Ebu Bekir'in Halifeliği Ve O Dönemde Cereyan Eden Hadiseler
Hicri On Birinci Sene: Bu senenin rebiyülevvel ayının oniki-sinde pazartesi günü, Rasûlullah (s.a.v.)'ın vefat etmiş olduğunu önceki kısımlarda anlatmıştık. Buna dair yeterli açıklamayı da vermiştik. Muvaffakiyet Allah'tandır.
Daha önce de anlatıldığı gibi Rasûlullah (s.a.v.), pazartesi günü kuşluk vaktinde vefat etti. İnsanlar Beni Saide gölgeliğinde Ebu Bekir'e bey'at etmekle meşgul oldular. Sonra da pazartesi gününün geri kalan kısmında ve salı günü sabahında mescitte ona genel bey'at yaptılar. Nitekim bu husus, önceki kısımlarda uzun uzadıya anlatılmıştı. Bey'at işi tamamlandıktan sonra Rasûlullah (s.a.v.)'ın cesedini yıkama, kefenleme ve üzerine cenaze namazını kılma işiyle de salı gününün kalan kısmında meşgul oldular. Çarşamba gecesi de defnettiler. Bu meseleyi yerinde, delilli ve bürhanlı olarak anlatmıştık.
Muhammed b. İshak b. Yesar, Enes b. Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Beni Saide gölgeliğinde sabahleyin Ebu Bekir'e bey'at edildiği zaman Ebu Bekir oturdu. Ömer kalkıp ondan önce konuşmaya başladı. Allah'a hamd ü senada bulunduktan ve onu layıkı veçhiyle övdükten sonra şöyle dedi:
- Ey insanlar! Ben dün size birşeyler söylemiştim. O sözleri Allah'ın kitabında ve Rasûlullah'ın bana söylemiş olduğu sözler arasından çıkarıp aktarmış değildim. Ama ben, Rasûlullah (s.a.v.)'ın bizim işimizi idare edeceğini ve tedbirimizi alacağını görüyordum ve doğrusu yüce Allah, kendisinde Rasûlünün hidayeti bulunan zatı aranızda baki bırakmıştır. Eğer siz ona sarılırsanız, Allah'ın onu iletmiş olduğu hidayet yoluna kavuşursunuz. Yüce Allah sizin idarenizi, Rasûlullah'ın arkadaşı ve mağarada iki kişiden ikincisi olan en hayırlınızın eline vermiştir. Kalkın, ona bey'at edin."
Ömer'in bu konuşmasından sonra insanlar, Ebu Bekir'e Beni Saide gölgeliğindeki bey'atten sonra umumi olarak bey'at ettiler. Sonra Ebu Bekir konuşmaya başladı. Allah'a layıkı veçhiyle hamd ü senada bulunduktan sonra şöyle dedi:
- İmdi ey insanlar! Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde idarenizin başına geçtim. Eğer iyi idare edersem bana yardım edin. Eğer kötü davranırsam beni düzeltin. Doğruluk emanettir. Yalan hıyanettir.
Sizin en zayıfınız, hakkını alıp kendisine verinceye kadar benim nazarımda en güçlünüzdür. İnşaallah bunu böyle yapacağım. Sizin en güçlünüz de başkasının kendisindeki hakkını alıp sahibine verinceye kadar benim nazarımda en zayıftır. İnşaallah bunu böyle yapacağım. Bir kavim Allah yolunda cihadı terkederse, Allah mutlaka onları yardımsız bırakır, zillete düşürür. Bir kavimde fuhşiyat yayılırsa, Allah onlara umumi bela verir. Ben, Allah ve Rasûlüne itaat ettiğim sürece siz de bana itaat edin. Ben Allah ve Rasûlüne isyan edersem sizin üzerinizde itaat hakkım kalmaz. Kalkın, namazınızı kılın, Allah size rahmet etsin."
Bu rivayetin senedi sahihtir. Sahabeler, o vakitte Ebu Bekir'e bey'at edilmiş olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Hatta Ebu Talib oğlu Ali ile Zübeyr b. Avvam da bey'at etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun. Bunun delili de Beyhaki'nin şu rivayetidir: Beyhakî, Ebu-Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasûlullah (s.a.v.) vefat etti. İnsanlar Sa'd b. Ubade'nin evinde toplandılar. Aralarında Ebu Bekir'le Ömer de vardı. Ensâr'ın sözcüsü kalkıp şöyle dedi:
- Biliyor musunuz, biz Rasûlullah'ın ensârıyız ve onun ensârı olduğumuz gibi onun halifesinin de ensârı olacağız.
Sonra Ömer b. Hattab kalkıp şöyle konuştu:
- Sözcünüz doğru söyledi. Eğer bundan başka birşey söylemiş olsaydınız, sizinle bey'atleşmezdik.
Böyle dedikten sonra Ömer, Ebu Bekir'in elini tutup:
- İşte adamınız budur! Onunla bey'atleşin, dedi. Önce kendisi Ebu Bekir'e bey'at etti. Sonra da Muhacirlerle Ensâr ona bey'at ettiler.
Ebu Bekir minbere çıktı. Cemaatın yüzüne baktı. Aralarında Zübeyr'i göremedi. Haber gönderip Zübeyr'i çağırttı. O da geldi. Zübeyr'e şöyle dedi:
- Rasûlullah (s.a.v.)'ın halası oğlu Zübeyr, sen Müslümanların birliğini bozmak mı istedin?
Zübeyr:
- Ey Rasûlullah'ın halifesi, bugün kimseyi kınama, dedi. Kalkıp Ebu Bekir'e bey'at etti. Sonra Ebu Bekir cemaata baktı. Ali'yi göremedi. Haber gönderip onu da çağırttı. Ali gelince, Ebu Bekir ona şöyle dedi:
- Ey Rasûlullah'ın amcası oğlu ve damadı, sen Müslümanların birliğini bozmak mı istedin?
- Ey Rasûlullah'ın halifesi, bugün kimseyi kınama. Ali böyle dedikten sonra kalkıp Ebu Bekir'e bey'at etti."
Musa b. Ukbe, «Megazi» adlı eserinde Sa'd b. ibrahim'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Babamın bana anlattığına göre dedem Abdurrahman b. Avf, Ömer'le berabermiş. Muhammed b. Mesleme, Zübeyr'in kılıcını kırmış. Sonra Ebu Bekir hutbe irad etmiş ve insanlardan özür dileyip şöyle demiş:
- Allah'a yemin ederim ki, ben bir gün ve bir gece dahi emir olmaya hırs göstermedim. Ne gizli, ne de aşikâr olarak bu mertebeyi bana vermesini Allah'tan istemedim.
Muhacirler, Ebu Bekir'in bu sözünü kabul ettiler. Ali ile Zübeyr de dediler ki:
- Biz bey'at etmeye geç geldik. Çünkü meşverette geri bırakıldık. Oysa biz, Ebu Bekir'in halifeliğe insanlar içerisinde en layık şahsiyet olduğunu biliyoruz. O, mağarada Rasûlullah'a arkadaşlık etmiştir. Onun şeref ve iyiliğini kabul ediyoruz. Rasûlullah hayatta iken onu imam olarak cemaatın önüne geçirmişti."
Ali'nin böyle demesi, kendisinden beklenilen bir husustur. Eserlerde anlatıldığına göre Ali, namazlara gelip Ebu Bekir'in arkasında namaz kılarmış. Rasûlullah'm vefatından sonra da onunla birlikte Zi'l-Kassa'ya gitmiştir. Nitekim bunu ileride de anlatacağız. Ayrıca Ebu Bekir'in yanına gelir, ona öğüt verir, onun meşveret meclisine katılır, fikirlerini açıklarmış.
Ali'nin, Fatıma'nın vefatından sonra Ebu Bekir'e bey'at etmesine gelince, bu hususta diyeceğimiz şudur ki: Fatıma, babasının vefatından altı ay sonra vefat etmişti. Bu da Ali'nin, Ebu Bekir'e ikinci kez bey'at ettiği şeklinde anlaşılmalıdır. İkinci defa bey'at etmesinin sebebi, Rasûlullah'ın mirasını taleb etmeleri, Ebu Bekir'in ise: "Biz peygamberlere mirasçı olunmaz. Bizim terekemiz sadakadır." hadis-i şerifine dayanarak mirası onlara vermemesi yüzünden aralarında meydana gelen kırgınlığı gidermek istemesiydi. Nitekim bu hadisle ilgili senedler ve lafızlar önceki kısımlarda verilmiştir. Hamd Allah'adır.
Herkes merak eder, bu kadar meşhur olan ve 100.000 sahabenin müşahae ettiği gadir biatı neden biatten kısa bir süre sonra hatırlnmaz ve delil olarak kullanılmaz diye? İmam Ali a.s. bile buna şahadet edecek ancak 30 şahit bulabiliyor. ne kadar ilginç ve tuhaf, halbuki herkesin şahitlik etmesi, hatta bulunanların bulunmayanlara bildirmesi emredilmiş olmasına rağmen sahabe zikretmiyor, acaba neden??
Bu kadar soru işaretinden sonra, aklımda kalanlardan şimdilik bir ön bilgi mahiyetinde aktaracam, kaynağı bulunca kelime kelime dayanaklarıyla yazacağım.
Sünni tarihçiler muhtasaran (özetle) derlerki; Sakife sonrası gaspçılar öylesi bir terör ve baskı ortamı yarattılarki kimse ağzını açıp itiraz edemiyordu bir avuç samimi müslüman dışında (imam Ali, selman, ebuzer, mikdat) geri kalanlar baskı ve şiddet yoluyla susturuldu. Ebubekire biat etmekten çekinenleri döverek veya öldürerek sindirip biat aldılar.
Buhari derki; Aişe dediki, Ömer insanları şiddetle korkuttu, içlerinde nifak (İmam Ali'ye bağlılık) vardı.
taberi derki: Ömer medine dışından bedevi eslem kabilesinden 300 silahlı kişi getirtip medineden terör estirip zorla biat aldı.
Zübeyr bin bekkar muhammed bin ishak'tan riayetle; Ebuebkire biat edildiğinde teym bi murra kabilesi -ebubekrin kabilesi- gururlandı (şımardı) ve muhacir ve Ensar'ın çoğunluğu Resulullahtan sonra emrin sahibi (hilafet) olarak Ali bin Ebi Talip olduğundan şüpheleri yoktu.
Bunun üzerine fadl bin Abbas dediki; Ey Kureyşliler ve özellikle siz teym kabilesi, siz peygamberle hemşeri olma hücetiyle hilafeti aldınız ama biz sizden daha hak sahibiyiz. Eğer biz hilafeti insanlardan talep etseydik sizin karşılaştığınız itirazdan daha büyük bir itirazla karşılaşırdık, çünkü insanlar bizim makamımızı kıskanmaktalar.
Ama sahibimizde (imam Ali a.s.) peygamberden almış olduğu Ahit (velayet konusunda) vardır.
kaynak; şerh nehcul belağa 3. cilt sayfa 21.de yakubi tarihi cilt 2. sayfa 124 de
Yukarıdaki iddialarının tam kaynaklarını ver. Buhari'den naklettiğin Aişe'nin sözü, Buhari'nin tam olarak hangi eserinde ve hangi sayfada yazıyor. Bunun da yanlışlığını isbatlayayım. İnşaallah.