Ebû Hanife:“(R.A) Nereden söylediğimizi (hükmümüzün delil ve kaynağını) tetkîk edip bilmeden bizim reyimizle fetvâ vermek hiçbir kimse için helâl değildir.” “Bu benim reyimdir ve elde edebildiğim reylerin en iyisidir. Bundan daha iyisini bulan olursa onu kabul ederiz.”
Ebû Hanife Nûman b. Sabit (R.A.) demiş ki: - "Allah'ın Kitabına ve Resûlu'nün Sünnetine ters düşen bir söz söylediğim zaman benim görüşümü terk edin." Fullâni "el-ikaz,s.50
Mâlik b. Enes (R.A.) demiş ki: - "Ben bîr beşerim. Doğruyu da bulurum, hata da ederim. Sizler benim görüşlerime bakın. Allah'ın Kitabı, Resulünün Sünnetine uyanı alın, uymayanı bırakın."19-Ibn Abdil-Berr, el-Cami',2/32; Ondan nakil ibn Hazm.el-ihkam,6/149. Ayrıca Bkz. el-Fullânî, s.71
imam Şafii - "Benim kitabımda Hz. Peygamber'in Sünnetine aykırı bir şey bulursanız, Hz. Peygamber'in sözünü alınız, benim sözümü terkediniz. (Bir rivayete göre) Sünnete uyunuz, başka birinin sözüne itibar etmeyiniz." 25 - Herevi, Zemmül-Kelâm (3/47/1). Hatîb Bağdadî, (el-lhticac Bi'ş-Şâfiî (8/2): İbn Asâkir, (15/9/10); Nevevî, el-Mecmu' (1/163); Ibnül-Kayyum, (2/361); Onun yetiştirdiği müctehidlerden Müzenî (v. 264/877), “Muhtasar”ına şu satırlarla başlamaktadır: “Bu kitabı Şâfiî’nin ilminden özetledim. Maksadım öğrenmek isteyenlere kolaylık temin etmektir. Ancak şunu haber vereyim ki Şâfiî, herkesin kendi din hayâtının bizzat şuuruna varması ve tehlikeden korunması için, gerek kendini ve gerekse diğer müctehidleri taklîd etmeyi yasaklamıştır.”
Ahmed bin Hanbel (R.A):
“Evzâî’nin re’yi, Mâlik’in re’yi, Ebû-Hanîfe’nin re’yi… bunların hepsi re’ydir ve bana göre farksızdır. Hüccet ve delîl olma sıfatı yalnız “âsâr”a aittir.” ifadesinin sahibi olan bu müctehide göre, delîlini incelemeden hiçbir müçtehidin söz ve re’yine uyulmaz. Eğer delîli sahih ve sağlam ise buna müstenid fetvâ ve hükmü kabul edilir ki buna taklîd değil, “ittibâ” denir.
O, bu sözlerini, bir başka ifadesiyle şöyle takviye etmektedir: Ahmed b. Hanbel (r.a.) demiş ki - "Beni taklid etme. Mâlik'i, Şafii'yi, Evzai'yi ve Sevri'yi de taklit etme. Sen de onların aldığı kaynaktan bilgi al. Hz. Peygamber ve O'nun ashabından ne gelmişse onu al. Ashabtan sonra Tâbiûn nesli gelir, ki, bir âlim bunların görüsünü alıp almamakta serbettır"el-fullani, 113 - Ebû Davud,Mesâilül-Imam Ahmed (s.276-277
konuyla ilgili aşağıdaki adreste daha ayrıntılı bilgiler var. İnşaallah vakit bulursam buraya ekleyeceğim.
Şu da mezhep imamlarını bile körü körüne taklid etmemekle ve taklidden sakındrımalarıyla ilgili olarak hepsini temsilen Ebu Hanife'den yapılan bir nakil ve açıklaması:
Onlar kendilerinin taklit edilmesini nehyederek şöyle diyorlardı: "Bizim delilimizi bilmeden bir kimsenin sözümüzü söylemesi caiz değildir." Mezheblerinin "sahih hadis" olduğunu açıkça belirtmişlerdi. Çünkü maksatları, Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem gibi masum kabul edilip taklid edilmek değil, bilakis insanlara, Allah'ın hükümlerini anlamada yardımcı olmaktı.
Ancak, sonraki insanların gayretleri gevşedi, azimleri zayıfladı. Onlarda hikaye ve taklid huyu harekete geçti. Her topluluk kendi mezhebinin muayyen görüşüyle yetinerek onun etrafında dönüp durmaya ve taassupla onu savunmaya başladı; onun zaferi için bütün kuvvetini kullanmaya ve imamının görüşünü Allah'ın sözü mertebesine çıkarmaya çalıştı. İmamının verdiği fetvaya ters düşen bir mesele hakında, kendisini fetva vermeye yetkili görmedi, imamlara güvenme o dereceye ulaştı ki, hatta Kerhi; "eshâbımızın (mezheb alimlerimizin) görüşüne ters düşen bir âyet ve hadis ya mensuhlur veya te'vîl edilmiştir," demiştir.
[Kerhi ve benzelerine bakar mısınız? Adam niyetini o kadar bozmuş ki Ebu Hanife'nin sözlerinin aksine bir ayet ya da hadis getirilir ise kabul etmeyiz diyor.Aksine onun da Ebu Hanife ve diğer mezhep imamları gibi "Kur'an ve sünnet benim sözlerime uygun mu?" diye bakmak yerine "Benim sözlerim Kur'an ve sünnete uygun mu?" diye bakması ve "hadis sahihse benim mezhebim odur.", "Sahih hadise aykırı bir sözümü görürseniz duvara çalın." demesi gerkemez miydi? e-mir]
şunu da bir sitede buldum.Cehaletin nasıl övülüp teşvik edildiğine bakar mısınız?
Muhammed Hadimî hazretleri buyuruyor ki:
(Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdigi hükümdür. Çünkü bizler, âyet ve hadîsten hüküm çikaramayiz. Mezhebin bir hükmü, âyete, hadîse uymuyor gibi görünse de yanlis degildir. Bunun için tefsîr ve hadîs okumamiz uygun olmaz.) [Berîka s.94]
[Aynı sözün bir de şu versiyonunu buldum: Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki: (Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü bizler, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız. Mezhebin bir hükmü, âyete, hadise uymuyor gibi görünse de yanlış değildir. Çünkü âyet ve hadis ictihad isteyebilir, başka bir âyet veya hadisle değişmiş olabilir veya bilmediğimiz bir tevili vardır.) [Berika s. 94] Bilmiyorum yukardaki paragrafın koyu fon kullandığım son cümlesi Muhammed Hadimi'ye mi ait yoksa onun sözünü alıntılayan kişi kendi yorumunu Hadiminin sözü gibi mi lanse etmiş? Aslına bakarsanız pek de fark etmez. Aslolan zihniyetin bozukluğudur. Bir yukardaki mezheb imamlarının sözlerine bakın bir de güya onlara uyduğunu, onları sevip koruduğunu iddia eden Kerhî, Hadimî ve benzerlerine bakın.e-mir.]
En son e-mir tarafından Paz 19 Nis. 2009, 20:35 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Yaş :
Konu: Geri: Dört Mezheb İmamının Kendilerinin Taklid Edilmesini Yasaklaması Paz 01 Mart 2009, 21:58
Beyhaki senedini de vererek Ömer b. el-Hattab’tan minberde şöyle dediğini rivayet eder:
-Ey insanlar! İctihad etmek Rasulullah tarafından yapılınca isabetli olurdu. Çünkü Allah ona hakkı gösteriyordu. Bizim görüş belirtmemiz ise zandır ve tahmindir. Medhal: 189.
[Yani hata da ederiz isabet de.Hatalarımızı düzeltin, doğrularımıza uyun.e-mir.]
Böyle büyük bir sahabinin böyle oğlu olur. Buyrun: Sahâbeden birisi Abdullâh b. Ömer (ra) sünnetle ilgili bazı meselelerde tartışınca, o adama şöyle der: “Bizler, Ömer’e mi yoksa sünnete mi uymakla emrolunduk.”
Sahâbeden bazıları, Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer’in (ra) ifrâd haccını güzel gördüklerini söyleyerek, temettü haccı yaptığı için Abdullah b. Abbas’a (ra) itiraz ettiler. Bunun üzerine o,şöyle demiştir:“Başınıza gökten taş yağmasından korkulur. Ben size, "Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdu diyorum", sizler ise bana "Ebu Bekir ve Ömer böyle dedi" diyorsunuz.”
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in (ra) sözlerine uymakla sünnete aykırı davranarak cezâya çarptırılmaktan korkulursa, onlardan daha düşük durumda olan veya kendi basit görüş ve ictihadına bakarak sünnete aykırı hareket edenlerin hali nice olur?
En son e-mir tarafından Paz 19 Nis. 2009, 20:40 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Yaş :
Konu: Geri: Dört Mezheb İmamının Kendilerinin Taklid Edilmesini Yasaklaması Çarş. 04 Mart 2009, 00:03
Şu da İslamî (!) bir forumda sorulan bir soru ve cevabı. Noktasına dahi dokunmadım.
SORU-Arkadaşlar Kuran-ı Kerim mealini okumayı düşünüyordum su soru aklıma takıldı.. secde ayetinin mealini okuduğum zaman secde yapmam gerekiyor mu
CEVAP-Belki biraz olsun size yardimci olabilir.Mealini okumak yerine Kurani Kerimi sadece acip baksaniz cok daha fazla sevap alirsiniz. Sayet meal cok faydali bir sey olsa idi bunu buyuk Alimlerimizde yaparlardi.Mesela Imami Azam hz. veya Imami Gazali hazretleri. Fakat meali ilk yazanlar yahudiler. Vaktimiz oldugunda isterseniz daha teferruatli bilgi verebiliriz.
[Yorum dahi yapmıyorum.e-mir.]
Aynı forumdan çok bozuk bir paragrafın doğrusunu da aradım buldum. O da konumuzla ilgili. Buyrun: İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: (Hadis-i şeriflerle amel etmek, bize caiz olmaz. Mezhebimizin hükmüne aykırı gibi görülen hadis-i şerifler, âlimlerin sözlerini reddetmek için delil ve senet olamaz. Bir Hanefinin, imam arkasında Fatiha okuması mezhepten çıkmaktır, ilhaddır.) [Mektubat 1/312, Mebde ve Mead 31]
En son e-mir tarafından Paz 19 Nis. 2009, 20:36 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Soru: Hocam, bir ayeti kerimeyi veya bir hadisi şerifi okuyup onunla amel edebilirmiyiz?
Cevap: Fıkıh kitaplarına alınmamış bazı hadisler, amellerin faziletlerinden filan bahsediyorsa onunla amel olunur. Takvayı, zühdü, uhuvveti teşvik eden bazı ayet ve hadislerle amel edilir. Bu da iyidir. Hoşdur. Güzeldir. Ama bazı ayet ve hadisleri okuduk. Müçtehitlerimizin içtihadı ile ayrı manada, ben bu mezhebi ve müctehidi bırakıp, bu ayetle veya bu hadisle amel edeyim dese caiz olmaz. Bu hatanın ta kendisidir. Ayetlerle veya hadislerle içtihat ayrılırsa, deriz ki, bu ayetin başka bir tevili vardır. Mensuhtur. Geneldir veya özel bir durumdur. Müçtehitler bütün bunları tetkik edip bu hükümleri çıkarmışlardır. İçtihada teslim oluruz. Burada önemli bir hususa işaret etmek istiyorum. Eğer bu ayet, içtihat, hadis-içtahit çatışmasından şüpheye düşersek ehline sormalıyız. Her gördüğümüz ayetle hadisle amel edersek delalete düşeriz..................... zırva devam ediyor cevabını ise yukarda verdim
Biraz konu tekrarı gibi olacak ama yukardaki ilk mesajın daha ayrıntılısını buldum. İnşaallah sonra düzenlerim
Sünnete Uymak Ve Onunla Çelişen Sözleri Terk Etmek Hakkında Müçtehid Âlimlerin Görüşleri
Bismillahirrahmanirrahim
Müçtehit âlimlerin bu konuyla ilgili görüşlerinden ulaşabildiklerimizi veya bir bölümünü aktarmamız faydalı olacaktır. Belki bu görüşler, onları hatta daha alt seviyede olanları körükörüne taklit eden ve onların mezheplerine ve görüşlerine gökten inmiş açık hüküm ve delil gibi sarılan insanlara bir nasihat ve uyarı olur. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Rabbinizden size indirilene uyun. O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!”
1-Bu, İmam Tahâvî’nin de kendisinden muztarib olduğu taklittir. O şöyle demiştir: “Taassup sahibinden veya aptaldan başkası taklit etmez.” İbn Abidin, risalelerinden “Resmü’l-müftî, Mecmûatü’r-resâil” (c.1, s.32) de bu sözü nakleder.
1- Ebû Hanife
Bu müçtehit âlimlerin ilki, Allah rahmet eylesin, İmam Ebû Hanife Numan b. Sabit’tir. Mezhebinden olanlar, ondan çeşitli söz ve ifadeler nakletmişlerdir. Hepsi de aynı sonuca götürmektedir ki, o da, “Hadisle amel etmenin ve imamların ona ters olan görüşlerini terk etmenin vacip olmasıdır.”
1- “Hadis sahih olduğunda, o benim mezhebimdir.”
İbn Abidin, “el-Hâşiye” (1/63), “Resmü’l-müftî, Mecmûatü’r-resâil” (c.1, s.4) ve Şeyh Sâlih el-Fullânî, “Îkâz’ul-himem” (s.62) ve başkaları nakletmişlerdir
2- “Nereden aldığımızı bilmedikçe hiç kimseye bizim görüşümüzle amel etmesi helâl değildir.”
Bir başka rivayette: “Delilimi bilmeyen kimsenin görüşlerimle fetva vermesi haramdır .
İbn Abdülberr, “el-İntikâ fî fedâili’s-selâseti’l-eimmeti’l-fukahâ” (s. 145); İbn Kayyim, “İ’lâmu’l-muvakkiîn” (2/309); İbn Abidin “el-Bahru’r-râik”e yaptığı “el-Haşiye” (6/293), “Resmü’l-müftî” (s.29,32); Şa’rânî, “el-Mîzân” (1/55), ikinci rivâyet. Üçüncü rivâyeti ise, Abbas ed-Dûrî, İbn Main’in “et-Târîh”inde (6/77/1), İmam Züfer’den sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Benzer bir söz de Ebû Hanife’nin talebeleri Ebû Yusuf, İmam Züfer, Afiye b. Yezid’den rivâyet edilmiştir; bkz. “el-Îkâz”, s. 52. İbn Kayyim, Ebû Yusuf’tan gelen rivâyetin kesinlikle sahih olduğunu söyler (2/344). “el- Îkâz”a yapılan yorumda yer alan fazlalık (s.65), İbn Abdülberr ve İbn Kayyim’den rivâyet edilmiştir.
Bir başka rivayette: “Çünkü biz insanız. Bugün bir söz söyler, yarın ondan vazgeçebiliriz.” şeklinde ziyade vardır.
Bir diğer rivâyette: “Aman ey Yakub (Ebû Yusuf)! Benden duyduğun her şeyi yazma. Çünkü ben bugün bir görüş dile getirir, yarın onu terk edebilirim. Yarın bir görüş dile getirir, öbür gün ise onu terk edebilirim 2- Malik b. Enes
İmam Malik şöyle demiştir:
1- “Ben bir insanım; doğruya ulaştığım da olur, yanıldığım da olur. Benim görüşlerime bakın; onlardan Kitap ve Sünnet’e uyanları alın, onlara uymayanları bırakın
İbn Abdülberr, “el-Câmi” (2/32). Ondan naklen İbn Hazm, “Usûlü’l-ahkâm” (6/149). Ayrıca bkz. el-Fullânî (s. 72).
2- “Allah Rasûlü (s.a.v.)’nden başka herkesin sözü alınır da, terk edilir de. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) bunun dışındadır
Bu sözün İmam Malik’e ait olduğu, sonradan gelen âlimler arasında meşhurdur.
İbn Abdülhâdî, “İrşâdü’s-sâlik” (1/227) adlı kitabında bu sözün ona ait olduğunu doğrulamıştır. İbn Abdülberr “el-Câmi” (2/ 91)’de, İbn Hazm “Usûlü’l-ahkâm” (6/145,179)’da bunu Hakem b. Uteybe ile Mücahid’in sözü olarak nakletmişlerdir. Takıyuddin es-Subkî de “el-Fetâvâ” (1/148)’da bunu İbn Abbas’ın sözü olarak nakletmiş ve çok güzel bir söz olduğunu dile getirerek, şöyle demiştir:
“Bu sözü İbn Abbas’tan Mücahid, o ikisinden de İmam Malik almıştır. Daha sonra onun sözü olarak meşhur olmuştur.”
Diyorum ki: Sonra da onlardan İmam Ahmed almıştır. Ebû Davud “Mesâilu’l-İmam Ahmed” (s. 276) adlı kitabında şöyle der: “Ahmed’in şöyle dediğini işittim: Hz. Peygamber (s.a.v.) dışında her insanın bazı görüşleri alınıp, bazı görüşleri terk edilebilir.”
3- İmam Şafiî
İmam Şafiî’ye gelince; bu konuda ondan gelen nakiller daha fazla ve daha güzeldir. Şafiî mezhebinin müntesipleri, bu nakillerle en fazla ve en iyi şekilde amel eden insanlar olmuşlardır. Bu konudaki sözlerinden bazıları şunlardır:
İbn Hazm şöyle demiştir (6/118): “Taklit edilen fakihlerin bizzat kendileri taklidi kabul etmemişlerdir. Onlar, öğrencilerini taklitten sakındırmışlardır. Bu hususta en fazla titizlik gösteren de İmam Şafiî’dir. Çünkü o, sahih hadislere uyma ve hadislerin gereğince amel etme konusunda kimsenin ulaşamadığı seviyeye ulaşmış ve tümüyle taklit edilmekten de uzak olduğunu açıkça ilan etmiştir. Allah bu davranışından dolayı onu mükâfatlandırsın ve sevabını ona bol bol versin. O birçok hayrın sebebiydi.”
1- “Her insana Allah Rasûlünün (s.a.v.) istisnasız tüm sünneti ulaşmamıştır. Dile getirdiğim görüşlerde ve belirlediğim prensiplerde, Allah Rasûlünün sünnetine aykırı bir durum varsa, bu durumda Allah Rasûlünün hadisi, benim görüşümdür
Hâkim bunu İmam Şafiî’ye ulaşan bir rivâyet zinciri ile rivâyet etmiştir. Bkz. İbn Asâkir, “Târîhu Dımaşk” (15/1/3); “İ’lâmu’l-muvakkiîn” (2/ 363-364) ve “el-Îkâz” (s.100).
2- “Müslümanlar şu konuda ittifak etmişlerdir: Allah Rasûlünün (s.a.v.) sünneti açıkça belli olduktan sonra onu başka birinin sözü için terk etmesi helâl değildir. İbn Kayyim (2/361); el-Fullânî (s.68).
3- “Kitabımda Allah Rasûlünün (s.a.v.) sünnetine ters bir şey bulursanız, Allah Rasûlünün(s.a.v.) sünnetiyle amel edin; benim görüşümü bırakın.” (Bir başka rivayette: “Ona uyun; başkasının sözüne itibar etmeyin .
el-Herevî, “Zemmü’l-kelâm” (3/47/1); Hatîb, “el-İhticâc bi’ş-Şâfiî” (8/ 2); İbn Asâkir (15/9/1); Nevevî “el-Mecmû” (1/63); İbn Kayyim (2/ 361); el-Fullânî (s.100). Diğer rivâyet için bkz. Ebû Nuaym “el-Hilye” (9/107); İbn Hibbân “es-Sahîh” (3/284 - el-İhsân) sahih bir senedle.
4- “Hadis sahih olduğunda, o benim mezhebimdir
Nevevî, a.y.; Şa’rânî (1/57) (Bu sözü, Hâkim ve Beyhakî’ye dayandırmıştır); Fullânî (s.107). Şa’rânî şöyle demiştir: “İbn Hazm şöyle dedi: “Yani hadis, ona veya başka âlimlere göre sahih olduğunda.”
5- “Siz hadisleri ve ricali benden daha iyi bilirsiniz. Sahih hadis olduğunda onu bana bildirin. Kûfeli, Basralı veya Şamlı, hangi diyardan olursa olsun, sahih olduğunda ona gideyim.”
Burada hitap İmam Ahmed b. Hanbel’edir. Bkz. İbn Ebû Hâtim “Âdâbü’ş-Şâfiî” (s.94-95); Ebû Nuaym “el-Hilye” (9/106); Hatîb “el-İhticâc biş-Şâfiî” (8/1); ondan naklen İbn Asâkir (15/9/1), İbn Abdülberr “el-İntikâ” (s.75); İbnü’l-Cevzî “Menâkibü’l-İmâm Ahmed” (s.499); Herevî (2/47/2). Bunlar, üç ayrı senedle Abdullah b. Ahmed b. Hanbel’in, babasından, İmam Şâfiî’nin böyle dediğini naklettiğini rivâyet etmişlerdir. Bu sözün İmam Şâfiî’ye ait olduğu doğrudur. Bu yüzden İbn Kayyim “İ’lâm” (2/325) ve el-Fullânî “el-Îkâz” (s.152)’de bu sözün İmam Şâfiî’ye ait olduğunu kesin bir şekilde dile getirmişler ve şöyle demişlerdir:
6- “Hadis âlimleri tarafından benim görüşlerime aykırı olarak sahih hadis rivayet edilecek olursa, ben hadise muhalif o görüşlerimden sağlığımda da, öldükten sonra da vaz geçtim
7- “Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sabit olan sahih bir hadise rağmen benim ona ters bir söz söylediğimi görürseniz bilin ki, aklım gitmiştir
İbn Ebû Hâtim, “Âdâbü’ş-Şâfiî” (s. 93); Ebû’l-Kâsım es-Semerkandî, “el-Emâlî”; ondan nakille Ebû Hafs el-Müeddib, “el-Müntekâ” (1/234); Ebû Nuaym “el-Hilye” (9/106) ve İbn Asâkir (15/10/1) sahih senedle rivâyet etmiştir.
8- “Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisine muhalif olan bütün söz ve görüşlerimde, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisi uyulmaya daha layıktır; beni taklit etmeyin
İbn Ebû Hâtim (s.93); Ebû Nuaym ve İbn Asâkir (15/9/2) sahih bir senedle rivâyet etmiştir.
4- Ahmed b. Hanbel
İmam Ahmed’e gelince; o, müçtehit âlimler arasında en fazla hadis toplayan ve onlara en çok bağlanan kişidir. Hadise bağlılıkta o kadar ileriydi ki, dinin ayrıntı ve reyle ilgili konularında kitap kaleme alınmasını hoş görmezdi.,, O, hadise bağlılık hususunda şöyle demiştir: İbnü’l-Cevzî, “el-Menâkıb” (s.192).
1- “Beni taklit etme. Malik’i de, Şafiî’yi de, Evzaî’yi ve Sevrî’yi de taklit etme. Onlar bilgiyi nereden aldılarsa, sen de oradan al
el-Fullânî (s.113), İbn Kayyim, “İ’lâm” (2/302).
2- “Evzaî’nin görüşü, Malik’in görüşü, Ebû Hanife’nin görüşü... Bunların tümü birer görüşten ibarettir ve bana göre hepsi eşittir. Delil sadece eserlerdedir
İbn Abdülberr, “el-Câmi” (2/149).
3- “Kim Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) hadisini kabul etmezse, o helâkın eşiğindedir . İbnü’l-Cevzî (s.182).
İşte bunlar, müçtehit âlimlerin sünnete sarılmayı emreden ve kendilerini basiretsiz bir şekilde taklit etmeyi yasaklayan sözleridir. Bunlar yorum ve tartışma kabul etmeyecek derecede gayet açık ve net sözlerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar . Nisa, 65.
“Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. Nur, 63.
Hafız İbn Receb (rah.a.) bu konuda şöyle demiştir:
“Kendisine, Rasûlullah’ın (s.a.v.) emrinin ulaştığı ve onu bilen her insanın yapması gereken ve onun hakkında vacip olan şudur: İleri gelen bir âlimin görüşüne aykırı olsa dahi bu emri halka duyurup açıklamak ve onlara öğüt verip, Hz. Peygamber’in emrini yerine getirmelerini emretmek.
Çünkü Allah Rasûlünün emri, yüceltilmeye ve uyulmaya, bazı konularda yanılarak sünnete aykırı düşebilen herhangi bir büyük âlimin görüşünden daha lâyıktır. Bu sebeple sahâbîler ve onlardan sonra gelen nesiller, sahih sünnete aykırı davranan herkesi eleştirmişler ve bazen bu eleştirinin dozunu çok yükseltmişlerdir
Ben diyorum ki: Bu tutumu babalarına ve âlimlerine karşı da göstermişlerdir. Nitekim Tahâvî “Şerhu Meâni’l-âsâr”da (1/372) ve Ebû Ya’lâ da “Müsned”inde (3/1317) ravileri güvenilir olan sahih bir senedle Sâlim b. Abdullah b. Ömer’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
“Mescidde İbn Ömer’le oturuyorduk. Derken Şamlılardan bir adam geldi ve ona temettü haccını sordu. İbn Ömer: “Bu, güzel bir şeydir.” dedi. Adam: “Fakat baban bunu yasaklıyordu.” dedi. İbn Ömer adama: “Yazıklar olsun sana! Babam bunu yasaklamış olabilir; ama Resûlullah (s.a.v.) bunu yapmış ve yapılmasını emretmiştir. Şimdi sen Resulullah’ın emrine mi yoksa babamın yasağına mı uyarsın?” karşılığı verdi. Adam: “Resûlullah’ın emrine uyarım.” dedi. İbn Ömer: “Artık git.” dedi.
Bu rivâyetin bir benzerini de İmam Ahmed (Hadis no: 5700) rivâyet etmiştir. Tirmizî de “Şerhü’t-Tuhfeti” (2/82) bunu rivâyet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir. İbn Asâkir (1/51/7) de İbn Ebû Zi’b’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Sa’d b. İbrahim (yani Abdurrahman b. Avf’ın oğlu), bir adam hakkında Rebia b. Ebû Abdurrahman’ın görüşüyle hüküm verdi. Bu hüküm adamın aleyhine idi. Ben ona, Resûlullah’tan, bu hükümle çelişen bir hadis aktardım. Bunun üzerine Sa’d, Rebia’ya: “Bu İbn Ebû Zi’b’tir. Bana göre güvenilir bir ravidir. Bana, verdiğim hükmün aksine Resûlullah’tan bir hadis nakletti.” Dedi. Rebia ona: “Sen içtihat ettin ve hükmün geçerli oldu.” dedi. Sa’d ise: “Ne acayip durum! Ben Resûlullah (s.a.v.)’ın hükmününü bırakacağım, Sa’d’ın hükmüyle hükmedeceğim, öyle mi?! Bilakis Sa’d’ın hükmünü bırakıyor ve Resûlullah (s.a.v.)’ın hükmüyle hükmediyorum.” dedi. Ardından davayı yazdığı kağıdı getirterek, onu yırttı ve adamın lehine hüküm verdi.”
Abdullah b. Mes’ud -radıyallahu anh- dedi ki: “Sizden kim başkalarının izinden gidecekse, ölmüş olanların sünnetine uysun. Bunlardan kastım Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’ın ashabıdır. Onlar bu ümmetin en hayırlıları idiler. Kalbleri en iyi, ilimleri en derin, kendilerini külfete sokmaları en az olanlardı. Allah tarafından Peygamberinin arkadaşlığı, dinini taşımaları için seçilmiş bir topluluktular. Sizler de ahlakınızı onların ahlakına, yolunuzu onların yoluna benzetiniz. Çünkü onlar dosdoğru hidayet üzere idiler.” Yine şöyle demiştir: “Tabi olunuz, bid’at ortaya koymayınız. Çünkü ona ihtiyacınız yoktur. Siz eski yola uymaya bakınız.” Beğavî, Şerhu’s-Sünne. Darimî, Sünen.
Dört Mezheb İmamının Kendilerinin Taklid Edilmesini Yasaklaması