Birinci hali: Paramparça ve yerle bir olmasıdır. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla darmadağın edildiği zaman.” (Hakka: 69/14)
İkinci hali: Atılmış renkli yün gibi olmasıdır. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Dağlar, atılmış renkli yüne benzeyecekler.” (Karia: 101/5)
Üçüncü hali: Parçalanmak ve dağılmak suretiyle düz gibi olmasıdır. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Dağlar parçalandığı, dağılıp toz duman haline geldiği zaman.” (Vakıa: 56/5-6)
Dördüncü hali: Kökünden sökülüp atılmasıdır. Çünkü onlar, önceki halleriyle yerlerinde durmaktadırlar, yer de altlarında açığa çıkmamıştır. Rüzgârın o dağlara gönderilmesiyle, dağlar yerlerinden sökülür. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek. Orada ne bir çukur ne de bir tümsek göreceksin.” (Taha: 20/105-107)
Beşinci hali: Rüzgârın onları yeryüzünden kaldırmasıdır ki, havada onları sanki bir toz gibi uçurur. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Bir gün dağları yürütürüz de sen, yeri dümdüz görürsün. Hiç birini bırakmaksızın toplarız onları.” (Kehf: 18/47) “Sen, dağları görür ve yerinde durur sanırsın. Oysa onlar, bulut geçer gibi geçip giderler.” (Neml: 27/88) Yani: Sen onları gözünle yerlerinde sakin görürsün. Halbuki onlar, süratli bir şekilde rüzgârın yürütmesiyle yürüyen bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu, son süratle hareket eden cisimlerin neredeyse hareketlerinin belli olmayışındandır. Bilhassa uzaktan böyle görünürler.
Altıncı hali: Serap olmasıdır. “Dağlar yürütülür, seraba dönüşür.” (Nebe: 78/20)[1]
Buraya kadar olan ayetlerde kıyameti başlatan dehşetli sarsıntı, sonra göğün çatlaması, insanların toplantı alanına koşup gelişleri tasvir edilmiştir. Bu ifadeler, kıyamet olayının dehşetini ve korkunçluğunu canlandırmaktadır. İşte bu olaydan sonra Yüce Divan kurulmuş, herkesin hesabı görülmüş ve Mahkeme’den Yüce Karar da çıkmıştır. Şimdi bu karar açıklanmaktadır:[2]
Birer kazığı andıran köklü sabit dağlar yerlerinden yürütülecek ve birer serap birer hayal olacaktır. Dağlar ufalanmış, hurdahaş olmuş, aşınmış, başka surelerde ve başka yerlerde değinildiği gibi havanın hareket ettirdiği uçuşan toz-toprak zerrecikleri haline gelmiştir. Bundan dolayı dağların gerçek olmayan serap gibi varlığı kalmıştır. Ya da dağlar birer toz zerrecikleri halinde iken kendilerine ışık vuracak ve serap gibi görüneceklerdir. Gözle görülen kainatta olacak değişikliklerden ortaya çıkacak korku, sura üfürüldükten sonra toplanma günü belirecek korku gibidir. İşte bir hikmet ve yönetim uyarınca planlanmış olan "hesap günü" budur.[3]