Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Peygamber'imizin Tefsir Metodu
  • » Peygamber Kıssaları Da Dinde Sebat Kaynağıdır

  • Peygamber (s.a.v.) Hakkında Haddi Aşmamak..

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Peygamber (s.a.v.) Hakkında Haddi Aşmamak.. Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Peygamber (s.a.v.) Hakkında Haddi Aşmamak.. Peygamber (s.a.v.) Hakkında Haddi Aşmamak.. Icon_minitimePtsi 16 Kas. 2009, 20:19

    Gerek geçmiş cahiliye toplumlarında ve gerekse günümüz cahiliyesinde göze çarpan en çirkin arızalardan birisi de ümmetlerin peygamberleri hakkındaki ğuluvlarıdır. - Yani haddi aşmalarıdır. –

    Allah’u azze ve celle bu ümmete bir hatırlatma yaparak, önceki ümmetlerin peygamberleri hakkındaki aşırıklarından dolayı şirk ve küfre düştüklerini açıkça beyan etmektedir….. Rabbimiz, kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
    “ Ey kitap ehli dininizde aşırılığa gitmeyin ve allah’a karşı hak olandan başkasını söylemeyin.Meryem oğlu İsa sadece Allah’ın resuludur. “ NİSA 171

    “ Yine deki : ey kitap ehli ! dininizde haddi aşmayın ve daha önce sapıtan,bir çoklarını da saptıran ve doğru yoldan uzaklaşan kimselerin heva ve heveslerine uymayın. İsrailoğullarından küfredenler, Davud ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlenmişlerdir. bunun sebebi,isyan etmeleri ve haddi aşmalarındandır. “ MAİDE 77-78

    “ Yahudiler Uzeyr,Allah’ın oğludur, demişler ; hristiyanlar da Mesih İsa Allah’ın oğludur, demişlerdir.bu,onların kendi ağızlarıyla geveledikleri sözleridir ki,kendilerinden önceki kafirlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah,onları katletsin;nasıl da - bu çirkin sözleri – uyduruyorlar.Onlar,Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı kendilerine rabb edinmişlerdir. Halbuki onlarda tek bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmamışlardır.zira O’ndan başka ilah yoktur.O,onların ortak koştuklarından münezzehtir. “TEVBE 30-31

    Bu ve emsali ayeti kerimelerde anlatıldığı gibi gerek ehli kitap ve gerekse onlardan öncekiler peygamberleri hakkında asılsız sözler uydurarak şirk ve küfre düşmüşlerdir.

    Allah’u azze ve celle bu gibi ayet’leriyle bu ümmete açık uyarılarda bulunduğu gibi,O’nun resulu Muhammed s.a.v. de aynı konuda ümmetine uyarılarda bulunmuş ve onları bu konuda aşırılıktan sakındırmıştır.

    “ … İbn Abbas r.a’dan gelen bir hadiste resulullah s.a.v şöyle buyurmaktadır : Ey insanlar ! din’de aşırılığa gitmekten sakının, çünkü o, sizden öncekileri helak etmiştir. “
    İBNİ MACE : 8.C.3029.N - AHMED :1.215.347
    İbn mesud’dan ……..ibn ebi asın ES SÜNNE : 98
    İbn mesud’dan……el-albani SİLSELETÜS SAHİHA

    MUHAMMED S.A.V’DE ALLAH’A İBADET ETMEK İÇİN YARATILMIŞ BİR KULDUR

    Her şeyden önce inanan bir kimsenin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki ; Muhammed s.a.v. de Allah’a ibadet etmek için yaratılmış bir kuldur.

    Çünkü bilinen bir gerçektirki Allah’u teala, ne kadar cin ve insan varsa onları sadece ve sadece kandisine ibadet – kulluk - etmeleri için yaratmıştır…. Rabbimiz şöyle buyurur :

    “ Ben, Cinleri ve İnsanları sadece bana ibadet etmeleri için yarattım. ” ZARİYAT: 56.AY.

    Rabbimizin bu açık beyanı gösteriyorki, insan olarak ne kadar nebi ve rasul varsa onlar da Allah’a kulluk etmeleri için yaratılmıştır….. Öyleyse unutmamamız gerekir ki, Muhammed s.a.v ilk önce kul, ondan sonra da resul’dur.

    Rabbim kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

    “ Allâh'ın kulu - Muhammed - kalkıp O'na yalvarınca - hayretten, hepsi - onun üzerine üşüşüp nerdeyse keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi. De ki : " Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi de O'na ortak koşmam." CİN :19-20

    “ Kulu Muhammed’i, geceleyin mescidi haram’dan, kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için,etrafını mubarek kıldığımız mescidi aksa’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. “ İSRA : 1

    “ … Ömer r.a’dan,Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Muhakkak ki ben sadece bir kulum. Bana Allah’ın kulu ve elçisi deyin ve beni hakkım olan yerden daha yükseklere çıkarmayın. “ AHMED : 1.23-24 – 3/.153 - MAKDİSİ.MUHTERA : 696 - TABERANİ : 3128 - MECMA : 921 - HAKİM : 3196

    “ … Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Beni, hristiyanların ibn Meryem’i övmekte aşırı gittikleri gibi, siz de methetmekte aşırı gitmeyin. “ BUHARİ - DARİMİ : 2412 - BEZZAR : 1300 - HAMEYDİ : 116 - BEYHAKİ ŞUAB : 2183

    “ … Enes ibn Malik r.a’dan : Peygamber s.a.v huzuruna gelen bir heyet : “ ey Allah’ın resulü ! sen bizim en hayırlımız, en hayırlımızın oğlu, efendimiz,efendimizin oğlu ” deyince Resulullah sav şöyle buyurdu : Ey insanlar sizler kendinize ait sözlerinizi söyleyiniz.sakın şeytan sizi heva ve arzularınızın peşine sürüklemesin.Ben Allah’ın kulu ve resulüyüm. Beni yüce Allah’ın getirmiş olduğu konumun üstüne çıkarmanızı sevmi-yorum. “ AHMED MÜSNED : 3.241-13117.N - MUSANNEF : 11 . 272

    RESULULLAH’IN BEŞER SIFATI

    Hiç şüphesiz ki Allah resulü s.a.v. de bizler gibi yiyen,içen, giyinen, gezen, evlenen, uyuyan,unutan ve sair insanlar gibi ihtiyaç sahibi olan bir beşerdi….. Rabbimiz kerim kitabında resulünü vasfederken, onun da aynen diğer insanlar gibi yiyen,içen,çarşıda pazarda gezip dolaşan bir beşer olduğunu anlatmıştır…… Onun,diğer insanlardan farklı tarafı ise, sadece kendine vahyolunduğudur.

    “ De ki : bende sizin gibi bir insanım ancak………bana vahyolunuyor……… “ KEHF : 110

    “ Size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum…" ENAM : 50 - AHKAF : 9

    “ Bu resule ne oluyor ki - yani nasıl bir peygamber ki – yemek yiyor, çarşıda pazarda geziyor……dediler. “FURKAN : 7

    “ Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki yemek yememiş ve çarşıda Pazar da dolaşmamış olsun. “ FURKAN : 20

    Bu ve emsali ayet’i kerimelerin nüzul sebeplerine bakıldığı zaman,mekke’nin kafir ve müşrikleri Allah’ın resulün’den, onun gücünün yetmeyeceği ve sadece Allah’ın gücünün yeteceği bir takım şeyleri istediklerini görmekteyiz.Yani,melekleri karşılarına getirmesini…. yeryüzünde pınarlar fişkırtmasını…… göğü üzerlerine parça parça düşürmesini……ve kendisine altından bir ev edinmesini….. gibi şeyler…..
    Cevap ise :
    “ Ey resulüm ! onlara de ki : rabbimi tenzih ederim. - Çünkü sizin benden istemiş olduğunuz bu şeyler, ancak rabbimin gücünün yeteceği şeylerdir - ben ise peygamber olarak gönderilmiş bir beşerden başka bir şey değilim. “İSRA : 93

    “ … Allah resulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur : bana vahyolunmayan meselelerde ben de sizin gibiyim. “TABERANİ KEBİR - MİŞKAT : 1.51-69

    Ve yine bir hadislerinde : Bende sizin gibi bir beşerim,sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum.unuttuğum zaman da bana hatırlatın, buyurmaktadır. BUHARİ : MÜSLİM : 2.C.572.N

    RESULULLAH S.A.V FAYDA VE ZARAR VERME GÜCÜNE SAHİP DEĞİLDİ

    Bilindiği gibi Mekkelilerin en çirkin inançlarından birisi de ; makamı ve mevkisi yüce varlıkların kendilerine fayda ve zarar verebileceği inancına sahip olmaları idi….. Rabbimiz ise böyle bir inancın batıl ve şirk bir inanç olduğunu kerim kitabında şöyle anlatmaktadır :

    “ - Sizin şu,kendilerinde bir şeyler var zannederek yalvardığınız,medet umduğunuz veya fayda ve zarar verebilecek güce sahip olduğuna inandığınız peygamberler, veli ve evliyalar, veya melekler var ya - Onlar ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar bir şeye malik değillerdir.Bu ikisinde bir ortaklıkları yoktur.Allah’ın onlardan her hangi bir yardımcıları da yoktur. “ SEBE : 22

    “ Ey resulüm ! onlara deki :ben kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda ve ne de bir zarar verme gücüne malik değilim. " ARAF : 188

    “ Ve yine deki : ben size ne zarar verebilirim,ne de iyilik edebilirim. “ CİN : 21.AY.

    Değerli kardeşlerim, yine bilindiği gibi Allah’ın resulü s.a.v Uhud savaşında yaralanmış ve dişi kırılmıştı. Bunun üzerine Resulullah s.a.v :
    “ Nebilerinin başını yaralayan bir topluluk nasıl felaha erer ki “ diye beddua talebinde sözler söylemişti. Bunun üzerine Allah’u azze ve celle :

    “ O konuda senin yapabileceğin bir şey yoktur. Allah onların tevbelerini ya kabul eder ya da zalim olduklarından dolayı onlara azab eder. “ (ALİ İMRAN : 128) ayet’i celilesini indirerek,resulünün bu sözünü tasvib etmemiştir.İBNİ KESİR : 4.C.1360.S

    Yani, onların felaha erip ermeme işinde senin yapabileceğin bir şey yoktur. Sen sadece görevini yap,çünkü bütün işler sadece ve sadece Allah’ın elinde ve O’nun emriyledir.

    Bununla beraber yine Allah’u Teala Resulüne : “ Aşiretini ve yakın akrabalarını uyar “
    ŞUARA : 214.AY. ayetini indirince, Resulullah s.a.v hısım ve akrabalarını biraraya toplayarak onları şöyle uyarmıştı :

    “ …… Ey Kureyş topluluğu ! Müslüman olup nefislerinizi Allah’ın azabından satın alınız. Ben Allah’ın azabından hiçbir şeyi sizden savamam. Ey Abdi Menaf oğulları ! sizden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Abbas b. Abdulmuttalib ! senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Allah elçisinin halası Safiye ! – yeğenim pergamberdir diye umutlanma - senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Muhammedin kızı fatıma ! – sen de babam pergamberdir diye umutlanma - senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ama malımdan iste ondan vereyim. “BUHARİ : 10.C.4634.S – MÜSLİM : 1.C.206.N

    Değerli Müslümanlar ! Allah resulü s.a.v’in bu mesajından açıkça anlaşılıyor ki ; Allah’a itaat edilmediği sürece, gerek nesebin ve gerekse soy sop üstünlüyü insanı ateşten kurtarıp cennete sokmaz.

    Yani soyu sopu ne kadar asil olursa olsun - isterse peygamber soyundan olup onun oğlu, kızı veya torunu olsun – Allah’ın emirlerine sarılmadığı sürece, bu yakınlığın o kimseye Allah katında kesinlikle bir faidesi olmayacaktır.

    Ama ne yazık ki bu gün ; islamın bu kadar açık ve net uyarılarına rağmen hala peygamber soyundan olduğunu söyleyerek seyyidlik iddiasında bulunanlar ve Kur’an’a Sünnet’e muhalif bir inanç ve ameller içerisinde olmalarına rağmen bu iddialarının kendilerini kurtaracağını zannedenler eksik değildir…. Bu zavallılar, bu iddialarıyla kendilerinin Allah katında farklı kullar olduklarını sanmaktadırlar.

    Oysa ki, - biraz önce de delillerde zikredildiği gibi – bir insan peygamberin soyundan da olsa, Allah’ın indirdiği Kitap ve Sünnet çizgisinde hareket etmediği sürece, bu yakınlığı onu asla ateşten kurtarmaz…. Diğer bir ifadeyle ; İbadetlerinde Allah’a şirk koştuğu sürece, bir peygamber dahi o kimseye asla yardımcı olamaz.

    Hatta bırakın peygamberin şirk koşan bir kimseye yardımını, bu çirkin şey kendisinden dahi sudur etse, onun bile hüsrana uğrayacağı Kur’an’da anlatılmıştır……. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :
    { ……… And olsun, eğer Allah’a şirk koşarsan bütün amellerin boşa gider ve ziyana uğrayanlardan olursun. } ZÜMER : 65.AY.

    Ve yine bilinen bir gerçektir ki ; Resulullah s.a.v.'in anne ve babasını, oğullarının peygamberliği kurtaramamıştır.

    Müslim,sahihin de şöyle bir bab açmıştır : “ Küfür üzere ölen kimsenin muhakkak ateşte olduğu, ona hiçbir şefaatin ulaşmayacağı ve Allah’a yakın olanların dahi akrabalığının ona fayda vermeyeceği “
    Ve bu babın altında da şu iki hadisi şerifi zikretmiştir.

    { … Enes ibn Malik r.a dan : Bir kimse ya Rasulallah ! babam nerede ? diye sordu. Resulullah s.a.v : Baban ateştedir, buyurdu. Bunun üzerine o kimse arkasını dönüp gidince Resulullah s.a.v onu çağırdı ve : Muhakkak ki senin baban da benim babam da ateştedir, buyurdu. } MÜSLİM : 1.C.203.N – EBU DAVUD : 5.C.4718.N – İBNİ MACE : 4.C.1573.N

    { … Ebu Hureyre r.a dan. O şöyle dedi : Peygamber s.a.v annesinin kabrini ziyaret edip ağladı ve etrafındaki insanları da ağlattı. Sonra şöyle buyurdu : Annem için istiğfar etmem hususunda Rabbimden izin istedim de bana izin verilmedi. Kabrini ziyaret etmem hususunda izin istedim, bana bu izin verildi. Siz de kabirleri ziyaret ediniz, çünkü kabir ziyareti ölümü hatırlatır. } MÜSLİM : 3.976.N - İBNİ MACE : 4.1572.N - EBU DAVUD : 4.3234.N - NESEİ : 4.2036.N

    Burada zikredeceğimiz şu ayeti celileyi düşünürsek, Resulullah s.a.v’in annesi ile alakalı istiğfarının neden reddedildiğini daha açık bir şekilde anlamış oluruz.

    “ Yakın akraba bile olsalar cehennem ahalisi oldukları belli olduktan sonra müşrikler için mağfiret dilemek ; ne bir peygamberin ve ne de bir mü’minin yapacağı bir iş değildir. “ TEVBE : 113.AY.

    Ve yine aynı babtan olmak üzere Allah resulü s.a.v ; amcası Ebu Talib’in iman etmesi hususunda o kadar ısrarlı olmasına rağmen, onun hidayet bulmasına bir yardımda bulunamamış ve onun cehenneme girmesine de mani olamamıştır. MÜSLİM : 1.C.24.N NESEİ : 4.C.2037.N

    İşte Resulullah s.a.v’in bu ısrarlı tavrından dolayı da Rabbimiz şu Ayeti celileyi indirmiş ve şöyle buyurmuştur :
    “ – Ey Muhammed ! – Sen sevdiklerine hidayet veremezsin. Fakat Allah dilediğine hidayet verir.O, yola gelecek olanları daha iyi bilir. “ KASAS : 56.AY.

    Değerli Müslümanlar ! ve yine bu cümleden olarak ; Nuh’un oğlunu, babasının peygamberliği kurtaramamıştır.

    “ Gemi onlarla dağlar gibi dalgalar içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi : " Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma." Oğlu dedi ki : " Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur." Nuh Dedi ki : " Bugün Allah'ın merhamet ettiği kimseler dışında O’nun emrinden korunacak hiç bir şey yoktur." Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki : " Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Sen'in va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin."
    Rabbi Dedi ki : " Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş yapmıştır. Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum." HUD : 42 – 43 – 45 – 46. AY.

    Ve yine aynı cümleden olarak ; Nuh’un karısı ile Lut’un karısını, kocalarının peygamberliği kurtaramamıştır.

    “ Allah, inkâr edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı ; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, kocaları kendilerine Allah'tan gelen hiç bir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de : " Ateşe diğer girenlerle birlikte girin " denildi. “ TAHRİM : 10.AY.

    Yine aynı şekilde ; İbrahim a.s da babası Azer için bir faide sağlayamamıştır…… Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :
    “ İbrahim babası için demişti ki : Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden mutlaka bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır “ MERYEM : 47.AY.

    “ İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir sözden dolayı idi. Kendisine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim, çok duygulu ve yumuşak huyluydu. “ TEVBE : 114

    Delillerin de ifade ettiği gibi ; Allah’a itaat edilmediği sürece veya O’nun istediği şekilde bir hayat tarzı benimsenmediği sürece, bir kimsenin soy sop üstünlüğü, salih insanlara yakınlığı veya Peygamberlerin soyundan oluşu, o kimseyi kesinlikle kurtarmaz.

    Öyleyse kulakları çınlasın diyelim sabah akşam ; … Meded ya Rasulalah …. Şefaat ya rasulalah … diyerek nara atanların.

    Ve yine kulakları çınlasın ; …. Sen olmasaydın ey Muhammed ben bu alemi yaratmazdım …. sözleriyle Allah’a iftira edenlerin.

    RESULULLAH S.A.V’İN GAYBI BİLMEDİĞİ


    Değerli kardeşlerim şunu asla unutmamak gerekir ki ; gayb konusunda mutlak bilgi sahibi Allahu Azze ve celle’dir…. O’nun haricinde hiç kimse gaybı bilemez. Velev ki Allah’a yakınlıkları ile bilinen bir mukareb melek veya bir peygamber dahi olsa, onlar dahi gaybı asla bilemezler.

    Rabbimiz kerim kitabında bu gerçeği şöyle dile getirmektedir :
    “ De ki : Göklerde ve yerde Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilemez….. “NEML:65.AY.

    “ De ki : Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam. De ki : Kör olanla, gören bir olur mu ? Yine de düşünmeyecek misiniz ? " EN’AM : 50.AY.

    “ De ki : Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim." A’RAF : 188.AY.

    Bu ve emsali delillerin ifade ettiği gibi, Peygamberimiz s.a.v kesinlikle gaybı bilmiyordu… Lakin Allah’u azze ve celle, insanların onun peygamberliğini tasdik etmeleri açısından Resulüne ğayb’tan bazı şeyler izhar etmiştir… Tabiki bu da, Resulullah s.a.v’in ğaybı bildiği manasına gelmez. Çünkü Allah’u azze ve celle’nin haber verdiği şey artık ğayblıktan çıkmıştır…. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

    “ Ğaybı bilen odur. Bilgisini kimseye göstermez. Ancak razı olduğu elçilerine gösterir. Çünkü onların önlerine ve arkalarına gözetleyiciler koymuştur. “ CİN : 26 – 27.AY.

    “ …… Allah sizi ğaybe muttali kılacak değildir. Fakat Allah, resullerinden dilediğini seçer …… - ve ona ğaybten haber verir – “ ALİ İMRAN : 179.N

    { … Halid el-Medeni ebu’l Husayn r.a dan. O şöyle dedi : Biz bir Aşure günü Medine’de idik. Cariyeler def çalıp na’me ile söz söylüyorlardı. Biz er-Rubeyyi binti Muavviz’in yanına girdikte cariyelerin durumunu ona anlattık. Kendisi bize şöyle dedi :
    - Ben gelin olduğum kuşluk vaktinde Peygamber s.a.v evlenme törenime gelerek odama girdi. O sırada iki kızcağız def çalgısı eşliğinde na’me ile söz söylüyor ve Bedir savaşında şehid edilen babalarımın menkibelerini anıyorlardı. Bu kızcağızlar,söyledikleri sözler arasında ; “ içimizde yarın ne olacağını bilen bir peygamber de vardır “ diyorlardı.Bunun üzerine Resulullah s.a.v : Bu söze gelince,işte onu söylemeyeniz. Çünkü yarın ne olacağını Allah’tan başka kimse bilemez,buyurdu. }
    BUHARİ : 8.3748 – TİRMİZİ : 2.1096 – İBNİ MACE : 5.1897 – AHMED : 6.359 – 360 – BEYHAKİ : 7.288-9 – EL-ALBANİ : ADABU’ ZİFAF : 94 – BEĞAVİ : MESABİH : 2330.


    Ve yine bu babtan olarak ; Allah resulü s.a.v’in kendi hanımına yapılan iftiranın mahiyetini, Allah’u teala kendisine haber vermeden önce bilememesi ….. Huzuruna gelen davacı ve davalıların hangisinin haklı veya haksız olduklarını bilememesi ve kendilerinden şahit istemesi, Peygamberin gaybı bilmediğinin ve yanlarında olmalarına rağmen insanların gizli hallarine muttali olmadığının en açık ve net delilleridir.

    “ … Resulullah s.a.v buyurdularki : Ben ancak bir beşerim ve siz de benim huzurumda davalaşıyorsunuz. “El-Albani camiu’s Sahih : 2338.N – Müslim : 5.c.1713 / 5

    “ … Ömer İbnu’l Hattab şöyle buyurmaktadır : “ Resulullah s.a.v devrinde bazı kimseler vahy ile yakalanırlardı. Zamanımızda ise artık vahy kesilmiştir. Şimdi ise biz,sadece yaptıklarınızdan bize zahir olanlar sebebiyle sizleri yakalarız. Bize kimin hayırlı hali zahir olursa, biz onu emin kılar kendimize yaklaştırırız. Onun gizli işlerinden bir şeyi araştırmak bize düşmez. Gizli işlerinde onu Allah hesaba çekecektir.Her kimin de bize bir şerri zahir olursa,biz onu ne emin kılarız ne de tasdik ederiz, velev ki gizli işlerinin güzel olduğunu söylese de…. ” Ef'ali'l-ibad : 416.no - Buhari : 5.c. 2431.s - İbn hazm : muhalla : 4.394 - Hatib.kifaye : 78.s.306.n

    Ve yine kulakları çınlasın diyelim – bu kadar açık ve net delillere rağmen - “……….. şeyhlerinin gaybı bildiğini ve kalplerinden geçeni okuduğunu iddia eden bir çok zavallının ………. ”

    “ ……. ve yine kulakları çınlasın ;-bu kadar ayet ve hadislere rağmen - cifir ve ebced hesaplarıyla - gelecekten haberler verip, kitaplarını bu tür yazılarla dolduranların ve yine bu tür hesaplarla kurtulacak olanların kendilerinin olacağını zırvalayanların………… “

    Ne diyelim artık , Allah’u azze ve celle’nin ayaklarımızı dininde sabit kılmasını ve bu tür yanlışlıklar içerisinde olan kimselere de hidayet vermesini dileriz…. Çünkü kendisinden yardım dilenecek tek ilah O’dur. O’na hamdu senalar olsun……

    RESULULLAH S.A.V’İN KABRİ HUSUSUNDA İNSANLARI UYARMASI

    Allah resulu s.a.v‘in insanları uyardığı hususlardan bir tanesi de, kabirlerle alakalı aşırılıklardır.

    Bu konudan vefatına yakın günlerde sık sık söz etmiş ve inananları şu sözleriyle açıkça uyarmıştır :
    “ … İbn mesud ra’dan, şöyle dedi : Resulullah s.a.v’den işittim, şöyle diyordu : İnsanların en şerlileri, kendileri hayatta iken kıyamet üzerlerine kopan ve kabirleri mescid edinen kimselerdir. “Ahmed müsned : 1405-435 - Taberani : 10413 - Bezzar : 3420 - İbni hibban :42319 - İbn huzeyme : 2.c.789.n

    “… Cundub ra’dan şöyle dedi : vefatından beş gün evvel peygamber s.a.v’den işittim, şöyle dedi : Dikkat edin ! sizden evvelkiler peygamberlerinin ve aralarındaki ölen iyi kimselerin kabirlerini mescid ediniyorlardı. Dikkat edin ! sakın kabirleri mescid edinmeyin. Ben sizleri bundan kesin olarak nehyediyorum ……….”

    Müslim : 2.C.532.N - İbni sa’d :2.240 - Ebu avane : 1.401 - Taberani kebir :1686.N
    “… Zeyd b.Eslem r.a’dan ; Resululah s.a.v şöyle buyurmuştur : Ey Allah’ım ! kabrimi mescid haline getirilen bir put yapma. Nebilerinin kabirlerini mescidler edinen bir millete Allah’ın gazabı şiddetlidir. ”İbn ebi şeybe : 2266-269

    “… Ebu hureyre r.a’dan ; nebi s.a.v şöyle buyurdu : Allah’ım kabrimi bir put - vesen - haline getirme. Nebilerinin kabirlerini mescidler edinen bir kavme Allah lanet eder. ”
    Ahmed müsned : 2246

    “… Ebu hureyre r.a’dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Benim kabrimi de bayram yerine çevirmeyiniz. Nerede olursanız olun,bana salavat getirin,bu salavatınız bana ulaştırılır. ”

    Görüldüğü gibi Allah resulu s.a.v, bu uyarıları ile insanların kabirlere koşarak oralardan medet ummalarını ,oraları bayram yerine çevirmelerini ve oralarda namaz kılmalarını şiddetle menetmektedir. Ayrıca bu tür davranışların Allah’ın lanetine sebep olan davranışlar olduğunu da hadisi şerifler açıkça anlatmaktadır.

    Ama ne yazık ki,bu kadar uyarılara rağmen hala kabirler hususunda azgınlaşarak aşırı giden bir çok insan kalabalığı eksik değildir.

    Bu kimseler, kabir ve türbeler hakkında asılsız çirkin hikayeler uydurmuşlar, doğrulukla asla alakası olmayan kerametler dizmişler ve ancak ve ancak, - yerlerin ve göklerin Rabbi için söylenmesi doğru olan – bir takım nida ve yardım dilemelerle dolup taşan kasideler inşa etmişlerdir…

    Bu şiddetli bela gerçekten o denli ilerlemiştir ki ,bu beladan ancak Allah’ın kendilerine merhamet ettiği,tevhide gönül veren ve onu hakkıyla yaşayanlar kurtulabilmişlerdir.

    Bu sapık propaganda ; Allah’tan başkasına kulluğa ve sapıklığa davet eden bir takım belaların gayret ve çalışmaları ile, pek çok insanın aldanmasına ve tevhitten yüz çevirip sapıklığa gönül vermesine sebep olmuştur.

    Öyle ki, peygamberlerin ve Salih insanların - hatta Salih zannedilen küfür önderlerinin dahi - kabir ve türbelerine tapınmalar başlamıştır…

    Bununla beraber ; bu kabir ve türbelerde yatanlara mensup kabul edilen kap kacak, kıllar tüyler ve elbiseler bile Allah’a yaklaşmak için birer vesile sayılmaya başlanmıştır…

    Halbuki bu türden inanç ve davranışlar, İslamın reddettiği şeylerdir.

    “… İbni vahhad,kitabında şunu nakleder : ibni Yunus’u şöyle derken işittim : Ömer ibn’ul Hattab, altında Nebi s.a.v’e beyat edilen ağacın kesilmesini emrederek onu kestirdi. Çünkü insanlar o ağacın yanına giderek altında namaz kılıyorlardı. O da bir fitne çıkmasından korktu. “ İbn sad Tabakat : 2.100

    “… Ömer r.a bir defasında bazı kimselerin gruplar halinde bir yere doğru gittiğini görünce yanındakilere : bunlar nereye gidiyor ? diye sordu. Yanındakilerden “ ey müminlerin emiri, peygamberimizin namaz kıldığı bir yer var,oraya gidip namaz kılmak istiyorlar ” cevabını alınca şu sözleri söyledi : Sizden öncekiler buna benzer davranışları yüzünden mahvoldular. Onlar peygamberlerinin izlerini, tarihi kalıntılarını izlerler ve onları kilise ve mabed edinirlerdi.Buna göre kim bu namaz yerindeyken namaz vakti ile karşılaşırsa oralarda namaz kılsın ve kim namaz vakti ile karşılaşmaz ise oradan geçip gitsin,özellikle oralarda namaz kılmaya kalkışmasın.”
    S.müstakim :2.c.265.s - Kenzul ummal : 17.140 - Abdurrezzak : 2.118-119.2734.n

    Cehaletleri başlarına bela olan birçok inananın, kendilerine isabet eden musibet ve belaların üzerlerinden kalkması için bu yerlere başvurur olduğunu görürsünüz…

    Hatta ve hatta, sadece ve sadece Alemlerin Rabbi’nin kudret ve kuvvetinde olan çoçuk isteme,yağmur isteme,iş isteme bile buralardan istenir olmuştur…

    Ve yine Allah’ın beyti nasıl tavaf ediliyorsa, buralar da öylece tavaf edilir olmuştur…

    Bu kabir ve türbeleri ziyeret kastı ile, taa uzak yerlerden konvoylar oluşturup, seferler düzenlenir olmuştur…

    Daha bir çok çirkin çeşitleriyle bu gibi şeyler, hala gözlerimizin önünde açıkça işlenir haldedir.

    Gerçekten bu kabir ve türbelerin etrafındaki kalabalığı,kadın ve erkeklerin birbirine karışmalarını, çoğunun ağlayıp sızladıklarını, bağırıp feryat ettiklerini ve sessizce oralara dualarda ve yalvarıp yakarışlarda bulunduklarını görüp durmaktayız….

    İşin garip yönü ise ; Allah resulü s.a.v‘in ortadan kalkması için senelerce mücadelesini verdiği bu tür şeyler, bugün Allah’a yakınlık sağlamak için birer vesile kabul edilmiştir…

    Ve ne yazık ki bugün ; kendilerine alim, hoca efendi, üstaz veya şeyh efendi denilen kimseler de, bir avuç dünya menfaati elde etmek için halka, bu çirkin şeyleri dindenmiş gibi gösterip, insanları bu pisliğe bulaştırmaktadırlar….

    Ne diyelim…. bizler Allah’u Azze ve Celle’den, bunların bu çirkin inanç ve amellerden rucü etmelerini ve kendilerinin de hidayete ermesini niyaz ederiz………..

    Vel hamdulillahi rabbil alemin

    www.gurabaislam.blogspot.com adresinden alınmıştır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Peygamber (s.a.v.) Hakkında Haddi Aşmamak..

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Rasulullah Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi Vessellem) -