Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Fatiha Suresi 7. Ayet, Mağdublar, Daliller Ve Yahudileşme Temayülü
  • » TASAVVUFUN MÜSLÜMANLAR ÜZERİNDEKİ KÖTÜ SONUÇLARI

  • Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Icon_minitimeSalı 10 Şub. 2009, 23:43

    Ben [ibn Teymiyye] şimdi burada bu ümmete şu veya bu oranda bulaşan bazı ehl-i kitap veya yabancı kaynaklı hastalıklara parmak basacağım. Ta ki, düz yolun yolcusu olan müslümanlar "gazaba uğramışlar" ile "sapıtmışların" tarafına sapmaktan kaçınabilsinler. Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
    [Mealler Tefsirlidir.Ara başlıklar, [] köşeli parantez içi bilgiler ve tüm koyu renkli vurgular bana aittir.e-mir.]

    1) Kıskançlık

    2-Bakara-109-Kitap Ehlinden birçokları, gerçeği tüm berraklığıyla görmelerine rağmen sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan vazgeçirip inkâra döndürmek isterler. Buna karşılık siz, içinde bulunduğunuz şartlar değişip de Allah size yeni çıkış yolları açarak bir sonraki emrini gönderinceye kadar onları bağışlayın, densizliklerine sabredin ve incitici sözlerine aldırmayın. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

    Cenab-ı Allah bu ayette müslümanların sahip oldukları doğru yolu ve gerçek bilgi birikimini çekemeyen, kıskanan Yahudileri kınıyor. Sağımıza solumuza bakarsak bu hasta­lığın benzerini bu ümmetin bazı ilim ve ibadet adamlarında da görürüz. Böylelerinin Allah'ın kendilerine yararlı il­im ve salih amel bağışladığı bazı dindaşların şu veya bu oran­da kıskandıkları görülür. Bu kesinlikle kınanmış bir huydur ve buna göre "gazaba uğramışlar" in hastalıklarından bir par­çadır.

    2) Cimrilik (İlmî Sahada)


    Cenab-ı Allah başka bir ayette de şöyle buyuruyor:

    4-Nisa-37-Onlar, hem kendileri cimrilik yapar, hem de çevresindekilere cimriliği tavsiye ederler. Allah’ın kendilerine lütfedip bağışladığı nimetleri yoksullara vermemek için gizlerler. İşte böyle nankörlere, alçaltıcı bir azap hazırladık!

    Cenab-ı Allah bu ayette sözü geçenleri cimrilikle niteli­yor. Bu cimrilik hem bilgi hem de mal cimriliğidir. Gerçi da­ha önceki ayetler, bu ayetteki asıl maksadın ilim cimiriliği olduğunu gösteriyor. Nitekim Cenab-ı Allah, bu kimseleri daha başka bir kaç ayette ilimlerini saklamakla kınıyor. Mesela bu ayetlerden biri şudur:

    3-Ali İmran-187-Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Bu kitabı bütün hükümleriyle insanlığa bildirecek, onu asla gizlemeyeceksiniz! Özellikle de, geleceği müjdelenen Son Elçi geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz!” diye söz almıştı.Ama onlar, antlaşmayı hiçe sayarak onu kaldırıp arkalarına atıverdiler ve Allah’a verdikleri sözü; servet, makam, şan, şöhret gibi basit menfaatlerle değiştirdiler. Ne kötü bir alışveriş yapıyorlar!

    Diğer bir ayette de şöyle buyuruluyor:

    2-Bakara-159-Göndermiş olduğumuz apaçık belgeleri ve dosdoğru yola ulaştıran hidayeti, —Biz onları kitapta tüm insanlara açıkça bildirmemize rağmen— basit dünyevi çıkarları uğruna gizleyenler var ya; işte hem Allah lânet eder onlara, hem de insan, cin ve melek gibi lânet etme özelliğine sahip bütün varlıklar!

    Aynı konuda bir diğer ayet de şudur:

    2-Bakara-174-Allah’ın indirdiği kitabın herhangi bir hükmünü gizleyen ve onu, âhiret nimetlerine göre pek küçük bir kazanç olan servet, makam, şan, şöhret gibi dünyalık çıkarlarla değişenler var ya, işte onlar, midelerine ateşten başka bir şey doldurmuyorlar! Diriliş Günü Allah onlarla rahmet lisanıyla konuşmayacak ve onları günah kirlerinden arındırmayacaktır. Onlar için, can yakıcı bir azap vardır!

    Bir başka ayette de şöyle buyuruluyor:

    2-Bakara-14-İnananlarla karşılaştıkları zaman, “Biz de inanıyoruz!” derler. Fakat şeytanlarıyla, yani onları perde arkasından yönlendiren liderleri ve akıl hocalarıyla baş başa kalınca da, “Aslında biz sizin yanınızdayız, bakmayın Müslümanlıktan dem vurduğumuza. Böyle yapmakla, onlarla sadece alay ediyoruz!” derler.

    Görülüyor ki, ayetlerde Cenab-ı Allah "gazaba uğramışla­rı" bilgilerini halktan saklamakla niteliyor. Bu saklamanın se­bebi bazan cimrilik, bazan dünyalık bir bedel karşılığında bu görevden yan çizmek ve bazan da açıklanacak bilgilerin, kednileri aleyhine koz olarak kullanılabileceği tehlikesidir.

    Aynı hastalık bu ümmetin bazı ilim adamlarında da görü­lür. Böyleleri bazen cimrilikleri ve elde ettikleri üstünlüğe başkalarının ulaşmasını istememeleri yüzünden bildiklerini giz­lerler. Kimi zaman bildiğini söylememenin sebebi bu bilgi ba­samak edilerek, elde edilen mevki ve servettir. Eğer eldeki bil­gi başkalarına aktarılacak olursa bu bilgi karşılığında elde edilmiş olan mevki ve servtin elden kaçırılacağından korku­lur. Kimi zaman da bazıları şu yüzden bildiklerini açıklamak­tan kaçınırlar. Her hangi bir konuda karşısındakinden farklı dü­şünüyordur veya her hangi bir görüşüne karşı çıkılan bir gu­ruba bağlıdır. Adam bildiklerini açıklasa karşı tarafa haklılık kazandırıcı bir koz vereceğinden çekindiği için bildiğini sak­lar, açıklamaktan çekinir. Üstelik karşı tarafın haksız olduğun­dan, yanlış düşündüğünden emin olmadığı durumlarda böyle yapar.[Yani ya kendisinin ya da cemaatinin bir görüşünün yanlışlığını ortaya serecek bir ayet, hadis veya bir bilgi bilir ama bunu saklar.Allah korusun.e-mir.]
    İşte bu yüzden Abdurrahman b. Mehdi şöyle diyor:

    "İlim adamları lehlerinde olanı da aleyhlerinde olanı da yazarlar, saklamazlar. Fakat ihtiraslarının zebunu olanlar sa­dece lehlerine olan şeyleri yazarlar." [İşte bize bir mihenk taşı. Eğer okuduğunuz kitabın yazarı, konu ile ilgili olarak kendi görüşüne karşı çıkanların da delillerini tek tek yazıyor ve aleyhindeki bu delillere rağmen neden kendi görüşünde olduğunu delilleriyle beraber açıklıyorsa, o kişi alim olmasa hatta hatalı bile olsa yine de iyi niyetli bir insandır.e-mir.]

    Burada maksadımız konunun detayına girip hangi bilgi­yi açıklamak farz ve hangi bilgiyi açıklamak müstehaptır tar­tışmasına girişmek değildir. Sadece zeki kimselere Allah'ın bağışlayacağı yararlı sonuçları kazandırabilecek ana hatla­ra değinmek istedik.

    3) Cemaatçilik, Kör Taaasub ve Kör Taklid

    Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

    2-Bakara-91-Onlara:
    “Allah’ın gönderdiği mesajların tümüne inanın!” denilince:
    “Biz ancak bize indirilene inanırız!” der, ötesini inkâr ederler. Oysa gayet iyi bilirler ki, bu Kur’an, yanlarındaki Tevrat’ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylayan ve mutlak gerçeği, doğruyu ortaya koyan hak bir kitaptır.Gerçek iman ehli olduklarını iddia eden bu inkârcılara de ki:“Madem bu kadar inançlıydınız da, daha önce neden Allah’ın Peygamberlerini öldürüyordunuz? Son Elçiye yapmaya çalıştığınız zulümleri, bir zamanlar Zekeriya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve daha önceki nice Peygamberlere yapmadınız mı? Aslında siz, kendi kitabınıza da inanmıyorsunuz. Aksi hâlde, size Tevrat’ta müjdelenen Son Peygamberi yalanlamaz, böylece geçmişte bazı Peygamberleri öldüren atalarınızın işlediği suça ortak olmazdınız.”


    Bu ayetin iki ayet öncesinde şöyle buyuruluyor:

    2-Bakara-89-Onlara Allah tarafından, yanlarındaki Tevrat’ın değiştirilmemiş bölümlerini onaylayan bir kitap gelince —ki öteden beri putperest kâfirlere karşı onun sayesinde zafer kazanacakları ümidiyle Son Elçinin gelmesini bekleyip duruyorlardı— işte o tanıdıkları ve bekledikleri Elçi onlara gelince, kendi ırklarından değil diye onu inkâr ettiler.
    O hâlde, Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun!

    Cenab-ı Allah (c.c.) bu ayetlerde yahudilerin Peygambe­rimiz tarafından tebliğ edilip benimsenmesi istenen ilahi ger­çeği daha önceden bildikleri halde bu sırf gerçek kendi ırkların­dan olmayan bir peygamber tarafından ortaya atılınca bilip durdukları bu gerçeği kabul etmediler. Onlar sadece kendi ırklarından olan biri tarafından bildirilecek gerçeği kabul edebilirlerdi. Bu yüzden kendi inanç sisteminin gereğine uy­maya bile yanaşmıyorlardı.

    Bu hastalık, zamanımızda belirli bir ilim ve din gurubuna mensup olan fıkıh ve tasavvuf adamlarında veya Pey­gamberimiz dışında üstün tutulan dini bir lidere körü körü­ne bağlanmış çömezlerde [15] görülüyor. Böyleleri gurupları tarafından onaylanmamış hiçbir fıkhı görüşü, hiçbir rivaye­tin gerçekliğini kabul etmeye yanaşmazlar. Üstelik bunlar kendi guruplarının gerekli gördüğü amelleri de yapmazlar. Oysa islamiyet, Peygamberimiz dışında hiçbir kişiye ve hiçbir belirli zümreye körü körüne bağlanmadan gerek il­mi araştırma ve gerekse rivayet alanlarında kayıtsız şartsız olarak gerçeğe ve doğruya uymayı gerekli görür.


    En son e-mir tarafından Salı 10 Şub. 2009, 23:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri Icon_minitimeSalı 10 Şub. 2009, 23:43

    4) Tahrif

    Cenab-ı Allah (c.c.) "Gazaba uğramışlar" in başka bir ni­teliğini şöyle belirtiyor:

    4-Nisa-46-Yahudiler arasında öyle düşük karakterli kimseler var ki, kelimelerle oynayıp anlamlarını çarpıtıyor ve Peygamberin huzurunda konuşurken, güya inancınıza hakaret amacıyla tıpkı sarhoş gibi dillerini eğip bükerek: “Semi’na ve eta’na: İşittik ve itaat ettik!” diyecekleri yerde, “Semi’na ve asayna: İşittik ve isyan ettik!” diyorlar................

    Bu tutum başka bir ayette de şöyle tanımlanıyor:

    3-Ali İmran-78-Onlardan bir kısmı da, söyledikleri Kitaptan olmadığı hâlde, siz onları Kitaba ait metinler sanasınız diye, Kitabı okurken kendi uydurdukları sözleri ayetler arasına karıştırır, ilâhi üslûbu taklit etmeye çalışarak dillerini eğip bükerler. Böylece, ilâhi hükümleri batıl tevillerle çarpıtırlar. O uydurdukları sözler Allah katından olmadığı hâlde, “Bunlar Allah katındandır!” diyerek Allah adına bile bile yalan söylerler.................

    Tefsircilere göre bu ayetlerde söz konusu olan tahrif (kelimeleri veya kelimelerin anlamlarını değiştirmek) hem ilahi kaynaklı kelimeleri değiştirmeyi ve hem de bu kelime­leri bile bile yanlış yorumlamayı içerir.Yorum yolu ile yapılan tahrifin örnekleri gerçekten çok­tur ve ümmetin bir çok zümreleri bu hastalığın zebunudur. Asıl metni değiştirme anlamındaki tahrife gelince bu sapık­lığa düşenler de az değildir. Böyleleri Peygamberimizin (s.a.v.) sözlerini değiştirerek asılsız sözde hadisler rivayet etmektedirler. Gerçi yetkili hadis uzmanları bu uydurma hadisleri titizlikle ayıklıyorlar. Böylelerinin bir kısmı, ger­çi başaramamışlardır, ama bizzat Kur'an-ı Kerim'i bile tah­rif etmeye yeltenerek, mesela "Vekellemellahu Musa Teklimen" ayetinin son kelimesini "Tekellümen" şeklinde de­ğiştirmeye kalkışmışlardır. (Nisa: 4/164)

    Dinleyicilerde söylenenlerin ilahi kaynağa dayandığı izlenimini uyandirabilmek için başvurulan "dil kıvırarak" okuma düzenbazlığına gelince buna da bazı vaizlerin Pey­gamberimize uydurma sözler isnad etmeleri veya sözde haklılıklarını ispat edebilmek için dinde yeri olmayan asıl­sız deliller ileri sürmeleri örnek olarak gösterilebilir. Bu tu­tum, hiç şüphesiz Yahudi ahlakının bir örneğidir. Kur'an ve hadisin dikkatli okuyucuları bu tutumun sık sık yerildiği­ni iyi bilirler. Bu dikkatli okuyucuların söz konusu yerici ifa­deleri okuduktan sonra bu ümmetin bazı mensupları tarafın­dan girişilen tahrif olaylarını iman nuru ile gözden geçirme­leri düşündürücü olsa gerektir.

    5) Aşırı Tazim / Yüceltme

    Cenab-ı Allah Hristiyanlarla ilgili olarak şöyle buyurur:

    4-Nisa-171-Ey İsa’ya ve İncil’e inandığını iddia eden Kitap Ehli! Sakın İsa Peygamberi ilâhlık mertebesine yüceltip de dininizde taşkınlık etmeyin! Allah hakkında, “O çocuk edinmiştir!” veya “İsa’nın suretinde yeryüzüne inmiştir!” gibi gerçek dışı iddialarda bulunmayın! Çünkü Meryem oğlu İsa Mesih ne Allah’tır, ne de Allah’ın oğlu; o ancak, Allah’ın diğer elçileri gibi bir elçisi, Meryem’e “Ol!” emriyle ilettiği kelimesi ve diğer bütün insanlar gibi O’nun tarafından yaratılmış olan bir can, bir ruhtur. Şu hâlde, ey Hristiyanlar! Allah’a ve bütün elçilerine iman edin; “Allah üç ayrı unsurdan oluşan bir bütündür” demeyin, kendi iyiliğiniz için gelin bu teslis (üçleme) inancından vazgeçin! Allah, ancak tek bir ilâhtır! Çocuk edinmek O’nun yüceliğine yakışmaz! Çünkü göklerde ve yerde ne varsa zaten hepsi O’nundur. Öyleyse, bir tek Allah’a iman edin ve sadece O’na güvenin. Zira her konuda güvenilir bir vekil olarak, Allah yeter!

    Bu konudaki başka bir ayette de şöyle buyuruluyor:

    5-Maide-17-“Allah, Meryem oğlu İsa Mesih’tir!” diyenler, hem Allah’ı, hem de kulu ve elçisi olan İsa’yı inkâr ederek kesinlikle kâfir olmuşlardır! Onlara de ki:
    “Şayet Allah, Meryem oğlu İsa Mesih’i, annesini ve hatta bütün yeryüzündekileri yok etmek isteseydi, kim O’na engel olabilirdi?” Öyle ya, göklerin, yerin ve onlar arasında bulunan her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’a aittir. O, dilediğini dilediği şekilde; ister sizi yarattığı gibi bir ana babadan, ister İsa’da olduğu gibi babasız, isterse de Âdem gibi annesiz ve babasız yaratır. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

    Bu anlamdaki ayetlerin sayısı çoktur.

    Hemen belirtelim ki, peygamberler ve seçkin kullar (sa­rihler) hakkında aşırı görüşler beslemek, sapık abidler (ken­dilerini ibadete adayanlar) ile tasavvuf bağlısı bazı züm­relerde de görülen bir hastalıktır. Öyle ki, böylelerinin ço­ğu hulul ve ittihad (Allah'a sızma ve O'nunla bütünleşme) akımları gibi ya Hristiyanların iddialarından daha beter, ya aynı veya çok az daha hafif saçmalıklara kapılmışlardır.

    Cenab-ı Allah'ın (c.c.) bu konudaki bir başka buyruğu da şöyledir:

    9-Tevbe-31-Yahudiler, aşırı bir saygıyla bağlanıp yücelttikleri din adamları olan hahamlarını ve Hristiyanlar da rahiplerini, verdikleri her hükmü —onun Allah’ın kitabına uyup uymadığını araştırmadan— doğru kabul ederek onları Allah’tan ayrı birer Rab konumuna getirdiler. Meryem oğlu İsa Mesih’i de Allah’ın oğlu ilân ederek açıkça ilâh edindiler. Oysa Kutsal kitapta onlara, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan tek bir Tanrıya kulluk etmeleri emredilmişti. Fakat onlar, “eşi ve ortağı olan, kulları arasında seçilmiş bir topluma ayrıcalıklı davranan, bilimi ve düşünceyi yasaklayan” bir tanrı inancı oluşturdular.Hayır! Allah, onların tasavvur ettiği noksan sıfatlardan münezzehtir! Onların ilâhlık mertebesine yücelterek Allah’a ortak koştukları her şeyin üzerinde ve ötesindedir, çok yücedir!

    Peygamberimiz (s.a.v.) sahabilerden Adiy b. Hatem'e -Allah ondan razı olsun- bu ayeti açıklarken:

    "Hahamlarla rahipler kimi haramları helal ve kimi helal şeyleri de haram saydılar ve izleyicileri olan ehl-i kitab da bu konularda onlara uymuştur."[1]buyurmuştur.
    Tirmizi, Kitab, Tefsii el-Kur'an, Tevbe suresinin açıklanması bö­lümü. H. No: 3095, c. 5, s. 278, Tİrmizi, "B:i hadis gariptir" diyor. Ay­rıca bkz. Tefsir İbn Cerir El Taberi, Cüz. 10, s. 80-81.

    Şimdi düşünelim. Çoğu cahil sofular (abidler) gözlerin­de büyüttükleri liderlerin her emrine körü körüne uyarlar. Bu emirler Allah'ın belli bir haramını helal ve belli bir helali­ni haram saymayı içerdikleri durumlarda bile bu böyle olu­yor.

    6) Ruhbanlık ve Türbeperestlik

    Yine Cenab-ı Allah (c.c.) "sapıtmışlar" hakkında şöyle buyuruyor:

    57-Hadid-27-27. Ve onların ardından, peş peşe elçilerimizi yolladık. Onlardan sonra da Meryem oğlu İsa’yı mucizelerimizle gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onu samimiyetle izleyenlerin kalplerine, derin bir şefkat ve merhamet duygusu yerleştirdik. Sonraki Hristiyanların icatları olan ve “nefsi öldürmek” adına bu dünyayı tamamen terk ederek hiç evlenmeden, dünyanın nimetlerinden faydalanmadan çilehanelerde inzivaya çekilme esasına dayanan ruhbanlığa gelince, Biz onlara böyle bir şey emretmedik, ama onlar, güya Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla bunu uydurdular. Ne var ki, insan doğasına ters düşen bu sözde ibadete gereği gibi de uymadılar. Biz de içlerinden, gönderdiğimiz mesaja gerçek anlamda iman eden ve ona göre hayat programlarını çizen kimselere mükâfatlarını verdik. Fakat onların çoğu, İsa Peygamber’in getirdiği tevhid dinini özünden saptırarak yoldan çıkmışlardı.

    Biz bir çok müslüman zümrelerin Allah tarafından açık­ça uydurma olduğu belirtilen bu ruhbanlık akımına kapıldık­larını biliyoruz.

    Yine Cenab-ı Allah (c.c.) bir ayette şöyle buyuruyor:

    18-Kehf-21-.................
    Onlar kendi aralarında, Ashab-ı Kehf anısına ne yapacaklarını konuşarak onların durumunu tartışıyorlardı. İçlerinden bazıları, “Gerçi Rableri onlar hakkında ne yapılması gerektiğini daha iyi bilir, ama bize kalırsa, anılarını yaşatmak üzere bir kitabe (rakim) yazalım ve bulundukları yere görkemli bir anıt dikelim. Yahut hayatın tümünü onlar üzerine bina edelim. Her şeyde kendimize onları örnek alalım. İbadet ve itaatlerimizde, insan, eşya ve ihtiyaç anlayışımızda hatta başkaldırma ve isyanımızda hep onlara dayanalım, onlar gibi olalım.” demişlerdi. Oysa hayat programında onlara değil Allah’a dayanmalı, O’nun dediği gibi yaşanmalıdır. Onlar hakkında söz sahibi olan din adamları ve nüfuz sahibi kimseler ise, “Hayır, biz onların bulunduğu yere bir mescit yapacağız ve orayı bir türbe, bir ziyaretgâh hâline getireceğiz. Böylece insanlar ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta bizim istediğimiz gibi yaşarlarken, ibadet ihtiyaçlarını da onlarla giderip tatmin olsunlar.” demişlerdi.

    Eski devirlerde gerek "gazaba uğramış" Yahudiler ve gerekse “sapıtmış” Hristiyanlar peygamberlerin ve saygı duydukları ölülerin mezarları üzerinde mabed yaparlar. Peygamberimiz bir çok kereler bu adeti ümmetine yasakladığı halde, hatta dünyadan ayrılacağı anda bu yasağı pekiştirmiş olmasına rağmen, bu ümmetin bir çok mensupları bu hastaliktan da yakalarını kurtaramamışlardır.

    7) Danslı Müzikli Ayinler ve Evliya Resimlerini Tazim

    Bu arada "sapıtmışlar" ın dinlerinin ağırlık merkezini çal­gı aletlerinin sesleri ile alımlı resimlerle oturttukları görülür. Onlar dini törenlerinde ses çekiciliği ile müzik cazibe­si kadar hiç bu şeye önem vermezler. Bazı müslüman züm­relerin bu hastalığa da tutulduklarını görüyoruz. Çalgı, alet­leri ve kasideler eşliğinde yapılan sema törenleri güzel re­simlerle güzel seslerden kalbleri heyecana getirmek için yararlanma adetleri Hristiyanların bazı geleneklerine özenmekten başka ne anlama gelebilir?

    8 ) Kendinden Olmayanı Tümden Reddetmek

    Yine Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

    2-Bakara-113-113. Yahudiler:“Hristiyanların hiçbir temel dayanakları yoktur!” dediler. Buna karşılık, onlara kızan bazı Hristiyanlar da:“Yahudilerin hiçbir temel dayanakları yoktur!”dediler. Oysa hepsi de güya Kitabı okuyorlar. Allah’tan başka ilâhlara tapınan ve Peygamberlik, kitap ve âhiret hakkında hiçbir bilgisi olmayan müşrik Araplar da tıpkı onların dediklerine benzer iddialarda bulunmuşlardı. Böylece Yahudi ve Hristiyanlar, ilâhî vahyin bir kısmını yok saymakla, onu bütünüyle reddeden müşriklerle aynı konuma geliyorlar. Mahşer Günü’nde Allah, anlaşmazlığa düştükleri her konuda aralarındaki hükmünü verecektir.

    Görüldüğü gibi bu ayet Yahudiler ile Hristiyanların birbirlerini gerçeğe dayanmamakla suçlayarak reddettiklerini belirtiyor. Ne acıdır ki, bazı müslüman kesimlerde aynı hastalık görülür. Mesela sen bazı fıkıh alimlerinin, dervişler (mutasavvıflar) ve sofuları (abidleri) adam yerine koyma­dıklarını, onları, kesinlikle cahil ve sapık saydıklarını, tut­turdukları yolun ilim ve gerçekten uzak olduğuna inandıklarını görürsün. Buna karşılık bir çok derviş ile sofunun da şeriat ile ilmi boş saydığını hatta bunlarla uğraşanların Allah'tan uzak kaldığına, bu kimselerin Allah katında yarar­lanacakları hiçbir şey elde edemeyeceklerine inandığına rastlıyoruz. Oysa işin doğrusu şudur: gerek bu tarafta ve ge­rekse o tarafta bulunan Kur'an'a ve Sünnete uygun unsur­lar hak ve gerçek; buna karşılık gerek bu tarafta ve gerek­se o tarafta görülen Kur'an'a ve Sünnete aykırı unsurlar ba­tıldır, boştur.

    9) Özenme

    Müslümanların Bizans'lılara ve eski İranlılara özenme­sine gelince İslam dinini iyi bilen ve olup bitenleri araştıran herkes bilir ki, bu ümmetin adet ve gelenekleri arasına ge­rek Bizans kültüründen ve gerekse eski İran kültüründen bir çok sözlü ve davranışa dayalı unsurlar karışmıştır.

    Burada amacımız gerek "gazaba uğramışlar" ve gerekse "sapıtmışlar" ile bu ümmet arasında meydana gelen benzeş­melerin örneklerini tek tek saymak değildir. Üstelik bu benzeşme örneklerinin bir kısmı ya ictihad yanılgılarından kaynaklandıkları veya zararlarını karşılayacak oranda yarar sağladıkları için, yahud daha değişik bir gerekçe yüzün­den sahiblerini günahkar olmaktan da uzak tutabilirler. Bi­zim asıl amacımız istisnasız herkesin Sırat-ı Müstakim'e (doğru yola) iletilmeye kaçınılmaz şekilde muhtaç oldu­ğunun kesinlikle anlaşılmasını ve bunun yanında okuyucu­nun "sapıklık" gerçeği üzerine dikkatini yoğunlaştırarak bu tehlikeden kaçınılmasını sağlamaktır.

    Alıntıdır.
    fatiha Suresi 7. Ayet tefsiri ve ümmetin Yahudileşmekten sakındırlması konusunda bkz: https://rahmet.yetkin-forum.com/tefsir-f18/fatiha-suresi-7-ayet-madublar-daliller-ve-yahudileme-temayulu-t188.htm#218
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Ümmet Üzerindeki Bazı Yahudileşme Belirtileri

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Kur'an :: Tefsir -