Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Küçük Abdestten Sonra Gezinmek

  • Peygamberler Küçük Günah İşler Mi?

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Icon_minitimeC.tesi 20 Ağus. 2011, 15:45

    2-Bakara 35. Ayetin Tefsirinde Kurtubi şu bilgileri vermiş:

    12- Peygamberler Küçük Günah İşler Mi?

    Bu hususta ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Acaba peygamberle­rin -Allah'ın selamı hepsine olsun- kendileri sebebiyle sorgulanacakları ve si­teme maruz kaldıkları küçük günahları işledikleri olmuş mudur, olmamış mı­dır? Bununla birlikte bütün ilim adamları peygaberlerin büyük günahları iş­lemekten, aynı şekilde ayıplanmayı, eksikliği ve düşüklüğü gerektiren her tür­lü alçaltıcı işten de masum olduklarını ittifakla kabul etmişlerdir. Kadı Ebû Bekr (el-Bakıllanî)'ye göre bu, icma ile böyledir. Üstad Ebû İshak el-İsrefanî'ye göre ise, bunun böyle olması mucize delilinin bir gereğidir. Mu'zetile'ye göre ise, bu durum -kendi delillendirme usullerine göre- aklın konu ile ilgili delilinin bir gereğidir.

    Taberi ve bazı fakihler, kelamcılar ve hadis bilginleri der ki: Peygamber­lerden küçük günahlar sadır olur. Bu konuda: Peygamberler bütün bunlar­dan korunmuşlardır (masumdurlar). [diyen]Rafızîlere muhalefet ederler. Delil olarak ise, Kur'an-ı Kerim'de konu ile ilgili delilleri ve bunu ifade eden anlamları çı­kardıkları hadis-i şerifleri gösterirler. Bu husus açıktır ve bunun anlaşılmaya­cak bir tarafı yoktur.

    Malik, Ebû Hanife ve Şafii mezhebine mensup fukahânın cumhuru ise şöyle demektedirler: Peygamberler, tüm büyük günahlardan nasıl korunmuş iseler, bütün küçük günahlardan da öylece korunmuşlardır. Çünkü bizler fiillerinde, uygulamalarında ve yaşayışlarında herhangi bir ka­rineyi göz önünde bulundurmaksızın mutlak olarak onlara uymakla emrolunmuşuzdur. Onların küçük günahı işleyebileceklerini caiz kabul edersek on­lara uymak mümkün olmaz. Çünkü onların işledikleri herhangi bir fiilin maksadı, ya Allah'a yakınlaştırıcıdır ve mubahtır yahut da yasak veya masiyettir. Fakat bir kişiye masiyet olma ihtimali olan bir işi yerine getirmesini emretmek doğru değildir. Özellikle usul âlimleri arasında, çatışma olması halin­de uygulamayı sözden öncelikli kabul edenlerin görüşüne göre bu, böyledir.[Ben/e-mir derim ki: Resullerin küçük günahları ve hataları vahy ile düzeltildiği için bizim "Acab bu sünnet hata mıdır." diye şüpheye düşme ihtimalimiz yoktur.]

    Üstad Ebû İshak el-İsferainî der ki: İlim adamları küçük günahlar husu­sunda farklı görüşlere sahiptirler. Çoğunluğun kabul ettiği görüşe göre pey­gamberlerin küçük günah işlemeleri caiz değildir. Kimisi de caiz kabul etmiş­tir. Ancak bu meselede dayanak teşkil edecek aslî bir delil yoktur. Birinci gö­rüşü kabul eden sonraki âlimlerden kimisi şöyle demiştir: Söylenmesi gere­ken şudur: Şanı yüce Allah, onların bir kısmının birtakım günahları işledik­lerini haber vermiş, bu günahları kendilerine nisbet etmiş, bundan dolayı da onlara sitem etmiştir. Yine onlar, kendilerinin bu tür hataları işlediklerini ha­ber vermiş, ancak onlardan sıyrılmış, ondan kopmuş ve tevbe etmişlerdir. Bü­tün bu hususlar -bir iki tanesini te'vil etmek mümkün olsa bile- tamamını te'vil etmek mümkün olmayacak şekilde birçok yerde vârid olmuştur. Ancak bun­ların hepsi de [hiçbiri] peygamberlerin makamlarını küçültecek özellikte değildir. On­ların işledikleri bu küçük hatalar, nadiren sadır olmuştur ve hata yoluyla ve­ya unutarak olmuştur. Ya da böyle bir işi işlemelerine götürecek bir te'vil so­nucu meydana gelmiştir. Ve onların bu hataları başkalarınınkine nisbetle ha­senattır. Onların mevkilerine, kıymet ve kadirlerinin yüksekliğine nisbetle ise onlar hakkında bir günahtır. Çünkü seyisin mükafat görebileceği bir işi yap­tığından dolayı vezir sorumlu tutulabilir. O bakımdan peygamberler güven­lik içinde olduklarını, esenlik içinde olduklarını, bilmekle birlikte Kıyamet gününde bunlardan dolayı sorguya çekileceklerinden çekinmişlerdir. Ebû İs-hak der ki: İşte doğrusu da budur.

    Cüneyd'in şu sözleri güzeldir: İyiler için hasenat olan şeyler mukarrebler için seyyiat olabilir. O bakımdan naslar, peygamberlerin -Allah'ın salat ve se­lamları üzerine olsun- birtakım günahları işlediklerine delil teşkil etseler bi­le bu, onların makam ve mevkilerini sarsmaz, rütbelerini düşürmez. Aksine yüce Allah, onların bu hallerini telafi etmiş, seçmiş, hidâyete iletmiş, övmüş, arındırmış, üstün tutmuştur. Allah'ın salât ve salamları üzerlerine olsun.


    Kurtubi, 27-Neml 10-11. Ayetlerin tefsirinde de şu bilgileri vermiştir:
    9. "Ey Musa! Şüphesiz ki Ben Azîz ve Hakim olan Allah'ım!
    10. "Asa'nı bırak." Onun ince yılanmış gibi hareket ettiğini görün­ce, arkasına bakmaksızın dönüp gitti. "Korkma ey Musa! Çün­kü Benim katımda rasûller korkmaz.
    11. "Zulmedenler müstesna. Sonra da kötü halini İyilikle değiştire­ne muhakkak Ben mağfiret ve rahmet ediciyim.

    Âyet-i kerime ile ilgili bir başka görüş daha vardır. O da buradaki istisna­nın muttasıl bir istisna olmasıdır. Anlam da şöyle olur: Hiçbir kimsenin ken­disini kurtaramadığı küçük günahları işlemek suretiyle peygamberler arasın­dan zulmedenler müstesnadır. Ancak Zekeriya oğlu Yahya (selam ona) istis­na olarak küçük günah işlememiştir. Ayrıca yüce Allah'ın Peygamber (sav) efendimiz hakkında "Allah geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın..." (el-Feth, 48/2) buyruğunda sözünü ettiği husus da müstesnadır. Bunu da el-Mehdevî zikretmiş olup en-Nehhâs tercih etmiş ve şöyle demiştir: Yüce Allah on­lar arasından (belirtilen şekilde küçük günahla) isyan edenlere Allah korkusunun müyesser kılındığını bildiğinden dolayı onları istisna ederek şöyle bu­yurmuştur: "Zulmedenler müstesna, sonra da kötü halini İyilikle değişti­ren..." kimse; o korkar, Ben ona mağfiret etsem dahi.

    ed-Dahhâk dedi ki: Bu buyruğu ile Âdem ve Dâvûd (ikisine de selâm ol­sundu kastetmektedir.

    ez-Zemahşerî dedi ki: Âdem, Yunus, Dâvûd, Süleyman, Yusuf'un kardeş­leri gibilerinin yaptıkları kusurlar ile Musa (a.s)'in Kıptî'yi indirdiği darbe ile öldürmesi bu kabildendir. Bir kimse dese ki: Tevbe ve mağfiretten sonra kor­kunun manası nedir? Ona şöyle cevap verilir: Yüce Allah'ı bilip tanıyanların hali budur. Onlar her zaman için masiyetlerinden ötürü korkarlar ve kalp­leri titrer. Aynı şekilde onlar tevbelerinin kabul edilmesi için gerekli şartlar­dan yerine getirmemiş olabilecekleri bir takım şartların olmadığından da emin olmazlar. Dolayısıyla bu eksik şart(lar)ın yerine getirilmesinin istene­ceğinden korkarlar.

    el-Hasen ve İbn Cüreyc dedi ki: Yüce Allah, Musa'ya sen o canı öldürdü­ğün için Ben de seni korkuttum, demiştir.

    el-Hasen dedi ki: Geçmişte peygamberler küçük günah işler ve bundan dolayı cezalandırılırlardı.

    es-Sa'lebî, el-Kuşeyrî, el-Maverdî ve başkaları da şöyle demişlerdir: Buna göre burada istisna sahihtir, yani peygamberlerden, rasûllerden nübüvvet ön­cesi işlemiş oldukları küçük günahlar ile nefsine zulmeden kimseler müstes­nadır. Musa, Kıptî'yi öldürmekten dolayı korkmuş ve bundan ötürü de tevbe etmişti.

    Şöyle de denilmiştir: Peygamberler, peygamberlikten sonra küçük günah­lardan da, büyük günahlardan da korunmuşlardır. Bu hususa dair açıklama­lar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/35. âyet, 13- başlıkta) geçmiş bu­lunmaktadır.

    Derim ki: Birincisi daha doğrudur, çünkü onlar şefaat hadisinde de belir­tildiği üzere kıyamet gününde bu günahlarından sıyrılmış olacaklardır. Allah'a yakın kılınmış bir kimse (mukarreb) herhangi bir küsur işleyecek olursa, bu kusuru ona bağışlanmış olsa dahi, bu kusurun izleri kalıcıdır. Bu iz ve etki devam "ettiği sürece korku da devam eder. Ancak bu korku cezalandırılma korkusu değil, ilahi azamet korkusudur. Sultan nezdinde günah işlediği zannolunan bir kimse, bu zan dolayısı ile içinde rahatsız edici bir duygu bu­lunur. Bu da ona duyulan güvenin saflığını bulandırır. Musa (a.s) da o Fira­vun kavmine mensub kişiye karşı böyle bir davranışta bulunmuş, sonra Al­lah'tan mağfiret dilemiş ve kendi nefsine zulmettiğini itiraf etmişti. Yüce Al­lah da onun günahını bağışlamıştı. Bu bağışlanmadan sonra da: "Rabbim, ba­na verdiğin nimet hakkı için artık günahkârlara arka çıkmam" (el-Kasas, 28/17) demişti. Ertesi gün bu sefer Firavun kavmine mensub bir başka kişi ile sınanmış, onu da yakalamak istemişti. Bu isteyişi ile birlikte de bir baş­ka olay olmuştu. Ertesi gün bu şekilde sınanmasına sebeb ise onun: "Artık günahkarlara arka çıkmam" demiş olması idi. Böyle bir ifade ise kendisi­nin başlı başına bir güç sahibi olduğunu dile getirmektedir. Dolayısıyla o ya­kalamak isteyip de, bunu yapmayınca böyle bir irade ve kasıt gösterdiğin­den dolayı cezalandırıldı. İsrail oğullarına mensub şahsı onun sırrını açığa vur­mak suretiyle musallat kıldı. Çünkü İsrailoğullanndan olan kişi Firavun kav­mine mensub olan kimseyi yakalamaya hazırlandığını gördüğünde kendisi­ni yakalamak istediğini zannetmiş, onun gizlediği sırrı açığa çıkartarak: "Ey Musa, dün bir kişiyi öldürdüğün gibi beni de mi Öldürmek istiyorsun ?" (el-Kasas, 28/19) demişti. Bunun üzerine Firavun kavmine mensub şahıs kaçmış ve İsrailoğullarına mensub şahsın Musa aleyhinde yaptığı açıklamayı Firavun'a bildirmişti. Bir gün Önce öldürülen şahsın durumu ise gizli kalmış ve kim ta­rafından öldürüldüğü bilinmemişti. Firavun durumu öğrenince, yakalanıp, öl­dürülmesi için Musa'nın ardından takipçiler gönderdi, Takip işi sıkılaştırıldı ve yolların başları tutuldu. Koşarak bir adam geldi ve: "Ey Musa! İleri gelen­ler seni öldürmek için hakkında danışıyorlar." (el-Kasas, 28/20) dedi. Da­ha sonra da yüce Allah'ın bize haber verdiği şekilde Mısır'dan çıktı. İşte Mu­sa (a.s)'ın bu korkusu, bu olaydan ötürü olmuştu. Rabbi her ne kadar onu kendisine yakini arttırmış, ona ikramda bulunmuş, onunla konuşmak için özellikle seçmiş ise de böyle bir suçun kalan izleri onun arkasına bakmadan kaçıp gitmesine sebeb teşkil etmişti.




    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Peygamberler Küçük Günah İşler Mi? Icon_minitimeC.tesi 20 Ağus. 2011, 15:48

    Razi de aynı ayetin tefsirinde

    Cenâb-ı Hakk'ın "zulmeden kimseler müstesna" ifadesine gelince, bunun manası şudur: "Lakin, zulmedenler hariç..." Buradaki zulüm, evlâyı terketmek ya da küçük günahlar kabilinden, nebilerden sadır olan şeylere hamledilmektedir. Bununla kastolunanın, Musa (a.s) da bulunan şeye ima olması da muhtemeldir ki, bu, son derece hoş olan tavizlerdendir.

    açıklamasını yapmış.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Peygamberler Küçük Günah İşler Mi?

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Akaid -