Konu: Efendimiz Kelimesi Hakkında Paz 07 Şub. 2010, 18:10
Mutarrif İbnu Abdillah, babası (radıyallahu anh)'tan naklediyor: "Benî Amir heyetiyle Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına gitmiştik. "Sen bizim efendimizsin!" diye hitap ettik. "Efendi, Allah'tır!" buyurdular. Biz: "Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!" dedik. Bize: "Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!" buyurdular." (Ebu Davud, Edeb 10, (4806).)
[Hadisin Ebu Davud'daki açıklaması şöyle:Yaratıkları üzerinde mutlak tasarruf sahibi olan muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleridir. Bu bakımdan "seyyid", "mevlâ" gibi, insanlar üzerinde tasarruf yetkisine delâlet eden lafızlara hakkiyle layık olan da yine yüce Allah'dır. Bu lafızların, kullar için kullanılması ise mecazidir, izafidir, hakiki değildir. Bu itibarla her ne kadar bu lafızları mecazî ve izafî olarak, kullar için kullanmak caiz ise de Resulü zişan efendimiz, İslamın ilk yıllarında cahiliyye döneminden yeni kurtulmuş olan kavmini, cahili düşüncelerden tamamen kurtarmak amacıyla ve bazı insanlarda ilahi güçlerin bulunduğu inancının nüksedeceği endişesiyle zaman zaman ashabını bu nevî kelimeleri kullanmaktan nehyetmiştir, Fakat ulemâ bu gibi tehlikelerin kalmadığı cemiyetlerde söz konusu kelimeleri mecazen insanlara nisbet etmekte bir sakınca görmemişlerdir. Nitekim: "Ben Adem oğullarının seyyidiyim" mealindeki (4673) numaralı hadis-i şerif de buna delâlet eder. Ben bu açıklamadan dolayı derim ki: Bu vb kelimeleri çok dikkatli kullanmalıyız. e-mir.]
Seyyid, efendi, sahib anlamına gelmektedir. Bu bakımdan hadis, Seyyid yani Efendi kelimesini hakiki manada insanlara izafe etmeyi yasaklamaktadır. İnsanların alnından tutup, onları gerçek manada idare eden Allah'tır. Bu anlamda Seyyid Allah'tır.
Ancak alimler, bunun insanlara, daha hususi manada kişilere izafe edilerek kullanılmasını caiz görürler. Nitekim Resulullah: "Ben ademoğlunun efendisiyim. Bunu söylemem övünmek değildir" buyurmuştur. Yani: "Ben bunu övünmek için değil, Allah'ın bana verdiği nimeti anlatmak ve açıklamak için söylüyorum" demek istemiştir. Nitekim Buhârî'de gelen bir rivayette Ömer: "Ebu Bekr bizim efendimizdir" demiş ve Bilal'i kastederek: "Efendimizi azad etti" diyerek sözlerini noktalamıştır. (Buharî, Fezâilu'l-Ashab'ın-Nebi 23; Kütüb-i Sitte - Prof. Dr. İbrahim Canan) Konuyla ilgili Başka bir rivayet:
“Beyaz elbiseler bürünmüş uzun boylu bir grup geldi ve birbiriyle konuşup şöyle dediler: ! Bu kula hayır verilmiştir, gözleri uyur fakat kalbi uyanıktır.. Sonra dediler ki; “bazılarımız onun için bir misal verelim, bir kısmımız da onu açıklasın” dediler. Bunun üzerine onlardan bazıları: “Bir seyyid/Efendi sağlam bir saray yapar, sonra da bir ziyafet vererek insanları davet eder, bu davete icabet etmeyenleri ise cezalandırır” şeklinde bir misal getirdiler ve bazıları da onun tevilini şöyle yaptılar: “Misaldeki Seyyid/Efendi Rabbu’l-âlemindir. Saray ise İslam’dır. Ziyafet ise cennettir. İnsanları Ziyafete davet eden ise Odur(Muhammed’dir). Onun bu davetine icabet eden cennete, icabet etmeyen de cehennem gider.” Derken, Peygamber(a.s.m) uyandı ve söylenenleri işittiğini, onların bir grup melekler olduğunu söyledi..”(Müsned, I/399).
Görüldüğü üzere bu hadiste “Seyyid/Efendi Rabbu’l-âlemindir” ifadesi çok farklı bir zaviyede seslendirilmiştir.
Peygamberimiz (a.s.m)’in kendisini efendi olarak nitelendirdiğine dair sahih hadisler vardır: “Kıyamet günü insanların seyidi/efendisi benim” (Buharî Enbiya, 3, Tefsiru sureti 17/5; Müslim, İman, 237, 238).
Torunu Hasan için de bu ifadeyi kullandığı bilinmektedir: “Bu oğlum seyyiddir/efendidir, Allah onunla iki büyük taifenin arasını bulur, barıştırır”(Buharî, Sulh, 9; Ebu Davud, Mehdi, 8)