Şeyh Muhammed Hayatü's-Sindî şöyle der: "Her müslümanın Kur'ân ve hadislerin anlamlarını öğrenmeye, mânâlarını anlamayı araştırmaya, onlardan hüküm çıkarmaya gayret göstermesi gerekir. Eğer hüküm çıkarmaya güç yetiremezse âlimleri taklid etmesi gerekir. Fakat belli bir mezhebi taklid etmesi gerekmez. Çünkü böyle bir taklid o mezhebin imamını nebi yerine koymak gibi olur.(56) O kişi için her mezhepten en ihtiyatlı olan görüşleri alması gerekir. Zaruret halinde ruhsatlarla amel etmesi de caiz olur. Zaruret olmadığı takdirde en güzeli ruhsatı terketmektir. Günümüzde, belirli bir mezhebe intisap etmenin gerekliliğini ortaya atan kişilerin bir mezhepten bir mezhebe geçmeyi caiz görmemeleri cehalet, bid'at ve yoldan sapmadır. Onları, mensuh olmayan sahih hadisleri terkettik lerini ve mezheplerine mesnedsiz ve dayanaksız bağlandıklarını gördük."
İslam’da Mezhep, Muhammed Sultan el-Mâsumî www.musluman.biz adresinden alınmıştır.
56) Yazar (el-Masumî); "Nebi yerine koymak gibi olur" ifadesi hakkında şöyle der: "Bilakis onu (imamı) rab edinmenin ta kendisidi r." ("Onlar Allah'tan başka hahamlarını ve ruhbanlarını rab edindiler .") Adıy bin Hatim (r.a.) hadisinde bu âyet böyle tefsir edilmekte .
İmam Şafiî şöyle der: "Kim bir şeyin helâl veya haram olması konusunda sahih bir hadisin aksine belirli bir mezhebi taklid eder de; taklid onu sünnet ile amel etmekten alıkoyarsa, taklid ettiği kimseyi Allah'ın haram kıldığını helâl, helal kıldığını haram yaptığı gerekçesiyle Allah'dan başka rab edinmiş olur."