Vaktiyle sporla epeyce uğraşmış, Balkan ülkelerinde koşulara katılmış muhterem bir dost şöyle demişti: "Şöhret, bütün sporcuların Kabesidir. Hep onun etrafında tavaf ederler, oana yaklaşmak isterler, ellerini yüzlerini sürmek isterler."
Bir kısım insan için de kariyer aynı şey. Yani doçent, doktor, prof olmak. Üniversite dışındakiler de dahil bütün davranışları bu kariyer putuna ulaşmak amaçlıdır. Kariyer putunu gazaba getirebilecek bütün amelleri terk ederler. Hep kariyer putunun razı olacağı amelleri işlerler. Onlarla sohbet etseniz kariyer putuna olan ihlaslarını hemen görürsünüz.
Liselerin, imam-hatiblerin ve fakültelerin en samimi ve en çalışkan öğrncileri, hep bu kariyer putuna kaptırılmaktadır. "Köşe başları tutulmalıdır, kadrolaşılmalıdır." yutturmacasıyla nice büyük kaabiliyetler hep bu puta kurban edilmektedirler.
Hakaret gibi olmasın ama, branşları İslami ilimler olan yüzlerce kariyer sahibini sıksanız, İslami hareketin içine kaç damla damlar? Halkın üzerinde ne kadar etkileri var bunların?[Örneğin başörtüsü eylemlerine kaçı katıldı bu anlı şanlı profların?e-mir.]
Fakültenin ilk yıllarıydı. Basında ve yayında İslama hakaret edilmesine hiç dayanamazdık. Yine böyle hakaretlerin olduğu bir gazeteyi elimize alarak, nazımızın geçtiği ve samimiyetinden şüphe etmediğimiz bir asistan hocamıza koştuk. "Hocam şuna bakın. Şuna en kısa zamanda şöyle okkalı bir cevap yazın." dedik. Hocamız yazıya epeyce kızdıktan sonra, "Arkadaşaler bildiğiniz gibi ben bu sene doktoramı veriyorum. Bu yazıya cevap verirsem benim doktora yatar." dedi. Üzülerek dotor ünvanlı bir hocamıza koştuk. O da yakında doçent olacağını belirterek, basında böyle bir yazısının çıkması halinde doçent olamayacağı gerekçesi ile cevap yazmayı reddetti. Hemen doçent olan bir hocamıza koştuk. O da bize "İt ürür kervan yürür. Büyütmeyin bu kadar." dedi. Ennihaye profesör ünvanlı bir hocamıza baş vurduk. Gazeteyi okuyup, pişkin ve kendinden emin bir tavırla hepimizi süzdükten sonra, "Çocuklar! Kaç yılda müslüman bir profesör çıkıyor ve müslümanlara kaça mal oluyor biliyor musunuz?" dedi. Birkaçımızın başını okşayarak bizi odasından sepetledi. Hepimiz birbirimize bakakalmıştık.
Mehmed Göktaş, Gençlere Tevhid Dersleri, İstişare Yayınları, shf.44-48 Tarafımdan düzenlenmiştir.e-mir