Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Abdülmecit’in Ehl-i Beyt Sevgisi

  • EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    MesajKonu: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimePaz 31 Ocak 2010, 13:00

    Kardeş biz Şia ehlinin kadre ve kaza hakta fikirimiz bak gör yalniş bi şey varsa cevab yaz bide Sunni aliminden kadre ve kaza hakta yazacam onada cevab yazarasan sevinirim...
    Şia alimleriyle tanışınca (1) ve kitaplarını okuyunca adeta kaza ve kader hususunda yeni bir ilim elde ettim Birisi Hz. Ali (a.s)'a kaza ve kader konusunu sorunca imam şöyle buyurmuştur.
    "Yazıklar olsun sana sen kaza ve kaderin kesin ve mutlak bir şey olduğunu mu sanıyorsun? Böyle olsaydı artık sevap ve ceza vermenin bir anlamı kalmaz ve söz veren boş yere olurdu. Allah'u Teala kullarına ihtiyaren emir etmiş ve ihtiyaren de nehyetmiştir. Onların tekliflerini kolay kılmış zorlaştırmamıştır. Az bir amele karşılık olarak da çok sevap vermiştir. Allah-u Teala mağlup kılınarak isyan edilmemiş zorla da kimseyi itaat etmek mecburiyetinde bırakmamıştır. Peygamberleri oyuncak olsun diye göndermemiş, kitapları da boş yere nazil etmemiştir. Gökleri, yeri ve onların arasında bulunan varlıkları da batıl ve boş yere yaratmamıştır. "Bu kafirlerin hayalidir; cehennem ateşinden dolayı eyvahlar olsun kafirlere." (2)
    Nede açık bir beyandır bu. Bu konuda bundan daha açık bir söz ve bundan daha sağlam bir delil okumamıştım. Müslüman olan herkes bununla amellerinin sadece kendi irade ve ihtiyarından kaynaklandığına inanıyor. Zira Allah-u
    ----------
    ı - Muhammed Bakır Es-Sadr, Ayetudlah-il Uzma Hoi, Ayetıdlah Hekim
    Altame Tabatabai vb. bana bu hususta çok yarduncı oldular.
    2 - Muhammed ibn-i Abduh'un yazdığı "Şerh-i Nehc'ul Belaga" c.4, s.673.
    248 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
    Teala emretmiş, ama seçim hürriyetini de bize bırakmıştır. Hz. İmam Ali'nin "Allah kullarına ihtiyaren emretmiştir" sözünün anlamı da budur. Daha sonra, Hz. İmam Ali (a.s) konuya daha da açıklık getirerek şöyle buyurmuştur. "Allah mağlup kılınarak isyan edilmemiştir." Bu sözün anlamı şudur ki, Allah-u Teala insanları bir işi yapmak zorunda bırakmak isteseydi, kulları da birleşseydi yinede Allah'ın işine galip gelemezlerdi. Bu ise Allah-u Teala'nın itaat ve isyanda kullarına seçme özgürlügü verdiğini gösterir. Bunu Allah-u Teala Kehf suresinin 29. ayetinde şöyle açıklamıştır.
    "De ki, hak Rabb'inizledir; isteyen iman etsin, isteyen de kafir olsun."
    Daha sonra, Emir'ul Mu'minin Ali (a.s) bu konuyu insanın kalbine yerleştirmek amacıyla insanın vicdanına hitap ederek konuyu açıklığa kavuşturan kesin bir delile işaret ediyor. O da şudur. "Bazılarmm inandığı gibi eğer insan fiillerinde mecbur olsaydı, o zaman artık peygamber gönderip, kitap indirmek bir nevi oyun ve faydası olmayan abes bir iş olurdu. Allah-u Teala ise oyundan ve abes iş görmekten münezzehtir. Zira Peygamberlerin (Allah'ın selamı onlara olsun) gönderilmesi ve kitaplarm nazil olunması insanlan islah edip onları zülümattan çıkarıp, nura hidayet ederek nefsani hastalıklarını tedavi etmek ve saadetli bir hayatın
    EHL-İ SÜNNET'E GÖRE KAZA VE KADER / 249
    örnek yolunu onlara açıklamak içindir." Allah-u Teala İsra suresinin 9. ayetinde buyuruyor ki
    "Şüphe yok ki bu Kur'an, insanlara en doğru bir yola sevkeder."
    Daha sonra Hz. Ali (a.s) sözünü, cebre inanmanın göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan varlıkların batıl yere yaratıldığına inanmayı gerektirdiğini açıklayarak sona erdiriyor.(1)
    Bir grubun cebre inandığı, bir grup da tefvize inandığı bir sırada şianın kaza ve kader konusundaki inancını incelediğimizde bu inancın çok sağlam bir inanç olduğu ortaya çıkar. Zaten Ehl-i Beyt imamları'nın (Allah'ın selamı onlara olsun) varlığı da İslami inanç ve kavramları islah etmek, ve bu yoldan kayanları tekrar doğru yola döndermek içindir. Bu amaçla Ehl-i Beyt İmamları açıkça buyurmuşlardır ki:
    "(Hakikat) Ne cebir doğrudur ve ne de tafviz; bu ikisinin arasıoda bir şeydir."(1)
    Bu kavramı Hz. İmam Sadık her insanın kendi aklıca kavrayacağı bir basit örnekle açıklamıştır. Birisi imam'a "Ne
    ----------
    - 1. Akaid'üş Şia fi'l kaza ve'l kader.
    250 7 DOĞRULARLA BİRLİKTE
    cebir doğrudur. ve ne de tafviz; bu ikisinin arasında bir şeydir" demekle neyi kastediyorsunuz?' diye sorunca, Şöyle buyurdu: "Yeryüzünde yürümen, yere düşmen gibi değildir."
    Bunun manası şudur ki, biz yürürken kendi ihtiyarımızla yürüyoruz; ama düşmemiz irademizin dışında olan bir şeydir.
    Böylece, kaza ve kader ile ilgili doğru görüş, cebir fikriyle tafviz fikri arasında bulunan bir fikirdir. Yani bir kısım işler bizim kendi elimizde olup kendi ihtiyar ve irademizle yaptığımız şeylerdir. İkinci kısım işler ise bizim irademizden hariçtir ve de bunlara karşı boyun eğmek zorundayız. Yani defetmek imkanımız da yoktur. Birinci bölümden dolayı hesaba çekiliriz; ama ikinci kısım işlerden dolayı bir sorumluluğumuz yoktur. O halde insan aynı anda hem muhtardır ve hem de mecbur.
    A) İnsan bir iş hususunda düşünüp nihayeten yapmak veya yapmamak kararını aldığı fiillerinde muhtardır. Allah-u Teala Şems suresinde buna işaret ederek buyurmuştur
    "Andolsun cana ve azasını düzüp koşana, derken ona kötülüğünü de çekinmesini ilham etmiştir, andolsun ki kim özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur, muradana ermiştir, ve andolsun ki kim özünü kirletmiş, kötülüğe gömmüşse ziyana girmiştir."
    EHL-İ SÜNNET'E GÖRE KAZA VE KADER / 251
    O halde nefsin tezkiyesi ve kirlenmesi insanın kendi seçimi sonucu olduğu gibi, fe la ha varmak ve zarara uğramak ta bu seçimin kesin ve adilane olan bir neticesidir.
    B) İnsan onu kapsayan Allah-u Teala'nın irade ve meşiyetine boyun eğmiştir. Yani bütün bu evrene hakim olan kanunlanna karşı mecbur durumdadır. İnsan kendisinin erkek veya kadın cinsinden olmasını seçemez. Insan hangi renk ve ırktan olmasını seçemez. İnsan hangi anne-babadan dünyaya geleceğini seçemez. Hatta insan cisim yapı ve boyunun ne kadar olmasını bile seçemez. Bundan başka genetik hastalıklar gibi kendi katkısı olmadan lehine veya aleyhine işleyen bir kısım tabii kanunlara boyun eğmek zorundadır. İnsan yoruldu mu uyur, dinlendikten sonra da uyanır. Acıktığı zaman yemek yer. Susadığı zaman su içer. gir ferahlık hissettimi neşelenip güler, bir hüzüne kapıldı mı ağlar ve üzülür. Vücud fabrikasında çeşitli hormon, hücre ve büyüme kabiliyeti olan, nütfeler üretilir. Bu arada biyolojik yapısı ise hayret verici bir tertip ve düzenle çalışmaktadır. Fakat bu insan hayatının her anında ve hatta ölümünden sonra bile ilahi inayetlerle çevrelendiğinin farkında dahi değildir. Allah-u Teala buna işareten Kıyamet suresinin 36. ayetinden 40. ayetine kadar şöyle buyuruyor.
    252 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
    "Yoksa insan sanır mı ki kendi keyfine bırakılır? Erlik suyundan dökülen bir katre değil miydi? Sonra bir kan pıhtısı oldu da onu yarattı, azasını düzüp koştu, derken ondan da erkek, dişi, çiftller yarattı; bunları yapanın, ölüyü diriltmeye gücü mü yetmez?
    Evet ey Rabb'imiz, sen her eksiklikten münezzehsin ve bütün hamdlar da sana mahsustur. Ey bizim yüce Rabb'imiz, yaratıp düzenleyen sensin; takdir edip hidayet eden sensin; öldürüp dirilten sensin; bereketler sendendir; sen yücesin; sana muhalefet edip uzaklaşanlara ve seni hakkın gereği takdir edip tanımayanlara yazıklar olsun.
    Bu bahsimizi Abbasi halifesi Me'mun'un döneminde çeşitli ilim ve felsefelerin islam aleminde sözkonusu edildiği bir dönemde yaşayan ve ilimdeki üstünlüğü herkes tarafından tastik edilen hatta ondört yaşına varmadan zamanın en bilgini olarak tanınanın Ehl-i Beyt İmamlannm sekizincisi Hz. İmam Ali ibn-i Musa Rıza'nın sözleriyle sona erdirelim:
    İmam Rıza(a.s)'a imam sadık(a.s)'ın "Ne cebir doğrudur ve ne de tafviz; bu ikisi arasında bir şeydir" Sözünün manası sorulunca şöyle buyurmuştur.
    -----------------------------
    1 - İbn-i Abd-i Rabb'ih'in yazdığı "İkd'ul Ferid" kitabı, c.3, s.42.
    EHL-İ SÜNNET'E GÖRE KAZA VE KADER / 253
    «Allah-u Teala'nın bizim fiillerimizi yaptığını ve daha sonra da bize o fiillerden dolayı azap verdiğini sanan kimse cebre kail olmuştur. Allah-u Teala'nın yaratmak ve rızık işini-kendi hüccetlerine - tafviz ettiğini hayal eden bir kimse ise hak yoldan sapmıştır. Cebre kail olan birisi kafirdir; tafvize kail olan ise müşriktir. Ama "gerçek bu ikisi arasında bir şeydir" sözünün manası "Allah'ın emrettiği şeyi yapıp, nehyettiği şeyden kaçınmanın bir yolunun bulunduğuna inanmaktır."
    Yani Allah-u Teala onu hayrı yapmaya veya terk etmeye kadir kıldığı gibi şerri de yapmaya veya terketmeye kadir kalmıştır. Hayrı emretmiş şerrden ise nehyetmiştir."
    Andolsun ki, bu söz ister tahsil görmüş olsun, ister okur-yazar olmasın her seviyede akıl sahibinin kavrayabileceği tam manasıyla yeterli ve doyurucu bir açıklamadır. Gerçekten de Resulullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt hakkında buyurduğu şu söz ne de güzeldi
    "Onlardan (Ehl-i Beyt'ten) öne geçmeyin yoksa helak olursunuz ve onlardan geri de kalmayın ki yine helakete
    254 / DOĞRULARLA BİRLİKTE
    düşerseniz; onlara ilim öğretmeye de kalkışmayın ki onlar sizden daha bilgilidirler."(1)
    ----------------------
    1 - İbn-i Hacer'in yazdığı "Savaik'ul Muhrika', s148 - Mecmeu'z zevaid, c.9, s.163 - Yenabiu'l Mevedde, s.41 - Durr'ül Mensur, c.2, s.60 - Kenz'ul Ümmal, c.1, s.168 - Usd'ul Gabe, c.3, s137 - Abekat'ul Envar, c.3, s.184.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimePaz 31 Ocak 2010, 13:39

    Alıntı :
    Kardeş biz Şia ehlinin kadre ve kaza hakta fikirimiz bak gör
    şia olmadığına yeminler ediyorsun ama sonra da "biz şia ehli" diyorsun

    bu konuda aşağıdakiler haricinde bir yanlış görmedim

    Alıntı :
    Müslüman olan herkes bununla amellerinin sadece kendi irade ve ihtiyarından kaynaklandığına inanıyor.


    Alıntı :
    O halde nefsin tezkiyesi ve kirlenmesi insanın kendi seçimi sonucu olduğu gibi, fe la ha varmak ve zarara uğramak ta bu seçimin kesin ve adilane olan bir neticesidir.

    evet kulun iradei cüziyyesi vardır
    ama kulun bunu kullanabilmesi de Allah'ın izin vermesine bağlıdır
    yani bu iki cümle senin deyiminle "tavfiz" görüşünü savunuyor

    bize göre ise
    kul iman etmek istese bile Allah isterse buna izin verir
    istemezse izin vermez
    mesela kul tam iman etmeden önce onu felç yapar da o kelimei tevhidi söyleyemeden ölür

    hatta firavn örneğinde olduğu gibi kul iman etse bile Allah bunu kabul de etmeyebilir
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimePaz 31 Ocak 2010, 19:22

    Alıntı :
    evet kulun iradei cüziyyesi vardır
    ama kulun bunu kullanabilmesi de Allah'ın izin vermesine bağlıdır
    yani bu iki cümle senin deyiminle "tavfiz" görüşünü savunuyor

    bize göre ise
    kul iman etmek istese bile Allah isterse buna izin verir
    istemezse izin vermez
    mesela kul tam iman etmeden önce onu felç yapar da o kelimei tevhidi söyleyemeden ölür
    insan hür irade sahibidir, özgür seçme kabiliyeti vardır. çünkü eğer aksi olursa, insan mecbur edilirse bir işe şu halde Allah ona neden dolayı ceza verecek? nasılsa bu inanca göre işi yaptıran Allah. eğer insan ve Allahın bu işde ortaklaşa iş gördüklerini savunacak olursan o zamanda şirke düşersin. insan seçdiklerinden sorumlu ola bilmesi için hür irade sahibidir. sadece olarak yaptığı işleri Allahın bahş ettiği güçle yapar. sonda bu konuda bir hadis:
    3-(395) ...Hasan b. Ali el-Veşşai, Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir: İmam'a şöyle bir soru yönelttim: "Allah, işi bütünüyle kullara mı bırakmış, onları tamamen serbest mi bırakmıştır?" Buyurdu ki: «Allah’ı bundan tenzih ederiz.» Dedim ki: Peki, insanları günah işlemeye mi zorlamıştır? Dedi ki: «Allah bu haksızlığı yapmayacak kadar âdil ve hikmet sahibidir.» Sonra şöyle dedi: «Allah diyor ki: Ey Âdemoğlu! Ben, senin yaptığın iyiliklere senden çok sahibim. Sen, işlediğin günahlara benden daha yakınsın. Sana bahşettiğim kuvvetle bana karşı çıkarak günah işledin.» (Usulu Kafi, tevhid kitabı, Kaza ve Kader babı)
    Alıntı :
    hatta firavn örneğinde olduğu gibi kul iman etse bile Allah bunu kabul de etmeyebilir [/b]
    Firavunun tevbesinin kabul edilmemesinin sebebinin kaza ve kaderle uzakdan yakından ilgisi yok! onun tevbesinin kabul edilmemesinin tek sebebi onun azabı gördüğünde tevbe etmesi idi.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimePaz 31 Ocak 2010, 20:39

    Aynı şeyleri söylüyoruz
    sen sadece cedel yapıyorsun
    ama üstte alıntıladığım iki cümle yanlış
    zira Allah tamamen devre dışı bırakılmış o iki cümlede
    yani tavfiz yapılmış
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimeSalı 02 Şub. 2010, 11:30

    Kod:
    [b]evet kulun iradei cüziyyesi vardır
    ama kulun bunu kullanabilmesi de Allah'ın izin vermesine bağlıdır
    yani bu iki cümle senin deyiminle "tavfiz" görüşünü savunuyor

    bize göre ise
    kul iman etmek istese bile Allah isterse buna izin verir
    istemezse izin vermez
    mesela kul tam iman etmeden önce onu felç yapar da o kelimei tevhidi söyleyemeden ölür

    hatta firavn örneğinde olduğu gibi kul iman etse bile Allah bunu kabul de etmeyebilir [/b]

    O zaman bir kısım sahabenin son nefes imanını Allah kabul etmemiştir kimbilir. İman etmiş olsalar bile öyle değil mi?
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimeÇarş. 03 Şub. 2010, 00:36

    Kod:
     bir kısım sahabenin son nefes imanını Allah kabul etmemiştir kimbilir. İman etmiş olsalar bile öyle değil mi?
    bir kere sahabeden bir kişi hariç kimse son nefeste iman etmiş değildir
    onların birçoğu ölümlerinden çok önce İslama girmişlerdir
    eğer kast ettiğin şey onların bazsının son nefete dinden çıkmış olabileceği ihtimali ise
    cennetle müjdelenmiş olanlar hariç
    senin benim Ali Hasan ve Hüseyinin son nefeste dinden çıkma ihtimali ne ise ashabın geri kalanının da odur.
    sen kendi imanına bak


    En son e-mir tarafından Perş. 04 Şub. 2010, 15:38 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    Azerbaycan
    Vip Üye
    Vip Üye
    Azerbaycan
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 29/01/10
    Mesaj Sayısı : 269
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimeÇarş. 03 Şub. 2010, 09:24

    kardes hilafet sorusuna cevab vermeyecekmisin?
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI Icon_minitimePerş. 04 Şub. 2010, 18:37

    https://rahmet.yetkin-forum.com/iilerden-sorular-f40/halifelik-tartmalar-t739.htm#1256
    yukardaki linkte cevap verdim.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    EHL-İ BEYT MEKTEBİNDE KAZA VE KADER İNANCI

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Serbest Kürsü :: Şiilerden Sorular -