Konu: Tartışma Adabı Hakkında Bir Not Cuma 05 Şub. 2010, 15:33
34- Sebe Suresi-24- De ki: "Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kim?" De ki: "Allah. Gerçekten ya biz, ya da siz her halde bir hidayet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıkta."
Burada soru ile cevap arasında ince ve anlamlı bir boşluk vardır. Sorunun muhatabı sadece Allah'ın yokluğuna inanmamakla kalmayıp, rızkı verenin Allah olduğunu bilen ve buna inanan müşriklerdi. Fakat buna rağmen onlar Allah'a başkalarını ortak koşuyorlardı. Şimdi onlara: "Size gökten ve yerden kim rızık veriyor?" diye sorulduğunda müşrikler köşeye sıkıştırılmış oluyorlardı. Eğer Allah'ın yanısıra başka birisini de ansalar, kendilerinin ve halklarının inançlarına aykırı bir ifadede bulunmuş olacaklardı. Eğer inatçılık edip böyle bir şey söyleseler kavimlerinin kendilerini reddedeceğinden korkuyorlardı. Eğer rızkı verenin sadece Allah olduğunu kabul etseler, o zaman da hemen şu soruyla karşı karşıya geleceklerdi: "O halde neden ve ne için başkalarını ilah ediniyorsunuz?" Rızkı veren Allah olduğuna göre, başka ilahlara niçin itaat ve ibadet edilsin?
Böylece müşriklerin kafası karışıyor ve şaşkınlığa düşüyorlardı. Ne sadece Allah'ın rızık veren olduğunu söyleyebiliyor, ne de başka bir ilahın rızık verdiğini iddia edebiliyorlardı. Soruyu soran onların cevap vermediğini görünce kendi sorusunu kendi cevaplıyor ve: "Allah" diyor.
Bu cümle, [ayetteki son cümle] tebliğdeki hikmetin önemli bir noktasına işaret etmektedir. Yukarıda zikredilen soru ve cevabın mantıklı sonucu Allah'a itaat ve ibadet eden kimsenin doğru, O'nun yanısıra başkalarına tapanların ise yanlış yolda olduğudur. Bu nedenle verilen sonuç: "O halde biz doğru yoldayız, siz sapıklık içindesiniz" olmalıydı. Fakat gerçek ve doğru olmasına rağmen böyle açık ve dosdoğru bir karşılık tebliğ yönünden uygun ve akıllıca olmazdı. Çünkü bir kimseye hitap edildiğinde ve açıkça kendisinin sapıklık içinde olduğu söylenir, konuşan da doğru yolda olduğunu iddia ederse, bu kimse daha da inatçı olacak ve gerçeği kabule hiç yanaşmayacaktır. Allah'ın Rasulü sadece apaçık gerçeği söylemek için gönderilmediği, bunun yanısıra ona yanlış yolda olanları mümkün olduğunca çeşitli planlarla ıslah etme görevi de emanet edildiği için, soru ve cevaptan sonra Allah peygamberinden açıkça onların yanlış yolda ve sadece kendisinin doğru yolda olduğunun söylenmesini istememiştir. Bunun yerine şöyle buyurulmuştur: "Onlara de ki: Bizim sadece rızık veren bir tek Allah'ı mabud kabul ettiğimiz, sizinse rızık vermeyen başka ilahlar edindiğiniz meydana çıktı. Şimdi bu durumda her ikimizin de doğru yolda olması mümkün değildir. Sadece birimiz doğru yolda olabiliriz, diğerimiz ise sapıklık içindedir. Mantıki olarak hangimizin doğru yolda hangimizin yanlış yolda olduğunun ispatlandığına siz hükmedin."
www.kuranmeali.com adresi üzerinden Mevdudi'nin Tefhimu'l-Kur'an adlı eserinden alınmıştır. [Tarafımdan düzenlenmiştir. e-mir.]