Bir değişimi anlatabilecek en iyi söz bence “Nereden Nereye” evet yıllardır Tv haberlerinde, gazetelerin 3. sayfa haberlerinde ilk sırayı yer alan İstanbul’dan bahsediyoruz. Tecavüz, cinnet, katliam, kap-kaç, gasp ve daha neler neler. Yabancıların Osmanlı zamanındaki İstanbul hakkında söylediklerini duyduğumda aklıma gelen ilk şey buydu.Modernleşmek adına dinden uzaklaşan, dinimizde haram olan her şeyi modernliğin, çağdaşlığın bir ibaresi sayan batıya tamamiyle teslim olmuş bu beyinler aradaki farkın neden kaynaklandığını idrak edebiliyorlar mıdır acaba? İşte sizin eseriniz İstanbul ve Osmanlı’nın İstanbulu… (Emre)
A. Brayer şöyle der: Halkın üstleri başları ne kadar temizdir. Hâl ve tavırlarında ne büyük bir asalet ve yüzlerinin çizgilerinde ne tatlı bir sükunet ve nezaket vardır! Konuştukları dil de, ne tatlı ve ne kadar ahenklidir!
Viguier de şöyle der: Sohbet edenlerin ifadeleri veciz ve telaffuzları da pek temizdir! Tebessümlerinde incelik ve el hareketlerinde ayrı bir zarafet ve sadelik vardır. Ecnebileri en çok hayrette bırakan cihet, birkaçının birden konuşmayıp, yalnız birinin söz söylemesidir. Söylenen sözlerde herhangi bir fenalık, koğuculuk, iftira gibi kötülükler ve edebe mugayir laubali sözler yoktur. Yaşlı ve büyüklere karşı hürmetle onların hakkına riayet, hayal edilemeyecek bir nezaket içindedir. Diyebilirim ki Osmanlıların ahlaki hususiyetleri, insanı adeta büyüler. Yürüyüşlerinin serbestlik ve ihtişamı, misafir kabullerindeki güler yüzlülükleri ve nihayet selamlığa girip çıkarken riayet ettikleri teşrifatın zarafeti karşısında hayran olmamak elde değildir.�
Edmondo de Amicis de şöyle der: Tetkik ve tespitlerime göre İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nazik ve en kibar topluluğudur. Koca şehrin en ıssız sokaklarında dahi bir yabancı için hiçbir hakaret ve zarara uğrama tehlikesi yoktur. Halk arasında küstahça bir bakış şöyle dursun, fazla kötü bir nazara bile hiçbir zaman tesadüf edilmez. Kahkaha sesleri gayet nadirdir. Kapı, pencere ve dükkanlardan hiçbir kadın sesi aksetmez.