Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Kur'an'ın Şefaat Etmesi
  • » Peruk Hakkında

  • Şefaat Hakkında

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Şefaat Hakkında Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Şefaat Hakkında Şefaat Hakkında Icon_minitimePaz 07 Şub. 2010, 20:52

    Bu kelimenin manası isteme, vesile olma, birinin başka birisi için hayır ve iyilik istemesidir.

    Kıyamet günü için bahsedilen şefaatin manası ise; kendisine şefaat yapma izni verilenlerin, şefaat edilmesine razı olunanlar hakkında Allah’a dua etmeleriyle sıkıntılı hallerinden kurtulmalarıdır.

    Şefaat, Allah katında şefaat eden kimsenin makamını ve değerini açığa çıkarmak için olur. Yüce Allah, duasının ardından o kimsenin dua ve isteğini kabul eder ve onun itibarı bu şekilde ortaya çıkar.

    Şefaat; Kur'an, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an ve sünnette gelen delilleri yeri gelince zikredeceğiz. İcma hususuna gelince; ümmetin tamamı kıyamet günü şefaatin söz konusu olacağında hemfikirdir. Ancak Hariciler ve Mutezile günahkarlara şefaat edileceğini kabul etmemektedirler. Buna delil olarak da müşrik ve kafirler hakkında indirilmiş bazı ayet ve hadisleri göstermekte, şefaat hususundaki diğer açık delilleri görmezlikten gelmektedirler.

    Halbuki bu yaklaşım Ehli Sünnet’in menheci olan ‘herhangi bir meselede hüküm verilirken onun hakkındaki tüm sahih deliller bir arada değerlendirilerek hüküm verilmesi’ kaidesine aykırıdır. Oysaki onların itiraz edip kabul etmedikleri bu meselede, günahkarlara ve cehenneme girmiş olan mü’minlere şefaat edileceği ve o şefaatle oradan çıkarılıp cennete dahil olacakları hakkında mütevatir derecede hadisler mevcuttur.

    Şefaat, Allah’ın kendi mülküdür. Şanı yüce ve eksiklikten uzak olan Allah’ın mülkünde kimsenin zerre kadar tasarruf yetkisi yoktur.

    ﴾ De ki: Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur… ﴿ [1]

    Bu böyleyken Allahu Teâlâ mahlukatından razı olduklarının şanını yüceltmek ve merhameti sebebiyle kullarına bir ikramda bulunmak için şefaat mekanizmasını kurmuştur. Bu mekanizma için de iki sınır getirmiştir. Bunlar:

    1. Şefaat edecek olandan razı olması ve ona şefaat için izin vermesi:


    ﴾ O gün Rahman’ın izin vereceği ve sözünden razı olacağı kimselerin (şefaati) dışında şefaat fayda vermez.﴿ [2]

    ﴾…Göklerdeki ve yerdeki şeyler O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında kim şefaat edebilir… ﴿ [3]

    2. Kendine şefaat edilecek olan tevhid ehli kişiden de razı olması ve ona şefaat edilmesine izin vermesidir. Çünkü Kur'an naslarıyla sabit olduğu üzere müşriklere şefaat fayda vermeyecektir:

    ﴾ O’nun katında şefaat ancak, kendisine izin verdiği kimselere fayda verir… ﴿ [4]

    ﴾ Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaati ancak, Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere O’nun izin vermesinden sonra fayda verir. ﴿ [5]

    ﴾…(Melekler, Allah’ın) razı olduğu kimselerden başkasına şefaat edemezler… ﴿ [6]

    ﴾ (Sağ ehli) cennettedirler. Mücrimlere şöyle sorarlar:

    -Sizi Sakar’a (ateşe) sürükleyen nedir? Onlar:

    -Biz namaz kılanlardan değildik, yoksullara yedirmez, (dalâlete) dalanlarla beraber dalar ve din (hesap) gününü de yalanlardık. Nihayet bize ölüm geldi, derler. Şefaat edenlerin şefaati (bu kafirlere) fayda vermez. ﴿ [7]

    Öyleyse; gerek geçmişte, gerek günümüzde ve gerekse gelecekte put ve kabirlere ibadet ederek, dini ve dinî kaideleri inkar ederek, gayri İslamî düzenlere inanarak vb. şekillerle dinini yıkan kafir ve müşriklere şefaat asla fayda vermeyecektir. Ancak, tevhid ehli kimseler büyük günah işlemiş de olsalar şefaatten istifade edeceklerdir. Bu hususta Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

    “…Şefaatime ümmetimden Allah’a hiçbir şeyi eş koşmayanlar nail olacaklardır.”[8]

    “(Şefaatimle kıyamet günü insanların en mutlusu olacak olan) içinden gelerek ihlasla ‘La ilahe illallah’ diyen kimsedir.”[9]

    “…Şefaatim her Müslüman’adır.”[10]

    “Şefaatim ümmetimin büyük günah sahiplerinedir.”[11]


    Şefaat Sahipleri

    1. Allahu Teâlâ: Mahlukattan kendisine şefaat izni verilenlerin tamamı şefaat ettikten sonra rahmet edenlerin en merhametlisi ve Cebbar olan Allah:

    -Melekler şefaat etti, nebiler şefaat etti, mü’minler de şefaat etti, geriye sadece Erhamu’r-Rahimîn [Benim şefaatim] kaldı, buyurur. Akabinde dünyadayken hiçbir hayır yapmamış ve simsiyah kömüre dönmüş olan bir kısım insanı bir kabza kabzalayarak ateşten çıkarır ve Hayat Nehri’ne atar. Onlar reyhan tohumlarının çabucak çıktığı gibi biterler ve beyaz, parlak inciler gibi nehirden çıkarlar. Bunların boyunlarında halkalar vardır. Cennet ahalisi bunlar için:

    -İşte bunlar işlemiş oldukları hiçbir amelleri, geçmiş hiçbir hayır ve haseneleri olmadığı halde Allah’ın cennete girdirdiği azatlıklarıdır, derler. Onlara:

    -Gözünüzün görebildiği ve onunla beraber bir katı daha sizindir, denilir.[12]

    Her ne kadar Şeyhu’l-İslam (Rahmetullahi Aleyh):

    “…Allah bazı kavimleri şefaatsiz olarak fazlı ve rahmetiyle ateşten çıkaracaktır…”[13] demişse de Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) az önceki Sahihayn[14] hadisinde bizzat ‘Allah’ın şefaati’nden bahsetmiştir.

    2. Melekler: Daha önce geçen bazı ayetlerde de görüldüğü gibi meleklerin bazılarına şefaat izni verileceği ve onların da Allah’ın razı olup şefaat edilmesine izin verdiği kimselere şefaat edecekleri bildirilmektedir.[15]

    Az önce geçen hadisteki Allah (Azze ve Celle) nin:

    “Melekler şefaat etti…” sözü de meleklerin şefaat edeceklerine delillik eder.

    3. Nebiler: Yukarıdaki hadiste geçen:

    “…Nebiler şefaat etti…” sözü nebilerin şefaat edeceklerinin delilidir.

    Ayrıca Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in bildirdiğine göre, Allah (Tebâreke ve Teâlâ) kıyamet günü Adem (Aleyhi's-Selam) a zürriyetinden 110.000.000 (yüz on milyon) kimseye şefaat ettirir.[16]

    Yine İbrahim (Aleyhi's-Selam) kıyamet günü:

    -Rabbim! Evladımı (ateşte) yaktın, deyince Allahu Teâlâ şöyle buyurur:

    -Kalbinde zerre miktarı veya arpa miktarı iman bulunanları ateşten çıkarın![17]

    Bildiğimiz kadarıyla Allah’ın, meleklerin, nebilerin ve mü’minlerin yapacakları şefaat yalnızca ateşe girmiş olup bir müddet orada kalan tevhid ehli kimselerin oradan çıkarılarak cennete girdirilmesi şeklinde olacaktır. Nebimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e verilen şefaat yetkisi ise çeşitlidir.


    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e Mahsus Şefaat Çeşitleri:

    a) Şefaat-i Uzma (Büyük Şefaat): Bu aynı zamanda ilk şefaattir. Bu şefaat kulların mahşer sahasında toplanması (haşir) bahsinde de anlatıldığı gibi insanlar bekleme alanında (mevkıfta) kendileri hakkında hüküm verilmesi için bekledikleri zaman vuku bulacaktır.

    Adem, Nûh, İbrahim, Musa ve İsa (Aleyhimu’s-Selam) insanlardan gelen bu şefaat talebini bir sonraki nebiye havale edecekler, sonunda insanlar Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e ulaşıp taleplerini ileteceklerdir. O da gider, Rabbinden şefaat etmek için izin talep eder. Akabinde şefaati kabul edilir ve hesap başlar.[18]

    Bu şefaat aynı zamanda ayet ve hadislerde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e verileceği bildirilen Makam-ı Mahmud (Övülmüş Makam) dır.[19]

    b) Hesapsız Cennete Gireceklere Yapılan Şefaat: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e Allahu Teâlâ tarafından şefaat izni verildiğinde:

    -Ya Rabbim! Ümmetim, ya Rabbim! Ümmetim! der, bunun üzerine ona:

    -Ey Muhammed! Ümmetinden kendilerine hesap sorulmayacak olanları cennet kapılarının sağ kapısından girdir. Onlar diğer kapılardan (girme hususunda) da insanlarla ortaktırlar, buyrulur.[20]

    Hesapsız cennete girecek olanlar kendilerine rukye yapılmasını istemeyen, bedenlerini dağlamayan, uğursuzluğa inanmayan ve yalnızca Rablerine dayananlar olup sayıları bir rivayete göre 70.000 (yetmiş bin) kişi[21], diğer bir rivayete göre de 4.900.000 (dört milyon dokuz yüz bin) kişi ve Rabbimizin tutamlarından üç tutam (avuç miktarı) dır.[22]

    c) Cennetliklere Cennete Girmeleri İçin Yapılacak Şefaat: Mü’minler, hesaptan sonra kendilerine cennet yaklaştırıldığında cennetin kapılarının açılması için sırasıyla Adem, İbrahim, Musa ve İsa (Aleyhimu’s-Selam) a başvururlar. Her birisi onları bir sonraki nebiye gönderir. Nihayet Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e gelirler, o da ayağa kalkar ve ona izin verilir.[23]

    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cennetin kapısını vuranların, cennette şefaat edeceklerin ve şefaati kabul edileceklerin ilkidir. O, mü’minlerle beraber cennet kapısına gelir, kapıyı çalar ve açılmasını ister. Cennet bekçisi:

    -Sen kimsin? diye sorar. O da:

    -Muhammed’im, der. Bunun üzerine bekçi:

    -Yalnızca sana açmaya emrolundum, senden önce hiç kimseye açmadım, der.[24]

    d) Bazı Cehennemliklerin Azabının Hafifletilmesi İçin Yapacağı Şefaat: Sahâbe tarafından, Ebu Talib’in hayattayken Nebi’yi müşriklerden korumasına karşılık ona ne gibi bir faydası olduğu sorulduğunda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebu Talib’in topuklarına kadar ateşte olduğunu, ona şefaati olmasaydı ateşin en derin çukurunda olacağını bildirmiştir.[25]

    İbnu’l-Kayyîm (Rahmetullahi Aleyh) bu şefaat türünün cehennemliklerin tamamına değil de yalnızca Ebu Talib’e mahsus olduğunu söylemiştir.

    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e mahsus olan şefaat çeşitleri bunlardır. Bu şefaat çeşitlerinde onun dışındakilerin yetkisi yoktur. Onun beşinci bir şefaat yetkisi daha vardır ki onda diğer şefaatçilerle beraber ortaktır. O da şudur:

    e) Cehenneme Girmiş Günahkar Kimselere Yapacağı Şefaat: Günahkar tevhid ehlinden cehenneme girenler Allah’ın dilediği bir müddet orada azap gördükten sonra Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlar hakkında şefaat eder, Allahu Teâlâ ona izin verir ve bir sınır koyar. Bunun üzerine o, bir kısım insanı ateşten çıkarır ve cennete girdirir. Sonra tekrar şefaat eder, kendisine izin verilir ve sınır konulur. Bu olay dört sefer devam eder. Bu şekilde kalbinde hardal tanesinden çok daha az iman bulunan kişiler şefaatle ateşten kurtulur. Sonuncuda Rabbine, ateşte Kur’an’ın hapsettiği ebedi cehennemlikler dışında kimsenin kalmadığını söyler.[26]

    Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şefaatiyle ateşten çıkıp cennete girecek olan bu insanlara ‘Cehennemlikler’ denilir.[27]

    Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in yapacağı bildirilen şefaat çeşitleri bunlardan ibarettir.

    Bazı alimler onun iyilik ve kötülükleri eşit olanların cennete girdirilmesi, cennetliklerin oradaki derecelerinin artırılması, cehenneme girdirilmesi emrolun-muş bazılarının oraya girdirilmemesi hususlarında da şefaat edeceğini söylemektedirler.

    Ancak bu üç maddedeki şefaat iddiaları, ya zayıf delillere dayandırılmakta ya da hakkında hiç delil bulunmamaktadır. Zaten bunu iddia edenler de delil zikretmemektedirler. Biz de bu hususta konuşmamayı ve ‘Allah en iyi bilir’ demeyi tercih ediyoruz.

    4. Mü’minler: Şefaat sahiplerinin dördüncü kısmı, mü’minlerin Sırat Köprüsü’nü geçip en büyük korkudan yana emin olduklarında cehenneme düşen imanlı kardeşleri hakkında yapacakları şefaattir.

    Onların ateşe düşen kardeşleri için Allahu Teâlâ’ya yalvarmaları, dünyadayken haklarını almak için yaptıkları mücadelelerinden daha şiddetli ve isteklidir. Onların kendileriyle beraber namaz kılan, oruç tutan, hacceden ve her türlü hayır işleri yapan kardeşleri olduklarını dile getirerek onlar için şefaat talep ederler. Bunun üzerine Allahu Teâlâ izin verir ve onları, kalbinde zerre miktarı iman bulunanları çıkarmaları için üç ya da dört sefer ateşe gönderir.[28]

    Mü’minlerden bazılarının şefaati hakkında özel deliller de vardır:

    a) Sıddîklar (Doğru Söyleyenler/Yakînen Tasdik Edenler): Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in şefaat etmesinden sonra:

    -Sıddîkları çağırın, denilir. Sıddîklar gelir ve dilediklerine şefaat ederler.[29]

    b) Şehitler: Sıddîkların ardından nebiler çağrılır. Daha sonra da:

    -Şehitleri çağırın, denilir. Şehitler gelir ve dilediklerine şefaat ederler.[30]

    Diğer bir hadiste de şehidin Allah katında altı (bir rivayete göre yedi) hasletinin olduğu;

    1. Kanının dökülen ilk damlasıyla günahlarının affedileceği,

    2. Kendisine cennetteki makamının gösterileceği,

    3. Kabir azabından korunacağı,

    4. En büyük korkudan emin olacağı,

    5. Başına çok değerli taşlarla donatılmış vakar tacı giydirileceği,

    6. Yetmiş iki huri ile evlendirileceği,

    7. Akrabalarından yetmiş kişiye şefaatçi kılınacağı bildirilmektedir.[31]

    Bunların dışında isim verilmeksizin ümmet-i Muhammed’den birinin şefaati ile Temim oğullarından daha kalabalık kimselerin cennete gireceği,[32] nebi dahi olmayan birinin şefaati ile Rebîa ve Mudar kabileleri kadar kimsenin cennete gireceği[33] ve birilerinin 2-3 kişiye şefaat edeceği[34] de bildirilmektedir.

    5. Bazı Salih Ameller:
    Oruç ve Kur’an da kıyamet günü, dünyadayken bu ibadetleri (çokça) yapanlara şefaatçi olacaklardır.[35]

    Hatta Allahu Teâlâ, cehennemden en son çıkacak kişiye:

    -Git, cennete gir! Dünya kadar ve (onunla beraber) on katı yer senindir, buyurur. İşte cennet ehlinin en aşağı menzil (yer) sahibi bu kimsedir.[36]

    Hülasa; mahşer sahasında Allah’ın dilediği kadar beklendiği andan kalbinde zerre miktarı iman bulunan en son kişi cehennemden çıkana kadar yukarıda bahsi geçenler tarafından şefaat söz konusu olacaktır. Bu, reddedilemeyecek kesin naslarla sabittir.

    Kalbinde iman olmayan müşrik, kafir ve münafıklara gelince onlar için şefaat edilmesi söz konusu olmayacaktır. Geçen deliller buna yeterince delillik etmektedir.

    En son şefaat tamamlandıktan sonra ise ölüm, Sırat Köprüsü’nün üzerine alaca bir koç sûretinde getirilerek boğazlanır (öldürülür) ve cennet ile cehennem ahalisine hitaben artık ölüm diye bir şeyin söz konusu olmadığı, ebediliğin olduğu ilan edilir. Bu olay üzerine cennetliklerin sevincine sevinç, cehennemliklerin üzüntüsüne de üzüntü eklenir. Çünkü artık hiç kimse bulunduğu yerden çıkmayacak, çıkamayacaktır. Yani cennet ehli sonsuza kadar o nimet yurdunda bulunmaya, cehennem ehli de sonsuza kadar o azap yurdunda bulunmaya devam edecektir.

    Dünyadayken herhangi bir mahluktan şefaat talebinde bulunmak ise caiz değildir. Yani ‘Şefaat ya Rasûlallah!’, ‘Ey falanca, ey filanca bana şefaat et!’ denilmez. Bunun yerine Allah (Azze ve Celle) ye şefaatçilerin şefaatine müstehak olan kullardan olmak için dua edilir.

    www.ikder.net adresinden alınmıştır.

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------

    [1] Zümer 44
    [2] Ta-Ha 109
    [3] Bakara 255
    [4] Sebe 23
    [5] Necm 26
    [6] Enbiya 28
    [7] Müddessir 40-48
    [8] Terğib ve Terhib 7/177, 180, Müslim 199/338, Tirmizî 2558, İbni Mâce 4307, Bezzâr, İbni Hibbân
    [9] Buhârî 255, 6468, Ahmed
    [10] İbni Mâce 4317, Terğib ve Terhib 7/179, Taberânî
    [11] Ebu Davûd 4739, Tirmizî 2552-2553, İbni Mâce 4310, Ahmed 3/213 No:13254, Mu’cemu’l-Kebir 11/11454
    [12] Buhârî 7312-7313, Müslim 183/302
    [13] İbni Teymiyye Külliyatı 3/136, Akidetü’l-Vasıtiye ve Şerhi s.153
    [14] Sahihayn: Bu kavram İmam Buhârî ve Müslim’in hadis kitapları için kullanılır.
    [15] Enbiya 28, Necm 26
    [16] Terğib ve Terhib 7/198, Taberânî
    [17] Terğib ve Terhib 7/198, İbni Hibbân Sahih
    [18] Buhârî 4514-4517, 3122-3123, Müslim 194/327, Tirmizî 2551, Ahmed 1/281 No:2546, 2692
    [19] İsra 79, Buhârî 4521-4522, Tirmizî 3344 vd.
    [20] Buhârî 4514-4516, Müslim 194/327, Tirmizî 2551
    [21] Buhârî 6452, Müslim 220/374
    [22] Tirmizî 2554, İbni Mâce 4286, Ahmed 5/250 No:22508, 22659
    [23] Müslim 195/329
    [24] Müslim 196-197, Tirmizî, İbni Mâce 4308, Ahmed 3/140 No:12446, Terğib ve Terhib 7/191-192
    [25] Buhârî 3629, 6464, Müslim 209/357-358
    [26] Buhârî 6465, 7314-7315, 7371, Müslim 193/322-326
    [27] Buhârî 6466, Tirmizî 2727, İbni Mâce 4315
    [28] Buhârî 7312, Müslim 183/302
    [29] Ahmed 1/4 No:15, Terğib ve Terhib 7/187, Bezzâr, Ebu Ya’la
    [30] Önceki dipnot
    [31] Tirmizî 1712, İbni Mâce 2799, Ahmed 4/131 No:17314, Ebu Davûd 2522
    [32] Tirmizî 2555, İbni Mâce 4316, Terğib ve Terhib 7/199
    [33] Ahmed 5/257 No:22568-22569, 22605, 22653, Terğib ve Terhib 7/199-200
    [34] Terğib ve Terhib 7/200, Bezzâr
    [35] Terğib ve Terhib 3/273, Müslim 804/252, Ahmed 5/249 No:22498-22499, 22546, Mu’cemu’l-Kebir, Hâkim, Sahihu’l-Cami 3882
    [36] Buhârî 6469, 7305-7306, 7373, Müslim 186/308
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Şefaat Hakkında

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Akaid -