Müslim - İman - 92- Kafir Olarak Ölen Kimseye Hiç Bir Amelin Fayda Vermiyeceğine Delil Babı
365- (214) Bana Ebu Bekr b. Ebu Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hafs b. Gıyas Davud'dan, o da Şa'bi'den, o da Mesruk'tan, o da Aişe'den naklen haber verdi. Demiş ki:
— «Ya Resulullâh! İbni Cüd'ân cahiliyet devrinde akrabasına yardım eder, fakirleri doyururdu. Acaba bu ona bir fayda verir mi?» dedim.
— «(Hayır!) Fayda vermez, çünkü o hiçbir gün : Ya Rabbi! Kıyamet gününde benim günahlarımı mağfiret eyle, dememiştir.»-buyurdular.
İbni Cüd'ân misafirperver bir adammış misafirleri için yüksek bir küp yaptırdığı ve içinden yiyecek almak için ona merdivenle çıktığı rivayet olunur. Kureyş'in reislerinden imiş. Bidayette ahlâksız ve kopuk bir cani imiş durmadan cinayet işler; işlediği cinayetlerin bedelini kabilesi ödermiş. Bu sebeple kavm-i kabilesi onu kovmuşlar. Bir gün intihar etmeyi düşünerek dağ yollarında dolaşırken dağda bir mağara görmüş. Orada bir yılan olur da beni öldürür korkusu ile mağarayı tetkik etmiş fakat bir şey göremeyince içeriye girmiş birde ne görsün karşısında büyük bir yılan!... Gözleri kandil gibi pırıl pırıl yanıyor!... Yılan derhal onun üzerine hücum etmiş. İbni Cüd'ân can havliyle yılandan sıyrılıp kurtulmuş fakat o anda bu yılanın hakiki değil yapma olacağı hatırına gelerek yılanı eli ile tutmuş. Birde bakmış ki; yılan altından yapma gözleride yakuttur!... Derhal yılanın başını kırarak yakutları çıkarmış ve sonra mağaranın içindeki bir odaya girmiş. Orada bir sedir üzerine uzanmış öyle uzun ve büyük bir takım cesetler yatıyormuş ki bunları görünce hayrette kalmış. Zira ömründe görmediği cesamette insanlarmış başlarının ucunda gümüşten mamul bir levha bulunuyormuş. Levhayı okuyunca; anlamış ki bu cesetler Cürhüm kabilesinin eski kralları imiş. Zamanla üzerlerindeki elbiseler o kadar eskimiş ki dokunur dokunmaz dağılırlarmış, gümüş levhada :
«Ben Nüfeyl b. Abdiddar'ım. Hûd Aleyhisselâm'ın torunlarındanım. Beş yüz sene yaşadım servet ve şan şeref uğrunda dünyanın her tarafını dolaştım. Ama bunlar beni ölümden kurtaramadı,..» ibaresi ile bazı beyitler yazılı imiş. Odanın ortasında altın, yakut, inci ve zebercetten müteşekkil bir yığın görmüş. O yığından alabildiği kadar almış mağarayı güzelce belleyerek taşlarla kapadıktan sonra oradan gitmiş. Aldığı kıymetli mallardan babasına göndermiş. Babası kendisini affetmiş aşiretine de yardımlarda bulunmuş, nihayet günün birinde kavmine kıral olmuş. Bulduğu defineden fakir fukarayı doyurur muhtelif ihsanlarda bulunurmuş. Bir rivayette öyle büyük yiyecek kapları yaptırmış ki oradan geçen bir misafir devesinin üzerinden inmeden o kaplardan karnını doyurabiliyormuş»
Aişe (Radıyallahu Ânhâ)'nın Resul-u Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e İbni Cüd'ân'ı sorması kendisi onun kabilesine mensub olduğundandır.
Hadis-i şerif kâfir olarak ölen bir kimsenin sila-ı rahim yapmak ve fakirleri doyurmak gibi hayır hasenatının âhirette kendisine hiç bir fayda vermiyeceğini bildirmektedir. Resulullâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in :
«Çünkü o hiç bir gün : Yarabbi! Kıyamet gününde benim günahlarımı mağfiret buyur, dememiştir.» sözünün mânası dâ budur. Yani bu adam kıyamete inanmamıştır. Kıyamete imanı olmayan bir adama ise; dünyada yaptığı hayır hasenatın hiç bir faydası yoktur.
Kaadî îyâz diyor ki :
«Kâfirlere amellerinin fayda vermiyecegine, bunlardan dolayı sevap görmiyeceklerine azaplarının da hafifletilmiyeceğine icma-ı ümmet mün'akıt olmuştur. Lâkin suçlarına göre küffarın azapları birbirinden şiddetli olacaktır.»
Resulullâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in şefâ'ati sayesinde Ebu Talib'in azabının hafifletilmesine gelince yine Kaadî İyâz:
«Bu tahfif onun Resulullâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'i koruduğu ve ona yardım ettiği için mükâfat olarak değil Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in hatırı içindir. Küffara azab tahfifi yoktur. Yalnız onların birbirlerine nisbetle bazılarının azabı hafiftir.» diyor.
Kafirlerin Amelleri Onlara Ahirette Fayda Vermeyecek