a.a. için benzer çıkar güttüğü iftirasına: de ki ben bir ömür sizin aranızdaydım.. (Yaklaşık anlam) demesi emredilmiştir. Ancak ayetteki ifade peygamber inancına sahip olanlara ya da öyle görünenlere hitaben söyleniyor: Peygamber ganimet malına ihanet etmesi olacak şey değildir...
Hem müşrik bir esir zaten can korkusu varken savaş sonunda böyle bir söz söyleyebilecek öyle mi! İnsanın ancak bu kadar çaresiz yorumlara baş vurduğu görülür.. Sanki bu sözü söyleyebileceği varsayılan müşrik, esir değil de paşa .. ortalıkta dolaşıyor ve bu fitneyi her yere yayabilecek kadar konuşma özgürlüğüne sahip ve bunu duyan sahabe yayıyor ve hadis olarak yaymaya değer görecek kadar bunu yıllar boyu naklediyor. Bu nasıl bir sahabe ki müşrik bir esirin Peygamberleri için söylediği sözü değerli görüp hadis olarak aktarıyor..
eğer müşriklerin Peygamber için söyledikleri hep böyle rivayet etmiş olsalardı şu an neler neler okurduk..
fe bağlacı ise Arapçada, sonra, daha sonra, böylece, bu sebeple, ama, ne var ki, zira anlamlarına gelen bir kelimedir hadiste "hemen sonra" anlamına geldiği yorumu şianın sahabeye olan buğzundan kaynaklanmaktadır.
taassup bir kere insanın gözünü kör etmeye görsün.. ne ayet görür ne de hakikatler..
ayete bakacak olursak burada bir mantık eleştiriliyor: bir peygamber için ganimet malına ihanet etmek olacak şey değildir..
bu cümle zaten Peygamberliğin kutsallığına inanmayan müşrikler için söylenmez. Söylense de bir anlam ifade etmez. şayet bu ayet esir olan müşriklerin sözü üzerine onlara cevap olarak inmiş olsaydı bu durumda: düşünmez misiniz O peygamber bir ömür sizin aranızdaydı neden onu emin diye nitelediniz... türünden olurdu. Çünkü müşriklerin, Peygamber s.a.a. için benzer çıkar güttüğü iftirasına: de ki ben bir ömür sizin aranızdaydım.. (Yaklaşık anlam) demesi emredilmiştir. Ancak ayetteki ifade peygamber inancına sahip olanlara ya da öyle görünenlere hitaben söyleniyor: Peygamber ganimet malına ihanet etmesi olacak şey değildir...
Hem müşrik bir esir zaten can korkusu varken savaş sonunda böyle bir söz söyleyebilecek öyle mi! İnsanın ancak bu kadar çaresiz yorumlara baş vurduğu görülür.. Sanki bu sözü söyleyebileceği varsayılan müşrik, esir değil de paşa .. ortalıkta dolaşıyor ve bu fitneyi her yere yayabilecek kadar konuşma özgürlüğüne sahip ve bunu duyan sahabe yayıyor ve hadis olarak yaymaya değer görecek kadar bunu yıllar boyu naklediyor. Bu nasıl bir sahabe ki müşrik bir esirin Peygamberleri için söylediği sözü değerli görüp hadis olarak aktarıyor..
eğer müşriklerin Peygamber için söyledikleri hep böyle rivayet etmiş olsalardı şu an neler neler okurduk..
bu yazı baştan aşağıya senin aleyhine delildir hem hadisteki sözü münafıkların yani gizli müşriklerin söylediğini iddia ediyorsun, hem de bu ayet müşriklere cevaben inmemiştir diyorsun o zaman bu sözü sahabilerin söylediklerini ama hiçbirinin münafık olmadıklarını kabul etmek zorundasın ben ed bunu taa en başta söyledim dedim ki "bunu sahabiler söylediyse bile Resulullah'ı hırsızlıkla suçlamak için değil, 'bu onun hakkı olduğu için o almış olabilir' manasında söylemiş olabilirler" Ama Allah Resululü hakkında bu şekilde düşünülmesini bile yasaklamak için ayeti indirmiş olabilir Allahu Alem
müşriklerin iddialarının nakledilmesine gelince bırak hadisleri Kur'an'da bile şeytanın firavnın vs tağutların iddialarının nakledildiğini gayet iyi biliyorsun ama şeytanlığından örtbas ediyorsun
müşriklerin cesaretine gelince Allahu Alem onların bir kısmı şiadan daha mertti en azından takıyye bilmezlerdi
diğer soruna gelince oku bakalım anlayabilecek misin?
Yasin Suresi 81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır. 82. Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.
7 Araf 54 Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
70 Mearic 4 Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
Akide ahkta konuşalım bu hakta sonra konuşuruz<font face="Georgia][size=12pt]Yasin Suresibr /81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır. br /82. [b">
En son Azerbaycan tarafından Çarş. 27 Ekim 2010, 13:29 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi