"(Ey Peygamber!) De ki: Hiç (Rableri ve hak dînlerini) bilenlerle, (bunlardan hiçbir şey) bilmeyenler bir olur mu?"[2]
Yine şöyle buyurmuştur:
"Allah, sizden (samimi olarak) îmân edenleri ve kendilerine ilim verilenlerin (ecirde) derecelerini yüceltsin."[3]
Yine şöyle buyurmuştur:
"(Ey Peygamber!) De ki: Rabbim! Benim ilmimi arttır." [4]Muâviye’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Allah kimin hakkında iyilik dilerse, onu dînde bilgili kılar."[5]
Ebu Derdâ’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim:
- Kim, (dînî) ilim öğrenmek amacıyla bir yola girerse, Allah Teâlâ da o ilim sebebiyle cennete giden yolu ona kolaylaştırır. Melekler, yaptıklarından râzı oldukları için (dînî) ilim öğrenen kimseye, (rahmet) kanatlarını gererler (meclislerinde hazır bulunurlar). Her şey, hatta sudaki balıklar bile (Allah'tan bağışlanması için) âlimeduâ ve istiğfarda bulunurlar. Şüphesiz ki âlimin, âbide (ibâdet edene) üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler ise ilimden başka, ne bir dinar, ne de bir dirhem mîras bırakmışlardır. O (peygamberlik mîrası olan) ilimden alan kimse, büyük bir nasip almış olur."[6]
Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"İnsan öldüğü zaman, amelinin sevabı kesilir.Ancak (hayrın devamlı olması ve faydasının kesilmemesi sebebiyle) şu üç şeyin sevabı kesilmez: Sadaka-i Câriye (müslümanların yararlanması amacıyla bir şeyi Allah rızâsı için vakfetmek gibi), faydalı ilim (insanlara Allah rızâsı için dînî ilimleri öğretmek veya bunun için kitap yazmak gibi), kendisine duâ eden hayırlı evlât (insan vefat ettikten sonra arkasında kendisine rahmet ve mağfiretle duâ eden birisini bıraktığı zaman, o evlâdın duâsı yabancı bir kimsenin duâsından daha çok kabûle şayandır)."[7]
KONUNUN AÇIKLAMASI: Şer'î ilmin, dîndeki yeri çok büyüktür. Allah Teâlâ müslümanları dînî ilmi öğrenmeye teşvik ederek onlardan bunu istemiş ve ilim ehlini, ilim ehli olmayanlardan üstün tutmuştur. İlim öğrenerek Allah Teâlâ'yı gereği gibi tanımak, emir ve yasaklarını bilmek, dîni ayakta tutmak gibi sebeplerden dolayı, Allah Teâlâ ilim öğrenmeyi rızâsına yaklaştıran en fazîletli amel ve cennete girmenin en büyük sebeplerinden birisi kılmıştır. Bu sebeple âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Dolayısıyla dînî ilmi insanlara mîras olarak bırakan peygamberlerdir. Peygamberlerin mîrası olan bu ilmi alan,onlara vâris olmuş olur.Allah Teâlâ bir kula iyilik dilerse, ona dîninin emirlerini öğrenmenin yollarını kolaylaştırır.
KONUDAN ÇIKARILAN SONUÇLAR:
1. İlmin ve âlimlerin fazîleti o kadar büyüktür ki âlimler, peygamberlerin vârisleri sayılmışlardır.
2. Dînde bilgili olmak, Allah Teâlâ’nın kuluna iyilik dilediğine delâlet eder.
4. İnsanın mîras olarak bırakacağı en hayırlı şey, faydalı ilimdir. Zirâ faydalı ilmin sevabı, insanın ölümünden sonra da devam eder. Râşid b. Hasan Âl-i Abdulkerim