Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Vesile
  • » Vesile Konusunda Zayıf ve Uydurma Hadis Rivâyetleri

  • Vesile Bidatının Evrimleşmesi

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Vesile Bidatının Evrimleşmesi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Vesile Bidatının Evrimleşmesi Vesile Bidatının Evrimleşmesi Icon_minitimePtsi 29 Ağus. 2011, 22:09

    ....Endülüs tasavvuf düşüncesinin ilk temsilcilerinden olan Muhammed İbn Meserre (319/931)'nin bu konudaki düşünceleri, o dönemdeki tevessül anlayışını yansıtması açısından dikkat çekicidir. İbn Meserre'ye göre Allah'a yakın olmayı, O'ndan uzaklaşarak istemek en büyük ve en kalın perdedir. Allah kendisine şah damarından daha yakın iken, O'nun dışında bir sebep arayan O'ndan uzaklaş­mış olur. Allah'ı zikredenler, yalvarıp yakaranlar, O'nu sevme konusunda teves­sülden uzak dururlar. Allah'tan başkasını vesile edinmek insanı O'na ulaştırmaz. Zira Allah ile kul arasında Allah'ı bilmemek ve O'nu tanımamak dışında hiçbir mesafe yoktur. Allah kendisini bildirdiği şekilde tanınmalıdır. Allah'tan uzaklaş­ma, O'nu bilmemenin, mesafeleri geçip talebi görmek ise niyeti bozmanın bir cezasıdır. Zira Allah'tan uzaklık, kullara verilen en büyük cezadır.(33)

    ...Nakşibendiyye şeyhlerinden Mevlâna Yakub Çerhî (847/l443)'nin anlattığı bir olay konuya açıklık getirmesi bakımından zikredilmeye değer: "Medine'de bir âlim görmüştüm, Şunu söylüyordu: Allah Kur'ân'da "Bugün sizin dininizi ikmâl ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım” (39)buyuruyor. Bundan anla­şıldığına göre Kitap ve Sünnet ile amel kâfidir, insanın şeyhe neden ihtiyacı ol­sun? Bu sözü Bahaeddin Nakşibend'e söyledim. Beni dinledi ve; (çok güze! söylemiş) dedi.” (40)

    Yukardaki ikisi ne kadar doğru ve mantıklı, keşke bunlarla amel etselerdi. Ama onlar aşağıdakileri de söylemekten çekinmediler.

    ...Şeyhin, müridler ile Allah arasında gaye değil vasıta olduğunu anlatan bir çok haber vardır. Nakşibendiyye tarikatı şeyhlerinden Ebu'l-Hasan Harkani (424-425/1033)'nin müridlerine tavsiye ettiği şu davranış, bunlardan sadece biridir. Seyahate çıkmak isteyen bazı kimseler Ebu'l-Hasan Harkânî'den yoldaki tehlikelerden kendilerini koruyacak bir dua öğretmesini rica ettiklerinde Harkânî şöyle dedi: "Her hangi bir talihsizliğe uğrarsanız adımı zikredin." Bu cevap onların hoşuna gitmedi. Bununla birlikte yola çıktılar ve seyahat sırasında şakilerin sal­dırısına uğradılar. İçlerinden birisi velînin adını andı ve şakilerin büyük şaşkınlı­ğını çekecek bir tarzda gözden kayboldu. Şakiler onun ne devesini, ne de ticarî eşyasını bulabildiler. Ötekiler ise bütün elbise ve mallarını kaptırdılar. Ülkeleri­ne döndüklerinde şeyhten bu sırrı açıklamasını rica ederek şöyle dediler: "Hepi­miz Allah'a yalvardık, yakardık, ama sesimizi duyuramadık. Senin adını anan kimse ise soyguncuların gözleri önünde kayboldu." Şeyh de bunun üze­rine şunları söyledi: "Siz Allah'a şeklen yalvarıyorsunuz. Oysa ben, O'nu ger­çekten anıyorum. Bundan dolayı siz beni anar ve ben de sizin adınıza Allah 'ı anarsam, dualarınız kabul olur.”(42)

    ...."Ya Rasulallah! Benim için dua et ve bana şefaat et de şu musibetten kur­tulayım" şeklinde bir tevessülün mümkün olduğu, ancak "Ya Rasulallah.” Beni kurtar" diye yapılacak bir isteğin sahibini şirke götürebileceği endişesiyle uygun olmadığı vurgulanır.” (45) Ancak tasavvufi düşüncedeki "vabdet-i vücûd" anlayışın­da "İnsan-ı Kâmil" in Allah'ın kemâl sıfatları ile muttasıf ve Hak mazharı olduğu için, ruhanî bir tasarrufa sahip olduğu kabul edilir. Bununla beraber gerçek ta­sarruf eden Allah Teâlâ'dır. İnsan-ı Kâmil bu tasarrufun sadece bir görüntüsüdür. Derviş veya mürid însan-ı Kâmil olarak gördüğü şeyhinden veya tarikat pirlerin­den bu şekilde; yani "Ya şeyh! Beni kurtar" diye medet beklerse isteğini Allah'a arzetmiş sayılır. Hareket noktası böyle olunca dînî bir tehlikenin olmadığı sonu­cuna varıldığı belirtilir.(46)

    www.sadabat.net adresinden alınmıştır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Vesile Bidatının Evrimleşmesi

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Tasavvuf -