1915'te Çanakkale Boğazı'nı kolaylıkla geçerek "Hindi'yi Boğaz'ından sıkıp dize getireceğini" hesaplayan İngiltere, Gelibolu bozgunundan sonra bunu bir kin meselesi yapmıştı.
Nitekim İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda'da broşürlerle askere çağırılan gönüllülere, Çanakkale çıkarması "modern zamanların Truva çıkarması" olarak tanıtılıyordu. Truva'da antik Yunanlılar nasıl galip geldilerse, Çanakkale'de de İngilizlerin galip gelmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı, Çanakkale geçilemedi.
Fakat üç sene sonra ne oldu: Mondros Mütarekesi, Gökçeada yakınlarındaki Limni Adası'nın Mudros (Mondros) kasabası limanında demirli olan İngiliz savaş gemisi HMS Agamemnon'da imzalandı (Agamemnon, Truva çıkarmasını yapan antik Yunanlı (Mikenli) kralın adı).
1918 sonundan 1922'ye kadar Türk Boğazları, Marmara Denizi ve İstanbul, İngiliz askeri denetiminde kaldı. Hesaba göre İstanbul, Hong Kong veya Singapur gibi İngiliz denetimindeki stratejik bir ticaret kentine çevirilecekti. Ancak Mustafa Kemal adlı bir general tüm hesapları beklenmedik şekilde alt-üst etti.
En sonunda İngiltere, Mehmed VI Vahideddin'i, 17 Kasım 1922'de Queen Elizabeth sınıfı savaş gemisi HMS Malaya ile Dolmabahçe Sarayı'nın önünden aldı ve uzun vadeli planlarında başarısızlığa uğramış donanması ile birlikte Türkiye'yi terketti.
Bu olaydan tam 85.5 yıl sonra, İngiltere kraliçesi II. Elizabeth (Queen Elizabeth II), Dolmabahçe Sarayı'nın önüne park ettiği uçak gemisi HMS Illustrious'ta, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü "huzuruna kabul etti."
Bu bir tesadüf olabilir mi? Koskoca İngiltere kraliçesi, İstanbul'un 1918 sonundan 1922 sonuna kadar İngiliz askeri denetiminde olduğunu, son Osmanlı padişahının 17 Kasım 1922'de Dolmabahçe Sarayı önünden Queen Elizabeth sınıfı bir İngiliz savaş gemisi (HMS Malaya) ile alınıp götürüldüğünü bilmiyor olabilir mi?
Hiç sanmıyorum. SİZCE DE BU BİR TESADÜF MÜ YOKSA İNCE BİR ALAY MI? Ben cevabımı zaten yukarıda başlık olarak yazdım.
Ha bi de bizim medya haber yapmıştı güya İngiliz Kraliçesine, Leydi Diana'yı onun öldürttüğüne dair İngiliz yapımı bir film seyrettirmişiz de zavallı kadıncağız şok olmuşmuş. Muşmuş da muşmuş. Şok öyle olmuyormuş böyle oluyormuş.