Konu: Osmanlıdan Kalma Hurafeler Salı 29 Ara. 2009, 00:11
Osmanlı`dan kalma hurafeler Kimi tahtaya vurur, kimi kulağını çeker. Kimi uğur saydığı bir takıyı boynunda taşır. Kimi yürümeye önce sağ ayağını atarak başlar.
Türkiye`de batıl inançtan, hurafeden çok ne var, say sayabildiğin kadar. Bir işadamı tanımıştım. Borsada oynuyordu. Bir falcısı vardı. Hisse senetlerinin yıldız falına baktırıyordu. Falın sonucuna göre alıp satıyordu. Bu yöntemle borsada kazanıp kazanmadığını soruyorsanız, maalesef hayır. Çünkü zat-ı alileri 2001 krizinde hayli yüklü bir parayla battı. Suçu da falcısına buldu. `Meğer adam sahtekarmış` diyerekten.
Nedense ramazan ayı sürecince batıl itikatlarda patlama olur. Hurafeler hatırlanır. Millet ölüden, taştan, ağaçtan medet umar hale gelir. Din adamları boşuna `bu yaptığınız dinen caiz değildir. Günahtır` diyerek çırpınıp dururlar ama onları dinleyen olmaz. En aklı başında kişiler bile Oruç Baba türbesine koşar. Sirke ekmekle oruç açar. Kimi yüzünü mezar taşlarına sürer. Kimi dükkanının anahtarını türbenin kapısında bırakır. Bereket gelsin diye.
Birçok, hurafenin, batıl inancın temeli ta Orta Asya`ya kadar gidiyor. Bunlar arasında binlerce yıldır yaşayan var. Örneğin, büyüden korunmak için kurt dişi, ayı tırnağı taşımanın tarihi milattan öncesine kadar gidiyor. Kirpi ve kaplumbağa kanıyla yapılan büyülerin çıkış yeri de Orta Asya.
Aslında bugünkü hurafelerin çoğu bize Osmanlı`dan miras kaldı. Bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Osmanlı insanı büyüsüz, falsız şuradan şuraya adım atmazmış. Hatta padişahlar bile sefere çıkmadan önce fal baktırırlarmış. Rüya yorumlatırlarmış. Zafer için dualar okunur, büyüler yapılırmış. Kazanılan zaferlerin bir çoğu zaten büyülerin ve duaların kerametine bağlanmış. Ancak dua ve büyülere rağmen biliyorsunuz Osmanlı`nın son zamanlarında savaşlar kaybedilmeye başlandı. Sonuçta koskoca imparatorluk çöktü gitti. Size savaşlarda izlenen yöntemle ilgili bir örnek vereyim.
Yıl 1878. Osmanlı Rus Savaşı tüm şiddeti ile sürüyor. Rus Orduları, Balkanlar`da hızla ilerliyorlar. Osmanlı Ordusu Rusları durdurmayı bir türlü başaramıyor. Ruslar nihayet Edirne`ye kadar ulaşıp şehri kuşatıyorlar. Şehirdeki asker ve silah sayısı savunma için yetersiz. Buna rağmen şehir nasıl savunulacaktır? Çare bulmak için kadısı, müftüsü, komutanı şehrin tüm ileri gelenleri baş başa verirler. Ancak düşmanın şehre girmesini önleyecek askeri bir strateji bulamazlar. Sonunda parlak fikir müftüden çıkar. Edirne dualarla korunacaktır. Bunun için de 7 kişilik bir ekip dua okuyarak Edirne`nin etrafını boydan boya dolaşacaktır.
Böylece bir dua çemberi oluşturulacaktır. Edirne`ye saldıran kafir bu dua çemberine gelince çarpılacak, anında telef olacaktır. Bu dahiyane buluş derhal uygulamaya konur!! Bir heyet ellerindeki fenerlerle sabaha kadar dua okuyarak Edirne`nin etrafında turlarlar. Sabah olunca tüm ulema rahat bir nefes alır. Rus tehlikesi atlatılmıştır!! Ancak bu rahat nefes uzun sürmez. Ruslar saldırıya geçerler. Dua ile yapılan büyüden haberleri olmayan!! Ruslar kolayca şehre girerler. Tabii bu arada kimse çarpılmaz ve telef olmaz. Edirne işgal edilir.
Bu öykü bile koskoca Osmanlı İmparatorluğu`nun neden battığını göstermeye yetiyor. Bir imparatorluk bile böyle boş inançlardan medet umarsa, kişiler fala, büyüye inanmış çok mu? Batıl inanç ve hurafeler aslında insanların zayıflıklarını sömürür. O yüzden sağlıklı kalmaya ve dik durmaya gayret edin.