Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » İmanın Tadı, Adam Eder Ayıyı
  • » İmanın Şartları Hakkında Kısa Bir Açıklama

  • Kadere İmanın Dereceleri

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Kadere İmanın Dereceleri Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Kadere İmanın Dereceleri Kadere İmanın Dereceleri Icon_minitimePaz 07 Şub. 2010, 20:44

    Kadere iman ancak şu dört hususa kesin olarak inanmakla tamam olur. Bunlara kaderin rükûnları da denir. Bu rükûnlar şunlardır:

    a) Allah’ın ilminin ezeli oluşuna, kullar amel etmeden önce onları bildiğine iman,

    b) Onların Levh-i Mahfuz’da yazılı olduğuna iman,

    c) Her şeyin Allah’ın meşieti (dilemesi) ve kuşatıcı kudreti ile meydana geldiğine iman,

    d) Mahlukatın hepsinin ve amellerinin yaratıcısının Allah olduğuna imandır.

    Şimdi sırayla bunları ve delillerini zikredelim:

    a) İlim

    Yüce Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Ezeli ve ebedi ilmiyle yarattıklarının geçmişte neler yaptıklarını, halihazırda neler yapıyor olduklarını ve gelecekte de neler yapacaklarını daha onlar yapmadan bilmektedir. Bu ilmiyle kullarının itaat ve isyan gibi halleri ile rızık ve ecellerini bütünüyle ve tafsilatlı olarak bilmektedir. Gerek fiil ve gerekse olay olarak meydana gelen her şey Allahu Teâlâ’nın ezelden beri bildiğine uygun olarak meydana gelir:

    ﴾…Allah yaptıklarınızı çok iyi bilendir.﴿ [1]

    ﴾ Şüphesiz ki yerde ve gökte bulunan hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.﴿ [2]

    ﴾ Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Bunları O’ndan başkası bilemez. O, karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Bir yaprak (yere) düşse bile onu bilir. Yaş veya kuru da olsa yerin karanlıklarında bulunan bir tane (dahil her şey) apaçık bir Kitap’tadır.﴿ [3]

    ﴾ Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseleri de biliriz…﴿ [4]

    Her kim bu mertebeyi inkar ederse kafir olur. Çünkü ilmin zıddı cehalet veya unutmadır. Bu ikisi ise birer kusur olup Allah (Sübhanehu ve Teâlâ) her türlü kusurdan uzaktır.

    ﴾…Rabbim yanılmaz ve unutmaz.﴿ [5]

    b) Yazı

    Yüce Allah mahlukatın kaderleri ile ilgili olarak bildiği şeyleri Levh-i Mahfuz’a yazıp tesbit etmiştir. Levh-i Mahfuz ise Allah katında bulunan ve kendisinde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı kitaptır:

    ﴾…Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık…﴿ [6]

    ﴾…Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey (bile) O’na gizli kalmaz. Bundan daha küçük veya daha büyük olmak üzere ne varsa (hepsi) apaçık bir Kitap’tadır.﴿ [7]

    ﴾…Biz her şeyi İmam-ı Mübin’de (Levh-i Mahfuz’da) yazdık.﴿ [8]

    ﴾ Bilmez misin ki Allah gökte ve yerdeki her şeyi bilir. Şüphesiz ki bu bir Kitap’tadır. Muhakkak ki bu Allah’a kolaydır.﴿ [9]

    Bu hususlarda Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    “Allah mahlukatın (yaratılanların) kaderlerini gökleri ve yeri yaratmadan 50.000 (elli bin) sene önce yazmıştır. Arşı da (bu esnada) su üstündeydi.”[10]

    “Şüphesiz Allah’ın yarattığı ilk şey kalemdir. Ona:

    -Yaz! diye emretti. Kalem:

    -Neyi yazayım Rabbim! deyince Allahu Teâlâ:

    -Kıyamet gününe kadar (olacak) her şeyin kaderini yaz! buyurdu.”[11]

    Kalem kıyamet gününe kadar meydana gelecek her bir olayı ve her bir varlığı yazmış olduğuna göre bütün bunlar kalem ile yazılana uygun olarak meydana gelir. İnsana isabet eden bir şeyin ona isabet etmemesi (ulaşmaması) söz konusu değildir. Gelip onu bulmayan bir şeyin de ona isabet edeceği düşünülemez:

    ﴾ De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası asla bize isabet etmez…﴿ [12]

    Aşağıdaki hadisler de aynı manadadır:

    “…Allah her canlıyı yaratmış ve onların hayatını, rızkını ve musibetlerini de yazmıştır.”[13]

    “Bir kul hayrı ve şerri ile kadere iman etmedikçe; kendisine isabet edenin ona isabet etmemesine, kendisine ulaşmayanın da isabet etmesine imkan olmadığını bilmedikçe iman etmiş olmaz.”[14]

    “…Eğer senin Uhud Dağı kadar altının olsa ve hepsini Allah yolunda infak etsen (harcasan) bunlar;

    a) Kaderin hepsine inanıncaya kadar,

    b) Başına gelen şeylerin gelmemesinin imkansız olduğunu, başına gelmeyen şeylerin de başına gelmesinin imkansız olduğunu bilinceye kadar,

    c) Bu inancın dışında bir inançla ölürsen cehenneme gireceğini bilinceye kadar, senden kabul edilmez.”[15]

    Bu takdir iki çeşittir: Genel ve Ayrıntılı Takdir.

    a) Genel (Âmm)Takdir: Olacak her şeyi kapsayan ve Levh-i Mahfuz’da yazılmış olan takdirdir. Yukarıdaki hadiste de geçtiği gibi Allahu Teâlâ kıyamet gününe kadar olacak her şeyin kaderini o deftere yazmıştır. Bu takdir mahlukatın hepsini kapsamaktadır.

    b) Ayrıntılı (Mufassal) Takdir: Bu ise genel takdirin ayrıntılarıdır ve üç çeşittir:

    (1) Ömürlük Takdir: İbni Mes’ud (Radıyallahu Anh) ın rivayet ettiği hadiste bildirildiği gibi cenin anne karnında ilk dört aylık dönemi tamamlayınca Allah ona bir melek gönderir. Bu melek Allah’ın emriyle o ceninin cinsini, rızkını, ecelini ve amelini yani şaki (isyankar) veya said (itaatkar) olduğunu yazar.[16]

    (2) Yıllık Takdir: Bu, Allah’ın her Kadir Gecesi’nde o sene boyunca olacakları Levh-i Mahfuz’daki yazıya uygun olarak takdir etmesidir:

    ﴾ Muhakkak ki O’nu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz ki biz uyaranlarız. O gecede her bir iş tarafımızdan bir emir ile ayrılır…﴿ [17]

    (3) Günlük Takdir: Bu ise, Allah’ın hayata getirme, öldürme, alçaltma, yükseltme, zenginleştirme, fakirleştirme, daraltma, genişletme, verme ve alma gibi günlük hadiseleri takdir etmesidir:

    ﴾ Göklerde ve yerde bulunanlar O’ndan isterler. O her gün bir iştedir.﴿ [18]

    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu ayet hakkında şöyle buyurmuştur:

    “Günahı affetmesi, üzüntüyü gidermesi, bir kavmi yükseltmesi ve diğerlerini alçaltması O’nun işlerinden bazılarıdır.”[19]

    c) Meşiet (İrade) ve Kudret

    İster Allah’ın yaptıkları olsun, isterse mahlukatın yaptıkları kainattaki her şey Allah’ın iradesi ve kudreti ile meydana gelmektedir. O’nun dilediği olur, dilemediği olmaz. Olmasını istediği şeye sadece ‘Ol!’ der, o da derhal oluverir. Hiçbir şey O’nun iradesinin dışında değildir. Kullardan sadır olan (meydana gelen) itaat olsun, isyan olsun bütün fiiller Allah’ın meşietiyle olmaktadır. Bütün bunlar aynı zamanda Levh-i Mahfuz’da yazılı olana uygundur.

    Bunlardan Allah’ın yaptıklarının delilleri şunlardır:

    ﴾…Şüphesiz ki Rabbin istediğini yapandır.﴿ [20]

    ﴾…Şayet (Allah) dileseydi elbette ki sizin hepinizi hidayete erdirirdi.﴿ [21]

    ﴾ Şayet Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı…﴿ [22]

    ﴾ Eğer (Allah) dilerse sizi ortadan kaldırır ve yeni yaratıklar getirir. Bu Allah’a zor değildir.﴿ [23]

    Kulların fiillerinin Allah’ın meşietiyle olduğunun delilleri ise şunlardır:

    ﴾…Eğer Allah dileseydi onlardan sonra gelenler kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi… Eğer Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini yapar.﴿ [24]

    Bu ayet kulların fiillerinin Allah’ın dilemesine bağlı olduğunun açık bir delilidir. Şayet Allah dilemeseydi o yaptıklarını yapamazlardı.

    ﴾ Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.﴿ [25]

    ﴾ O bir şeyi dilediğinde ona emri sadece ‘Ol!’ demesidir, o da (hemen) oluverir.﴿ [26]

    O’nun irade ve meşieti rahmet ve hikmet arasında dönmektedir. Dilediğini rahmetiyle hidayete iletir, dilediğini de hikmetiyle saptırır. Hikmet ve otoritesi eksiksiz olduğu için yaptıkları hakkında soru sorulmaz ve sorumlu değildir. Ancak kullar sorumludur. Her kim Allah’a:

    -Niçin böyle yaptı? derse kitabın hükmünü reddetmiş olur. Kitabın hükmünü reddeden de kafirlerden olur.

    ﴾ Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de dosdoğru yol üzerinde tutar.﴿ [27]

    ﴾ Acaba kötü ameli süslü gösterilen ve bunu güzel sanan kimse (iman eden gibi) olur mu? Şüphesiz ki Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete erdirir…﴿ [28]

    ﴾ O (Allah) yaptıklarından sorumlu tutulmaz, ancak onlar (kullar) sorumlu tutulurlar.﴿ [29]

    d) Yaratma

    Allah her şeyin yaratıcısıdır. O’nun dışındaki şeyler ise mahluk yani yaratılmıştırlar. Mahlukatın yaptığı ve söylediği şeyler de mahluktur. Çünkü insanın eylem ve söylemleri onun sıfatlarından/özelliklerindendir. İnsan mahluk olunca haliyle sıfatları da mahluktur. Buna Allahu Teâlâ’nın şu iki sözü delillik etmektedir:

    ﴾ Allah her şeyin yaratıcısıdır…﴿ [30]

    ﴾ Sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır…﴿ [31]

    Özellikle ikinci ayette Allahu Teâlâ insanların da, onların amellerinin de yaratıcısının kendisi olduğunu beyan etmektedir.

    Bununla beraber Allah insana irade, kudret, tercih ve dileme gücü vermiş, sonra ona iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt edecek bir akıl bahşetmiştir. Bununla da yetinmeyerek doğru yolu öğreten kitaplar indirmiş ve rasûller göndermiştir.

    Kul yaptıklarının failidir, bunlar onun elinin kazancıdır. Allah doğru yolu açıklamış, kulu herhangi bir şeyi yapmaya mecbur tutmamış, bilakis ona tercih hakkı sunmuştur. Kul da ona güç yetirmiş, onu yapmaya kastetmiş ve yapmıştır. Kim kendine gösterilen doğru yola uyarsa hidayete ulaşır, kim de yüz çevirirse sapar.

    ﴾ ‘Kitap ancak bizden önceki iki guruba (Yahudi ve Hıristiyanlara) indirildi ve biz onların okuduklarından haberdar değildik’ demeyesiniz veya ‘Şayet bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok hidayet üzere olurduk’ demeyesiniz diye (size Kur’an’ı indirdik)…﴿ [32]

    ﴾ İnsanların rasûllerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın diye müjdeleyici ve korkutucu rasûller (gönderdik)…﴿ [33]

    ﴾ Muhakkak ki biz ona (insana doğru) yolu gösterdik. İster şükreden olsun, isterse küfreden.﴿ [34]

    ﴾…Şayet Benden size bir hidayet gelir de kim hidayetime uyarsa onlara korku yoktur ve onlar üzülmezler.﴿ [35]

    ﴾ İşte bunlar (gayba inanan, namazı kılan, infak eden, kitaplara ve ahirete iman edenler) Rablerinden (gelen) bir hidayet üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.﴿ [36]

    ﴾ Her kim hidayete ererse ancak kendi lehine doğru yolu bulmuş olur. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur…﴿ [37]

    Yani ameller ve sözler ile itaat ve isyan; kulun dilemesi ve kudretiyle ortaya çıkması cihetiyle kuldan, onları takdir etmek ve yaratmak cihetiyle de Allah’tandır. Bu tıpkı bizim onların yaratıcısının Allah olduğunu bilmekle beraber:

    -Bu meyve ağaçtandır, bu ekin topraktandır, dememiz gibidir. Yani meyve ağaçtan olma, ekin de topraktan çıkmadır.

    Aralarındaki tek fark ağacın meyveyi, toprağın da ekini kendi dilemesi olmaksızın çıkarmasıdır. Halbuki itaat ve isyan kulun dilemesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple akıl, irade ve güç sahibi olan kul sorumlu tutulmuş, bu özelliklere sahip olmayanlar ise (yani yanılan, unutan, uyuyan, buluğa ermemiş çocuk, deli, bunak ve zorlananlar) sorumlu tutulmamışlardır:

    ﴾ Bugün her nefse kendi kazandığının karşılığı verilir…﴿ [38]

    ﴾…(Bu) kötülük edenleri yaptıkları karşılığında cezalandırması, güzel amelde bulunanları da daha güzeli ile mükafatlandırması içindir.﴿ [39]

    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    “Üç guruptan kalem kaldırılmıştır:

    a) Uyanıncaya kadar uyuyandan,

    b) İhtilama (buluğa) erinceye kadar çocuktan,

    c) Akıllanıncaya kadar deliden.”[40]

    “Şüphesiz Allah ümmetimin yanılmasını, unutmasını ve yapmak zorunda bırakıldıkları (zorla yaptırıldıkları) şeyleri kaldırmıştır (affetmiştir).”[41]

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    [1] Bakara 283
    [2] Al-i İmran 5
    [3] En’am 59
    [4] Kâf 16
    [5] Ta-Ha 52
    [6] En’am 38
    [7] Sebe 3
    [8] Ya-Sin 12
    [9] Hac 70
    [10] Müslim 2653/16, Tirmizî 2245
    [11] Ebu Davûd 4700, Tirmizî 2244, Ahmed 5/317 No:23081, 23083
    [12] Tevbe 51
    [13] Tirmizî 2230, İbni Mâce 86
    [14] Tirmizî 2231, Sahiha 2439, Sahihu’l-Cami 7585
    [15] Ebu Davûd 4699, İbni Mâce 77
    [16] Müslim 2643-2646, Buhârî 6487
    [17] Duhan 3-5
    [18] Rahman 29
    [19] İbni Mace 202
    [20] Hûd 107. Benzeri için bak: İbrahim 27, Hac 14, Buruc 16
    [21] Nahl 9
    [22] Hûd 118
    [23] Fatır 16-17
    [24] Bakara 253
    [25] Tekvir 29. Benzeri için bak: İnsan 30
    [26] Ya-Sin 82. Benzeri için bak: Bakara 177, Al-i İmran 47, Nahl 40, Meryem 35, Mü’min (Ğafir) 68
    [27] En’am 39
    [28] Fatır 8
    [29] Enbiya 23
    [30] Zümer 62
    [31] Saffat 96
    [32] En’am 156-157
    [33] Nisa 165
    [34] İnsan 3
    [35] Bakara 38. Benzeri için bak: Ta-Ha 123
    [36] Bakara 5
    [37] İsra 15. Benzeri için bak: Zümer 41
    [38] Mü’min 17
    [39] Necm 31
    [40] Ebu Davûd 4398-4403, Tirmizî 1446, İbni Mâce 2041-2042, Ahmed 1/154-155 No:1328, 1361, 6/100-101 No:25201, 25210, 25627
    [41] İbni Mâce 2045


    www.ikder.net adresinden alınmıştır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Kadere İmanın Dereceleri

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Akaid -