Konu: Tasavvufta Kedi Köpek Edebiyatı Ptsi 30 Mart 2009, 15:50
Ferid Aydın'ın "Tarikatta Rabıta ve Nakşibendilik" adlı eserinden.
Silsile-i Sadat'ın 31.si
Sıbğatullah Arvâsî: (Öl. H. 1287/M. 1870) .................................................. Küfrevîler'e, pahalıya mal olan bu sürgünün nedeni ise vaktiyle Ağrı'da cereyan etmiş bulunan çok ilginç bir olaydır. 1900'lerin başında uzun süre «Doğu halkı»'nı meşgul eden bu hadise, ancak ağızdan ağıza nakledildiği için bütün ayrıntılarıyla bilinmemektedir. Rivâyetlerden saptanabildiği kadarıyla olay özet olarak şudur:
Halîfe Bekko adındaki fanatik bir mürîd, (tarîkatta cezbe diye anılan -sözde- mistik bir coşkuya kapılarak) bir gün aniden havlamaya başlar, ancak bu garip davranış, tepki ve tiksinti ile karşılanacağına, tam tersine, aileye bağlı geniş çevreyi oluşturan binlerce insan üzerinde aynı duyguları körükleyici bir etki yaparak onların da havlamasına neden olur ve bu durum günlerce sürer. Bu ürkütücü olayı dehşetler içinde seyreden bölgenin yetkilileri, İstanbul Hükümeti'ni durumdan haberdar edince bu cemaatin rûhâni lideri olduğu gerekçesiyle müteveffa Muhammed Küfrevî'nin oğulları Fizan'a sürülürler.
Bu toplu havlama olayında râbıtanın, kalabalık mürîd toplulukları üzerindeki korkunç şartlandırıcı etkisini unutmamak gerekir. ...............................................................................
En son e-mir tarafından Çarş. 08 Nis. 2009, 21:24 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Şeyh Muhammed Emin, Şah-ı Nakşibend'ten şu rivayeti naklediyor: "Birgün Derviş Halile tabi oldum. Bana hayvanlara hizmet etmemi emretti. Bu emirden sonra yolda bir köpeğe rastlasam önünü kesmemek için geçmesini beklerim. Bu vaziyette tam yedi sene geçirdim. Daha sonra bana yöre köpeklerinin hizmetinde sadakatla çalışmamı ve onlardan yardım istememi emretti. Bu vaziyette de uzun bir zaman geçirdikten sonra bana: "Seni öyle bir köpeğin hizmetine göndereceğim ki o köpekten dolayı çok büyük nimetlere erişecek ve çok büyük bir mutluluk hissedeceksin." Şah-ı Nakşibend Şeyhi Derviş Halil'in işaret ettiği büyük nimet ve mutluluk kaynağı müjdeye nail olabilmek için büyük bir gayret sarfederek köpeği nihayet buluyor. Şah-ı Nakşibend köpeği bulduktan sonraki durumunu şöyle anlatıyor: "Köpeği görür görmez hemen önünde diz çöktüm ve beni şiddetli bir ağlama hissi tuttu ve ağlamaya başladım. O anda köpeğin sırt üstü yatarak dört ayağını göğe doğru kaldırıp ince, yanık ve yalvaran bir sesle dua ettiğini duydum ve tam bir tevazu içerisinde ellerimi açtım ve her söylediği şeyden sonra amin demeye başladım. Bir müddet sonra köpek sustu ve ayağa kalktı. Bende o anda ellerimi yüzüme sürüp amin dedim.
Şah-ı Nakşibend'in anlattığı bir olayı daha nakletmekte yarar görüyorum: Şah-ı Nakşibend diyorki: "Bir gün yolda yürürken bir sürüngene rastladım. Aklıma ondan şefaat dilemek geldi. Ellerimi açtım. Sürüngen de yatarak dört ayağını göğe doğru kaldırdı ve dua etmeye başladı. Bende o susuncaya kadar amin demeye devam ettim." el-Mevehib el-Sermediyye (118-119), el-Envar el-Kudsiyye (130)
50. Bir veli kedinin önünde secdeye varması iftirası. (S.417-18)
Hattâ birinde şu hal vâki oldu ki, bir kediyi görmüş kaşınıyor. O zaman veli sel gibi göz yaşı dökmeğe başlamış, kedinin önünde secdeye kapanmış.
A. Debbağ Hz.lerine bunun sırrı nedir? diye sordum. Buyurdu ki: -Ruh Cenab-ı Hakk'ı müşahede eder ve kedideki hareketi yapanın Cenab-ı Hak olduğunu görür, ef'al onundur. Onun için Cenab-ı Hakk'ın huzurunda tevazu ediyor, secdeye kapanıyor, ağlıyor. Zat ruhun yaptığını yapıyor. Halbuki insanlar zannederler ki, bu velî kediye secde ediyor! Bu büyük velîere daima hasıl olur. Aklından kayıp olduğu vakitte ruh dalgalanır. Fakat aklını kaybetmezse akıl ruhun bu taşkınlığına zahirini muhafaza için mâni olur. Onun için büyükler derler ki: Beni efendim taşla dövse, o benim için meyvadan daha azizdir.