Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Savaş Öncesinde Ashabın Psikolojisi
  • » İslam'da Üfürükçülük

  • İslam Savaş Hukuku

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    İslam Savaş Hukuku Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: İslam Savaş Hukuku İslam Savaş Hukuku Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 15:42

    [Aşağıda yazılı olanlar dünya tarihinde ilk defa İslam dininin getirdiği kurallardır.Özelde İslam'ın genelde ise tüm dinlerin insanlara savaştan başka birşey getirmediğini iddia edenler daha dikkatlice okumalıdırlar.e-mir]

    Kur’anın savaş ile ilgili olarak belirlediği ilkeler şunlardır:

    1- Haklı savaş gerekçesi ilkesi:

    Kuran-ı Kerimdeki savaşın sebebi, düşmanın saldırı ve zulmüdür. Düşman Müslümanların yurtlarını basar, hicrete zorlar, can, mal ve din ve namus güvenliğini tehdit ederse, bu durum; savaşı zorunlu ve mecbur kılar.Kur’ana göre, düşman güçlere karşı verilecek savaşın gerekçesinin makul ve haklı olması gerekir. Esasen “istila”, “sömürü” ve “tecavüz” için yapılan savaşları tanımayan İslam dini ( Bakara Sûresi, 205 ; Nisa Sûresi,94 ; Kasas Sûresi,83 ; Şura Sûresi,41-42) savaşa ancak :Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, İslama ve İslam ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla başvurulacağını hükme bağlamış ve meşru gördüğü bu savaşı da diğerlerinden ayırmak için ona cihad adını vermiştir.

    2- Adil savaş ilkesi:

    Adil savaş ilkesi, cihat fiilen başladığı zaman uygulanacak bir ilkedir. Bu ilkeye göre, savaş sadece savaşa iştirak eden tarafa yöneliktir. İslam’da düşmanı öldürmekten ziyada insanı kazanmak esastır. Bu amaçla, savaştan önce düşman İslam’ı kabul etmeye çağrılır, kabul etmezse itaat ve cizye(savaş tazminatı) teklif edilir. Bunlar yapılmadan cihada teşebbüs edilmez. Düşmana sunulan bu gerekçeler kabul edilmediğinde Allah’tan yardım dilenerek savaşa girilir.Savaşa girildiğinde, Müslümanlar, “adil savaş ilkesi”ne göre adım atmak zorundadırlar. Bu ilkeye göre, savaşta vurulacak hedef sadece düşman askerleridir. Savaş sırasında çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yatalak hastalar, mecnunlar, sakatlar öldürülemez. Savaşa iştirak etmeyen din adamlarına ve ihtiyarlara silah çekilmez, savaşa katılmayanlar (esnaf ve çiftçiler gibi sivil halk) katledilemez (Bakara Sûresi,191).
    Savfan İbnu Assal (r.a) anlatıyor : “Resulullah (a.s.m) beni seriyyede savaşa gönderdi.Yola çıkarken şu talimatı verdiler :“Allah’ın adıyla, ALLAH YOLUNDA YÜRÜYÜN.Allah’ı inkar edenlerle savaşın, işkence yapmayın, ahdinizi bozmayın. ganimeti çalmayın, çocukları öldürmeyiniz” ( Müslim, Cihad 3,(1731), Tirmizi, siyer 48,(1617) Ebu Davut, Cihad 90, (2612,2613)

    3- Savaşta aşırı gitmemek ilkesi:

    İslam, savaş halinde bile, insanî değerlere itibar eder. Savaş anında, dehşet ve vahşeti sergileyen şiddetli hiddetleri mutedil hale getirir. Savaşta bile ölçüyü kaçırmamayı bir temel prensip olarak kabul eder. İslam, aşırı ve haddi aşan tavırlara karşı müeyyideler getirmiştir. Bu nedenle, İslam hukukunda saldırıya ancak misli ile mukabele edilir; aşırı gitmek suçtur.Kur’an-ı Kerim, düşmanla yapılan yüz yüze savaşta bile, aşırı gidilmesini yasaklar. Bu husus, şu ayet-i kerime ile beyan burulmuştur:
    “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın.Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” (Bakara Sûresi,190)Nitekim bir başka ayette de şöyle buyrulur:“ Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah müttakilerle beraberdir” (Bakara Sûresi, 194)

    4- Sulh ve barış ilkesi:


    İslam, düşman tarafından teklif edilen sulh ve barış anlaşmalarına karşı barış ve sulh ile mukabele etmeyi prensip olarak kabul eder(Enfal Sûresi,61,62,63 ; Hucurat Sûresi,9). Kur’an “Sulh (daima) hayırlıdır”(Nisa Sûresi,128) mesajı ile bütün dünyaya bu hakikati 1400 seneden beri duyurmaktadır. “Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse,(şunu iyi bilin ki)Allah gafur ve rahimdir”(Bakara Sûresi,192) ayeti ile “Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur”(Bakara Sûresi,193) ayeti de sulhun önemini vurgulamaktadır.

    5- Esirlere iyi muamele etme ilkesi:

    İslam, esirlere iyi muamele edilmesini emredir. Müslümanlar esirleri yedirmekle, aç ve susuz bırakmamakla mükelleftirler. Bu görevi de Allah rızası içi yaparlar.(Bakara Sûresi,177;Enfal Sûresi,69,70,71;Muhammed Sûresi,4; İnsan Sûresi, 8,9,10,11,12)

    Savaş halinde yasak fiiller:

    a) İşkence. Öldürülecek olan kimseye dahi işkence edilemez; zulüm ve işkence bütün çeşitleriyle yasaktır.

    b) Savaşçı olmayanların öldürülmesi. Savaşçı, fizik bakımından savaşabilecek kimselerdir. Bunların dışında kalanlar kasten ve doğrudan öldürülemez. Bu cümleden olarak kadınlar, çocuklar, savaşçı sahiplerine hizmet için gelmiş köleler, körler, dünyadan el etek çekmiş din adamları, akıl hastaları, yaşlılar, hastalar, kötürümler vb. leri öldürülmez.

    c) İnsan ve hayvanların uzuvlarının kesilmesi.

    d) Verilmiş söze ve yapılmış andlaşmaya aykırı hareket.

    e) Savaş zarureti bulunmadıkça zirai mahsullerin, orman ve ağaçların yakılması.

    f) Namus ve şereflere tecavüz,
    zina ve gayr-i meşru münasebetler. Düşman kadınlarının ırzına geçen sivil ve askerler zina suçu işlemiş olur ve bunun cezasını çekerler.

    g) Düşmandan alınan rehineleri öldürmek. Bunlar misilleme yoluyla dahi öldürülemez.

    h) Ölülerin başını veya uzuvlarını kesip teşhir etmek.

    ı) Katliam. Hz. Peygamber ve raşid halifeler zamanlarında savaştan sonra esirler veya zaptolunan yerlerin ahalisi için katliam emri verildiğine dair bir tek örnek dahi yoktur. Mekke fethini müteakip Rasulullah (s.a.v.) bazı harb suçluları ve hainler dışında kalan düşmanlarını affetmiştir.

    i) Kesin bir meşru müdafaa söz konusu olmadıkça akrabayı öldürmek. Akraba düşman saflarında olsa dahi öldürülmez.

    j) Çiftçi, tacir, esnaf, işadamı gibi fiilen harbe iştirak etmemiş, savaş ile ilgili olmayan kimseleri öldürmek.

    k) Harb esirlerini rehine almak, kalkan yapmak, onların arkasında düşmana doğru ilerlemek.

    l) Bazı İslam hukukçularının açık ifadelerine göre zehirli ok kullanmak.

    (Buhari, Cihad, 150 vd.; el-Benna, el-Fethu'r-Rabbânî (Tertibu-Müsnedi-Ahmed), C. XIV, s. 61 vd.; diğer kaynaklar için bak. Muhammed Hamidullah, İslam'da Devlet İdaresi, (trc. Kemal Kuşçu), İstanbul, 1963, s. 166 vd. )
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    İslam Savaş Hukuku Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: İslam Savaş Hukuku İslam Savaş Hukuku Icon_minitimePaz 08 Şub. 2009, 12:58

    Savaş Sırasında Uyulacak Kurallar

    Bu konuda, Kur'ân ayetlerinde genel kaideler ortaya konmuştur.

    "Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır." (Nahl, 16/126)

    "Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın, aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez." (Bakara, 2/190)

    "Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun! Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvaya en uygun hareket budur. Allah'a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." (Maide, 5/8 )

    Rasulullah'ın söz ve uygulamalarıyla savaş hukuku daha ayrıntılı bir şekilde teşekkül etmiştir. Savaşa gönderdiği komutanlara şu talimatı veriyordu; "Allah'ın adıyla yola koyulun, Allah yolunda mücadele verin, savaştığınız insanlarla aranızda bir anlaşma var ise ona riayet edin, haddi aşmayın, meşru savaş esnasında öldürdüğünüz insanlara müsle (cesetlerine saygısızlık edip burnunu kulağını kesme) yapmayın, çocukları, yaşlıları, kadınları, ibadethanelerdeki insanları öldürmeyin." (Müsned, 1/300; Ebu Davud, Cihad 82; Sünen-i Kübra, 9/90)

    Ebu Bekir(ra) da Suriye'ye gönderdiği Üsame'ye şu talimatı vermiştir; "Ey Üsâme! İhanet etmeyin, haksızlık etmeyin, mal yağmalamayın, (meşru öldürmenin dışına çıkıp) müsle yapmayın (ölü cesedin azalarına dokunmayın); çocuk, yaşlanmış, ihtiyar, kadın öldürmeyin, hurmalıkları kesip yakmayın. Meyveli bir ağacı da kesmeyin. Yemek maksadı olmaksızın davar, sığır, deve öldürmeyin. Yol boyu mâbedlere çekilmiş insanlara rastlayabilirsiniz, onlara dokunmayın, ibadetlerine karışmayın...." (İbnü'l-Esir, 2/335)

    Yine Rasulullah (SAV) bir savaş esnasında öldürülmüş bir kadın görünce; "bu kadın savaşan birisi değil ki niçin öldürüldü?" demiş ve Müslümanın karşısına silahı ile çıkmayan kadınların savaşta bile öldürülmesini yasaklamıştır. (Buhari, Cihad 147)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    İslam Savaş Hukuku Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: İslam Savaş Hukuku İslam Savaş Hukuku Icon_minitimePaz 08 Şub. 2009, 13:03


    Mevcut Tevrat'ta Savaş Hukuku




    Özellikle batılılar tarafından İslâm'ın eleştirildiği ve karalanmak istendiği yönlerden biri de dinin kılıç zoruyla yayılmış olduğu iddiasıdır. İlahi dinlere baktığımızda hayatın her safhasında olduğu gibi savaşla alakalı da onu bir sisteme koyan ve belli kurallara bağlayan dinin İslâm olduğu görülecektir. Hıristiyanlık ve Yahudilikte İslâm'da olduğu gibi gerek savaş başlamadan gerekse fiilî savaş halinde uyulması istenen tafsilatlı savaş hükümleri yer almamaktadır. Zaten İncil'e baktığımızda ahkâma dair ciddi bir şey bulamayız. Çünkü İncil Tevrat'ı nesh etmemiş ve onun hükümlerinin Hıristiyanlar için de geçerli olduğunu kabul etmiştir. Tevrat'ta ise özellikle işlenen suçlara verilecek sert ve katı cezalar yer almakla birlikte savaş süresince gözetilmesi gereken prensipler yer almamaktadır. Savaşla ilgili ayetlerde genellikle sert bir tavır izlenerek, son derece katı ve şiddetli bir savaş anlayışı getirilmiştir.

    Tevrat'ta yer alan ayetlerden bazıları şunlardır:

    "Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapıların size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız Rab kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız Rabbin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz." (Tesniye 20:10-14)

    "Sen benim savaş çomağım, savaş silahımsın. Ulusları parçalayacak, krallıkları yok edeceğim seninle. Seninle, atları ve binicilerini, savaş arabalarıyla sürücülerini kırıp ezeceğim. Erkeklerle kadınları, gençlerle yaşlıları, delikanlılarla genç kızları, çobanla sürüsünü, çiftçiyle öküzlerini, valilerle yardımcılarını darmadağın edeceğim. (Yeremya 51:20-23)

    "Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tamamen yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Erkek, kadın, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür." (1. Samuel 15/3)

    "O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi, hayvanlarını tamamen yok edeceksin. Bütün mallarını meydanın ortasına döküp şehri ve her şeyi yakacaksın. Bunları Allah rızası için yapacaksın ve o yer ebedi olarak tarumar olup bir yığın haline gelecektir." (Yasanın Tekrarı,13;15-16)

    "Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve Lübnan'dan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır. Önünüze kimse duramayacak; Allah'ınız Rab, size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu, ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır." (Tesniye 11:24-25)
    [/size]


    En son e-mir tarafından Paz 08 Şub. 2009, 13:09 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    İslam Savaş Hukuku Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: İslam Savaş Hukuku İslam Savaş Hukuku Icon_minitimePaz 08 Şub. 2009, 13:08

    İnciller'de Savaş


    "Düşmanlaınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenlere iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sevenler. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile öyle yaparlar." (Luka 6: 27-34)

    "Kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbürünü de çevirin. Size karşı davacı olup gömleğinizi almak isteyene, abanızı da verin. Sizi bin adım yol yürümeye zorlayana iki bin adım yürüyün" (Matta, 5; 39-41)

    Barıştan yana bir din olarak karşımıza çıkan Hıristiyanlıkta savaşla ilgili ayetler de bulunmaktadır. Matta İncilinin onuncu babında geçen Hz. Mesih'in sözleri şöyledir:

    "Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına ayrılık koymaya geldim. İnsanın düşmanları, kendi ev halkı olacaktır." (Matta 10; 34-36)

    Luka İncilinin on ikinci babında ise şöyle demektedir:

    "Ben dünyaya ateş atmaya geldim. Eğer şimdiden tutuşmuş ise daha ne isterim. Fakat benim vaftizleneceğim bir vaftizim var. Bu yerine gelinceye kadar nasıl da sıkılmaktayım! Dünyaya barış ve selamet getirmeye geldim mi sanıyorsunuz? Hayır, size ancak şunu söylerim; ben sizlere ayrılık getirmeye geldim." (Matta,12; 49-51)

    Genel olarak Hıristiyanlar savaşı devlet politikası olarak görmüşler ve şartların gereğine göre bir yol takip etmişlerdir. Roma döneminde büyük zulümlere maruz kalan Hıristiyanlar savaşmayı göz ardı edip dinin hoşgörü tarafını öne çıkararak mukavemette bulunmamışlardır. Aziz Augustine ile bu düşünce dördüncü yüzyıldan sonra yerini, ezilenlere yardım ve sulhun korunması için savaşılması gereği fikrine bırakmıştır. Yani O'na göre adil bir düzenin sağlanabilmesi için savaş kaçınılmaz olmuştur. Onların temel prensip olarak kabul ettikleri barış düşüncesi, ancak ilk üç-beş asırda hayatiyetini koruyabilmiştir. Daha sonra da Hıristiyan din adamaları miladi beşinci yüzyılda "haklı savaş" kavramını ileri sürerek, bazı şartlar meydana geldiğinde savaşılması gerektiğini söylemişlerdir. Fakat ardından onuncu yüzyıldan sonra haçlı savaşlarıyla birlikte "kutsal savaş" diyerek saldırılarını meşrulaştırmak ve bunu teşvik etmek istemişler, neticede milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuşlar ve dünyayı kana bulamışlardır.

    Müslümanlara hükmetme arzusuyla ve bir de dinlerini zorla kabul ettirebilmek için giriştikleri bu savaşlarda katı bir taassup göstermişlerdir. Bununla insanlık tarihinde eşine az rastlanabilecek savaşlar, kan dökmeler olmuş, bunun sonucunda Avrupa, harplerin ve tarumarların merkezi haline gelmiştir. Müslümanların ve batılıların nefretini gören Hıristiyanlar tekrar bu anlayıştan da vazgeçmişler ve meseleyi laik bir görünüme kavuşturarak savaşın savunma amacıyla yapılabileceğini ileri sürmüşlerdir.

    Evanjelikler

    Ne var ki İncil'de yer alan; "Dünyanın sonlarına doğru dünyayı Mesih'in ikinci gelişine hazırlamak üzere, şiddet eylemleri ve felaketler yaygınlaşacaktır. Hz. İsa, demir çomakla gelip insanları güdecek ve toprak kapları kırar gibi her şeyi kırıp parçalayacaktır." (Vahiy,2; 26-28 )pasajına ve Hz. İsa'nın inmesinden önce bir düzine felaketlerin çıkacağını bildiren pasajlara bakarak bazı gruplar buna ortam hazırlamak için savaşların çıkması gereğine inanmışlardır.

    Görüldüğü gibi Hıristiyanların da benimsediği belli savaş kuralları yoktur. Ve anaşılmıştır ki İslamiyet'in cihad anlayışını eleştirenler, savaş hukukuna dair kendi dinlerinden çok daha üstün ve mükemmel prensipler getiren din ancak İslamdır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    İslam Savaş Hukuku

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Fıkıh -