Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Bu dogru mu
  • » Peygamberimiz’e Kur’ân’dan Başka Vahiy Geldiğinin Delilleri

  • ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..!

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Vide
    MesajKonu: ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Icon_minitimePtsi 25 Ekim 2010, 17:51

    36- (863) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ikisi birden Cerîr'den rivayet ettiler. Osman dedi ki: Bize Cerîr, Huseyn b= Abdirrah-mân'dan, o da Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivayet etti ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) cuma günü ayak­ta hutbe okuyormuş. Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken ce­mâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalma­mış. Bunun üzerine Cuma süresindeki şu âyet nâzîl olmuş:

    (Onlar [8] bir ticâret veya eğlence gördükleri vakit ona doğru sökün ettiler de, seni ayakta bıraktılar.)



    (...) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. İdrîs, Husayn'dan bu isnâdla rivayet etti. (Yalnız o) : «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) hutbe okurken...» demiş «ayakta» kelimesini söylememişdir.



    37- (...) Bize Rifâatü'bnü [9] Heysem El-Vâsitî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid (yâni Tahhân) Husayn'dan, o da Salim ile Ebû Süfyân'-dan, onlar da Câbir b. AbdiIIâh'dan naklen rivayet etti. Câbir şöyle demiş: Cuma günü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) ile beraber bulunu­yorduk. Derken bir kervan geldi. Cemâat hemen onun yanına çıktılar. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında oniki kişiden başka kimse kalmadı. Ben kalanların, içinde idim.

    Bunun üzerine Allah (Celle Celâlühü) :

    (Onlar bir ticâret veya eğlence gördükleri vakit ona doğru sökün ettiler de, seni ayakta bıraktılar... ilâh.) âyet-i kerimesini indirdi.


    Sahih Muslim/Cuma bölümü/11- Teala Hazretlerinin : Onlar Bir Ticaret veya Eğlence Gördükleri Vakit Ona Doğru Sökün Ettiler de, Seni Ayakta Bıraktılar Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Icon_minitimePtsi 25 Ekim 2010, 20:08

    TEFHİMÜ-L KUR'AN'DAN
    Cum’a Suresi 11. Ayet ve Tefsiri


    Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslâm'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da 'bir eğlence konusu ve fırsatı' gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar.19 De ki: "Allah'ın katında bulunan, eğlenceden de, ticaretten de daha hayırlıdır.20 Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."21


    19. Bu, Cuma namazının hükümlerinin beyan olunduğu yukarıdaki ayetlerin inmesine sebep teşkil etmektedir. Bu olay, hadis eserlerinde Cabir bin Abdullah, İbn Abbas, Ebu Hüreyre, Ebu Malik, Hasan Basrî, İbn Zeyd, Katade ve Mutakil bin Hayyan'dan şöyle nakledilmiştir:

    "Bir Cuma namazı vaktinde, Şam'dan Medine'ye bir ticaret kafilesi gelir ve kafile mensupları, geldiklerinde şehirlilerin haberi olsun diye def ve davul çalmaya başlarlar. Tam bu esnada Hz. Peygamber (s.a) hutbe irad etmektedir. Davulun sesini duyan cemaat sabırsızlanır ve 12 kişi dışında hepsi, kafilenin bulunduğu yere koşarlar."

    Bu hadise ile ilgili en muteber rivayet Cabir bin Abdullah'tan rivayet olunandır. Bu rivayeti, İmam Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Avane, Abd bin Humeyd, Ebu Yala vb. muhaddisler çeşitli senetlerle nakletmişlerdir. Bu rivayetlerin bazılarında hadisenin, namaz kılındığı bir sırada, bazılarında ise Hz. Peygamber (s.a) hutbe irad ederken vuku bulduğu şeklinde bir çelişki sözkonusudur. Ancak Cabir bin Abdullah'ın rivayeti diğer sahabe ve tabiin'in rivayetleri ile bir arada ele alınırsa, bu hadisenin hutbe esnasında vuku bulduğu sonucuna varılır. Hz. Cabir'in rivayetinde kullanılan ifade "Cuma namazında iken." şeklinde bir ibarenin bulunması onun hutbe ile namazı birarada zikretmiş olmasındandır. İbn Abbas'ın rivayetine göre, geride on iki erkek, yedi kadın kalmıştı. (İbn Merduye). Katade'nin beyanına göre, geride 12 erkek 1 kadın kalmıştı.

    (İbn Cerir, İbn Ebi Hatim) Darekutni'nin rivayet ettiğine göre 40 kişi, Abd bin Humeyd'e göre 7 kişi, Ferra'ya göre 8 kişi geride kalmıştı. Fakat bunların hepsi de zayıf rivayetlerdir. Katade'nin, bu hadisenin 3 kez vuku bulduğunu bildirdiği rivayette zayıftır. (İbn Cerir). Bu bakımdan güvenilir rivayet, Cabir bin Abdullah'a ait olandır. O'nun verdiği sayı ise 12'dir. Katade'nin bir rivayeti müstesna, tüm sahabe ve tabiun'un rivayetine göre bu hadise bir kez vuku bulmuştur. Bütün rivayetler bir arada ele alındığında, geride kalanlardan isimleri bilinenler şunlardır: Hz. Ebu Bekir, Hz.Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Mes'ud, Ammar bin Yasir, Huzeyfe'nin kölesi Salim ve Cabir bin Abdullah. Hafız Ebu Yâlâ'nın, Cabir bin Abdullah'tan naklettiği bir hadise göre, diğerleri mescidi terk ettikten sonra, Hz. Peygamber (s.a) geride kalanlara şöyle hitap etmiştir: "Şayet sizler de onlarla birlikte gitseydiniz ve burada hiç kimse kalmasaydı, bu vadi ateşle dolacaktı." Bunun benzeri bir ifadeyi İbn Merduye, İbn Abbas'tan, İbn Cerir ise, Katade'den nakletmiştir.

    Şiiler bu hadiseyi sahabelere ta'n etmek yolunda kullanmışlardır. Onlara göre, bu kadar sahabenin namaz ve hutbeyi bırakıp, ticaret ve eğlenceye koşması, onların dünyayı ahirete tercih etmiş olduklarına açık bir delildir. Ancak bu çok yersiz bir itirazdır ve böyle bir itirazı sadece gerçeğe gözlerini yummuş olan kimseler ileri sürebilirler. Aslında bu hadise hicretten kısa bir zaman sonra vuku bulmuştur. Bu dönem sahabenin sosyal eğitiminin henüz yeni başladığı bir dönemdi. Diğer yandan Mekke müşriklerinin ekonomik ambargo uygulaması nedeniyle, Medine'deki halk günlük ihtiyaçlarını karşılamada dahi zorluk çekiyordu. Hasan Basri, Medine'de o günlerde halkın neredeyse açlıktan ölecek bir hale geldiğini ve fiyatların çok yüksek olduğunu nakleder. (İbn Cerir). Hal böyleyken ticari bir kafile gelir ve herkesi "Namaz bitene kadar belki de her şey satılmış olur" şeklinde bir endişe kaplar. Bu endişe sebebiyle cemaat kafileye doğru koşarak gider. Görüldüğü gibi eğitimin eksik, şartların güç olduğu bir zamanda ortaya çıkmış bir zaaf ve hata idi. Fakat bu insanların İslâm için yaptıkları fedakarlıkları, ibadet ve muamelatta hayatlarının nasıl değiştiğini ve takvanın timsali olduklarını gözönüne alan herhangi bir kimse onları, dünyayı ahirete tercih etmekle suçlamaya cesaret edemez.

    Bu itham sahipleri, esasında sahabeye buğzetmek hastalığına yakalanmışlardır. Ancak şurası kesin bir gerçektir ki; bu hadise sahabeye ta'n edenleri nasıl teyid etmiyorsa, sahabenin hiçbir şekilde hata yapmayacağını söyleyip, onları göklere çıkaranları ve bu kimselerin "Sahabeden sadır olan bir hatanın zikredilmesi onları küçültmek demektir ve bu onların izzet ve kıymetlerinin müminlerin kalbinden silinmesine neden olur" biçiminde iddialarını da aynı şekilde nakzeder. Oysa bu her iki görüş de ayet ve hadislere ters düşmektedir.

    Zira bu sahabiler ayet ve hadislerde Allah'tan mağfiret kazanmış ve O'nun indinde makbul kimseler olarak zikredilirler. İkinci görüş de aşırı bir tutumun sonucudur. Ve o da ayet ve hadislere dayanmaz. Çünkü çok sayıda sahabenin taşıdığı bir çok zaaf ve hatayı Kitab'ında bizzat Allah Teâlâ zikretmiştir.

    Üstelik bu Kitab'ı (Kur'an) ümmet kıyamete kadar okuyacaktır. Ancak bununla birlikte sahabenin affedilmiş ve Allah katında yakınlık kazanmış kimseler oldukları da bildirilmiştir. Ayrıca bu zaaf ve hatalar sahabeden Ehli sünnet büyüklerine kadar ayrıntılı bir şekilde nakledilerek, tefsir ve hadis kitaplarında yer almıştır. Şimdi tüm bunlardan, Allah'ın bu hadiseleri sahabenin sevgisini kalblerimize sokmak ve aynı zamanda onların sevgisini kalplerimizden çıkarmak için zikrettiğinden bahsedebilir miyiz? Sahabenin, tabiunun, müfessir ve muhaddislerin bu hadiseyi tüm ayrıntılarıyla zikretmelerinin nedeni, acaba onların bu şer'i ilkeden haberleri olmaması mıydı? Ayrıca bu sureyi okuyan ve tefsirini mütealâ eden kimselerin kalbinde sahabe sevgisi azalmış mıdır? Şayet bu sorulara, olumsuz cevap veriliyorsa -ki kesinlikle olumsuzdur- o takdirde sahabeye hürmet adına, bazı kimselerin yaptıkları yersiz müdafa ve gösterdikleri aşırı tutum hiç de akıllıca değildir.

    Sahabenin melek olmadığı bir gerçektir. Elbette onlar da, bu dünyada doğmuş insanlardır. Onlara sahip oldukları bu seçkin özellikleri, Hz. Peygamber'in (s.a) eğitimi vermiştir. Bu eğitim yıllarca ve tedricen (aşama-aşama) devam etmiştir. Bu eğitimin üslub ve metodunun, Kur'an ve sünnette şöyle olduğunu görmekteyiz: Toplumda ne zaman bir zaaf ortaya çıkmışsa hemen Allah ve Rasulü o zaafa toplumun dikkatini çekmiş ve tedrici bir eğitim programıyla sözkonusu zaaf ortadan kaldırılmıştır. Aynı metodu Cuma namazı esnasında meydana gelen hadisede görüyoruz. "Öyle ki bir ticaret kafilesinin gelmesi üzerine bu hadise vuku bulur ve Allah Teâlâ Cuma suresinin bir bölümünü (9-11) inzal ederek, sahabeyi ikaz eder. Bu ayetler vasıtasıyla, onlara Cuma namazının kuralları öğretilir. Bunun yanısıra, Hz. Peygamber (s.a) de hutbelerinde peşisıra Cuma namazının farziyetini ve önemini Müslümanların zihinlerine yerleştirir." (Biz 15. açıklama notunda, bu konudan bahsetmiştik). Bu şekilde öğretilen Cuma namazının kuralları ile ilgili ayrıntılar hadisler vasıtasıyla bize kadar ulaşmıştır. Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Her Müslüman Cuma günü boy abdesti almalı, dişlerini temizlemeli, en güzel elbiselerini giyinmeli ve varsa güzel koku sürünmelidir." (Müsned-i Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei) Hz. Selman Farisi, Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder:

    "Bir Müslüman Cuma günü yıkanır ve mümkün olduğunca temizlenir, başına yağ ve koku sürünür, böylece camiye giderek iki kişinin arasına girip onları rahatsız etmez, nafile namaz kılar ve imam hutbe irad ederken, sessizce onu dinlerse, bu kimsenin önceki Cuma'dan, bu Cuma'ya kadar işlediği tüm günahlar affolunur." (Buhari, Müslim, İmam Ahmed) Hemen hemen aynı anlamdaki rivayetler, Ebu Eyüb el-Ensarî, Ebu Hüreyre, Nebet'ul-Hazli'den rivayet edilmiştir. (Müsned-i Ahmed, Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Taberani) Abdullah İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "İmam hutbe verirken konuşan kimse, kitap yüklü merkebe benzer. Ona sus diyen kimsenin de Cuma namazı kabul olmaz." (Müsned-i Ahmed)

    Ebu Hüreyre, "Cuma hutbesi sırasında konuşan bir kimseyi susturmak boş bir şeydir" buyurmuştur. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, Ebu Davud) Bunun benzeri rivayetleri İmam Ahmed, Ebu Davud ve Taberani; Hz. Ali ve Hz. Ebu Derda'dan nakletmişlerdir. Ayrıca Hz. Peygamber, hatiplere uzun uzun hutbe vermek suretiyle cemaati bezdirmemelerini tembih etmiştir. Nitekim kendisi de hutbelerini çok kısa irad eder ve namazı da uzun kıldırmazdı. Cabir bin Semurre, "Rasulullah uzun hutbe vermezdi, onun hutbesi birkaç kelimeden ibaretti" diyor. (Ebu Davud) Abdullah bin Ebi Evfa, Hz. Peygamber'in (s.a.) verdiği hutbenin namazdan kısa, namazın hutbeden uzun olduğunu rivayet eder. (Nesei) Ammar bin Yasir'den rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Namazı uzun kıldıran, hutbeyi kısa veren bir kimse dini anlamış demektir" (Müsned-i Ahmed, Müslim) Hemen hemen aynı anlamda başka bir rivayeti Bezzar, İbn Mesud'dan nakletmiştir. Tüm bu rivayetlerden Hz. Peygamber'in (s.a.) Cuma namazının kurallarını, Müslümanlara nasıl öğrettiği anlaşılmaktadır. Öyle ki, İslâm Ümmeti'nin toplumsal bir ibadeti olarak kökleşmiş bulunan Cuma namazının bir benzeri, başka hiçbir toplumda bulunmamaktadır.

    20. Bu cümlenin kendisinden, sahabenin yaptığı hatanın mahiyeti hemen anlaşılmaktadır. Şayet onların imanları -maazallah- eksik olsaydı, yahut bile bile dünyayı ahirete tercih etselerdi, elbette o zaman Allah'ın onlara hiddeti ve tenkid biçimi daha farklı olurdu. Ancak burada sahabiler iman eksikliğinden değil, eğitim eksikliğinden dolayı zaaf gösterdikleri için, kullanılan üslup da bu bakımdan öğreticidir. Nitekim ayetlerde Cuma namazının kuralları öğretilmiş ve ders verir bir üslup ile şöyle buyurulmuştur: "Cuma hutbesini dinlemek ve namazı kılmak, eğlenceden de, kazanacağınız kârdan da hayırlıdır!'

    21. "Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır" şeklindeki ifade mecazen kullanılmıştır. Nitekim bu tür ifadeler Kur'an'ın değişik yerlerinde çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Örneğin, "Allah yaratanların en hayırlısıdır." "Allah bağışlayanların en hayırlısıdır.", "Allah hakimlerin en hayırlısıdır", "Allah merhametlilerin en hayırlısıdır", "Allah yardım edenlerin en hayırlısıdır" vs. Bu kullanımlardaki mahlukata nispet mecazidir. Oysa bu fiilin Allah'a nispeti gerçek ve mutlaktır. Yani bir şahıs rızık veriyor yahut kendi sanatıyla rızkını kazanıyor görünüyorsa da veya başkalarının hatalarını affediyor, başkalarına yardım ediyor, merhametli davranıyorsa da, Allah daha merhametli, daha rezzak, daha yardım edicidir.


    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Vide
    MesajKonu: Geri: ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Icon_minitimePtsi 25 Ekim 2010, 21:23

    Alıntı :
    Bütün rivayetler bir arada ele alındığında, geride kalanlardan isimleri bilinenler şunlardır: Hz. Ebu Bekir, Hz.Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Mes'ud, Ammar bin Yasir, Huzeyfe'nin kölesi Salim ve Cabir bin Abdullah. Hafız Ebu Yâlâ'nın, Cabir bin Abdullah'tan naklettiği bir hadise göre, diğerleri mescidi terk ettikten sonra, Hz. Peygamber (s.a) geride kalanlara şöyle hitap etmiştir: "Şayet sizler de onlarla birlikte gitseydiniz ve burada hiç kimse kalmasaydı, bu vadi ateşle dolacaktı." Bunun benzeri bir ifadeyi İbn Merduye, İbn Abbas'tan, İbn Cerir ise, Katade'den nakletmiştir.

    Emir kardeşim, biz burada "kaçanlar arasında Ebu bekir, Ömer ve s. de vardı" dedikmi ki, getirip buraya büyük bir iş yapmış gibi kalın işaretlerle "Ebu Bekir kaçmamıştır" gibisinden cevap veriyorsun? belki orada kaçmamışlar ama Uhud, Huneyn, Sıffın günü kaçmışlar sizinkiler.

    Alıntı :
    Şiiler bu hadiseyi sahabelere ta'n etmek yolunda kullanmışlardır. Onlara göre, bu kadar sahabenin namaz ve hutbeyi bırakıp, ticaret ve eğlenceye koşması, onların dünyayı ahirete tercih etmiş olduklarına açık bir delildir. Ancak bu çok yersiz bir itirazdır ve böyle bir itirazı sadece gerçeğe gözlerini yummuş olan kimseler ileri sürebilirler.

    sen nasıl anlıyorsun? anlatta bizde bilelim. Rasulullah s.a.a hutbe irad ediyor ve ticaret kervanı geliyor. her kes Rasulullahı s.a.a bırakıp alış verişe koşuyor. buradan ne anlıyorsun?
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken  Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..! Icon_minitimePtsi 25 Ekim 2010, 21:38

    ashabın da insan olduklarını
    onların da bazen hata yapabileceklerini anlıyorum
    ama imamlarınıza tapmayı adet haline getiren sizler bunu bu şekilde kabul edemezsiniz
    zira ashab bile hata yapıyorsa sizin imamlarınızın hatasız oldukları yolundaki şirk inancınızın hatası ortaya çıkar değil mi?
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    ResulAllah(s.a.a) Cuma hutbesini okurken Bu sırada Şam'dan bir kervan gelmiş. Derken cemâat ona doğru sökün etmişler. Hatta on iki kişiden başka kimse kalmamış..!

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Serbest Kürsü :: Şiilerden Sorular -