Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Sahih-i Buhari
  • » Buhari'de Tenkid Edilen Hadisler

  • Buhari ve Zayıf Hadis

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Buhari ve Zayıf Hadis Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Buhari ve Zayıf Hadis Buhari ve Zayıf Hadis Icon_minitimeSalı 23 Şub. 2010, 23:41

    İmam Buhari ve Zayıf Hadis

    Bismillâhirrahmânirrahîm.

    Zayıf hadisin amele konu olup olmayacağı, üzerinde ulemanın ihtilaf ettiği bir husustur. Bu konudaki ihtilaflar, hadisin durumuna ve amel edilecek konunun mahiyetine göre alabildiğine geniş bir çerçeve oluşturur.Kaynaklarda bu konudaki görüşler genel olarak şu üç kategoride toplanmıştır:

    1- Zayıf hadisle, –ahkâmda olsun fezailde olsun– amel edilebilir.

    2- Bu türlü hadislerle hiçbir konuda amel edilemez.

    3- Bu türlü hadislerle sadece fezail, menakıb, mevaiz, tergib-terhib ve kıssalar konusunda amel edilebilir.

    Bu görüşlerden ilki Hadis imamlarından Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvud´a, ikincisi Yahya b. Ma´în, el-Buhârî ve Müslim´e, üçüncüsü de Süfyân es-Sevrî, Abdurrahman b. Mehdî ve İbn Ebî Hâtim´e nisbet edilir.[1]

    Görebildiğimiz kadarıyla Usul-i Hadis kaynaklarında İmam el-Buhârî´nin ismi, zayıf hadis ile hiçbir konuda amel edilemeyeceğini söyleyenler arasında zikredilmektedir.

    Ancak bizzat İmam el-Buhârî´nin eserlerinde –ki az sonra Sahîhu´l-Buhârî´den örnekleriyle zikredeceğiz– sergilediği tavır, onu bu kategoriye sokmanın tartışmaya açık bir husus olduğunu göstermektedir.

    Konunun ayrıntısına girmeden önce, gerek Hadis, gerekse Fıkıh imamları tarafından genel bir kaide olarak görülen ve uygulanan şu noktanın altını çizmek gerekir: Bu imamlar eğer bir konuda sahih hadis bulamamış iseler, o konudaki zayıf hadisi kıyasa ve içtihada tercih etmiş ve hükme medar kılmışlardır.

    Örnek olarak İmam Ebû Hanîfe´nin, kıyasa aykırı olan "kahkaha hadisi" ile amelini, İmam Mâlik´in mürsel, münkatı ve belâğât türündeki hadisleri ve sahabî kavlini kıyasa tercihini, İmam eş-Şâfi´î´nin, kerahet vakitlerinde namaz kılmanın Mekke´ye mahsus olmak üzere caiz olduğunu bildiren hadisi –yine kıyasa muhalif olmasına rağmen– esas almasını ve İmam Ahmed b. Hanbel´in, kıyasa ancak sahih bir hadis veya sahabî kavli yahut zayıf bir hadis bulamadığı zaman başvurmasını zikredebiliriz.[2]

    Fıkıh imamlarının bu tavrının yanısıra Hadis imamlarının tutumu da yukarıda söylediğimizi doğrular mahiyettedir. Nitekim en-Nevevî, es-Süyûtî, es-Sehâvî ve el-Heytemî gibi alimler, tergib-terhib, fezail ve mevaiz konularında sahih bir hadis bulunmadığı zaman zayıf hadisle amel edilebileceği konusunda Hadis ve Fıkıh ulemasının ittifak ettiğini belirtmişlerdir.[3]

    İmam el-Buhârî´nin adının, zayıf hadis ile hiçbir surette amel edilemeyeceğini söyleyenler arasında zikredilmesine gelince, kanaatimize göre burada bir zühul söz konusudur.

    Zira İmam el-Buhârî´nin Sahîh´inde, senedindeki muhtelif kusurlar sebebiyle zayıf bulunmuş hadisler mevcuttur.[4] Aşağıda bu eserden, senedlerindeki bazı ravilerin taz´if edilmiş kimseler olması sebebiyle ulema tarafından zayıf bulunmuş rivayetlere örnekler zikredeceğiz.


    Söz konusu raviler hakkında –tıpkı başka pek çok ravi hakkında olduğu gibi– "Hadis imamlarının bir ravi hakkındaki görüş ayrılığı Fıkıh imamlarının ahkâmda içtihattaki ihtilafına benzer. Dolayısıyla bu raviler hakkında başka Hadis imamlarının değerlendirmesi olumsuz olsa bile, El-Buhârî´nin değerlendirmesinin olumlu olması, o ravinin rivayet ettiği hadisin mutlak olarak zayıf olmasını gerektirmez; burada son tahlilde bir "içtihad ihtilafı"ndan söz edilebilir" şeklindeki bir itiraz ilk bakışta makul ise de, aşağıda zikredeceğimiz örnek rivayetler, durumun bu bağlamda değerlendirilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

    Zira bu rivayetlerin senedlerinde bulunan kimi raviler, bizzat İmam el-Buhârî tarafından taz´if edilmiş kimseler olarak dikkat çekmektedirler. Dolayısıyla onların naklettiği rivayetlerin –en azından senedleri itibariyle– İmam el-Buhârî nazarında da zayıf olarak değerlendirilmesi kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Ancak konuyla ilgili müsned rivayetlere geçmeden önce İmam el-Buhârî´nin –önceki alimler arasında da etrafında bir hayli münakaşa cereyan etmiş olan– muallak rivayetlerinin durumu hakkında –tezimizi destekleyen– kısa bir izahat yapalım:

    Bilindiği gibi Sahîh´teki muallak rivayetler, senedli olarak verilmeyişleri sebebiyle Usul-i Hadis kitaplarındaki "sahih hadis" tanımına uymamaktadır.

    Ancak Sahîh´teki bu türlü rivayetlerin kiminin İmam el-Buhârî tarafından yine Sahîh´in başka yerlerinde, kiminin başka musannıfların eserlerinde sahih-muttasıl senedlerle zikredilmiş olması onların sahih olarak kabul edilmesi için yeterlidir.

    Bununla birlikte Sahîh´in bazı başka muallak rivayetleri (özellikle "temrîz sigası" ile verilmiş olanlar) de mevcuttur ki bunların Ümmet´in ameline konu olmaları (ma´mulun bih olmaları) dışında başka bir unsur tarafından desteklenmediğini görüyoruz. Şu rivayeti örnek olarak zikredebiliriz:

    İmam el-Buhârî, Sahîh´te[5] "Zikredildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v) vasiyetten önce borcun ödenmesiyle hükmetmiştir" diyerek Peygamberimiz (s.a.v)´in bir kazasını muallak olarak vermiştir. Ahmed b. Hanbel, et-Tirmizî ve İbn Mâce tarafından muttasıl olarak aktarılmış bulunan[6] bu rivayet sened itibariyle zayıftır.[7]

    Ancak İbn Hacer, bu rivayetin ittifakla ma´mulun bih olması sebebiyle makbul olduğunu söyler ve et-Tirmizî´nin bu yoldaki beyanını nakleder.[8]

    Hatta bu muallak rivayetler içinde "cezm sigası" ile zikredildiği halde zayıf olanlar vardır. Mesela "Kitâbu´z-Zekât"ta Tâvus´un Mu´âz b. Cebel (r.a)´den naklettiği bir rivayet böyledir. Bu rivayet, başkaları tarafından Tâvus´a kadar muttasıl olarak aktarılmış olmakla birlikte Tâvus, Mu´âz b. Cebel (r.a)´den birşey işitmemiştir.[9] Dolayısıyla bu rivayetin sadece Tâvus´a kadar olan kısmı muttasıldır, ondan sonrası ise münkatıdır.

    Keza bu türlü muallak hadisler arasında şazz ve muallel olanlar da mevcuttur.[10]

    Şu halde İmam el-Buhârî´nin muallak hadislerinin başka tariklerden mutlak olarak sahih olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.


    I. el-Buhârî´nin Sahîh´indeki zayıf rivayetlere örnekler.

    1- el-Buhârî, Sahîh´inin "Kitâbu´r-Rikâk" bölümünde, senedinde Muhammed b. Abdirrahmân et-Tufâvî´nin bulunduğu bir hadis tahriç etmiştir.

    İbn Hacer şöyle der: "Bu zat hakkında Ebû Zür´a, "Münkeru´l-hadîs´tir" tabirini kullanmış
    (...), İbn Adiy de bu zatın birçok hadisine (zayıf ravilere tahsis ettiği el-Kâmil adlı eserinde) yer vermiştir.

    "Ben derim ki: Bu zatın el-Buhârî´de üç hadisi mevcuttur ki bunlar İbn Adiy´in münker bulduğu rivayetlerden değildir. (...) Bu hadislerden üçüncüsü, "Kitâbu´r-Rikâk"ta yer alan "Dünyada bir garip gibi ol" hadisidir. Bu, et-Tufâvî´nin teferrüd ettiği bir hadistir ve Sahîh´in garib rivayetlerindendir. Tergib-terhib hadisleri cinsinden olduğu için el-Buhârî bu rivayet hakkında teşeddüt göstermemiş gibidir."[11]

    2- Yine İmam el-Buhârî, Sahîh´inin "Kitâbu´l-Cihâd ve´s-Siyer" bölümünde, senedinde Übeyy b. Abbâs´ın bulunduğu bir hadis rivayet etmiştir. ed-Dûlâbî´nin zikrettiğine göre bizzat İmam el-Buhârî bu zat hakkında "Leyse bi´l-kavî" ifadesini kullanmıştır.[12]

    Her ne kadar İbn Hacer, bu zata, kardeşi Abdülmüheymin b. Abbâs´ın mütâbaat ettiğini söylemiş ise de, yine İbn Hacer, bizzat İmam el-Buhârî´nin, Abdülmüheymin hakkında da "Münkeru´l-hadîs" tabirini kullandığını nakletmiştir.[13]

    3- Yine İmam el-Buhârî, Sahîh´inin birçok yerinde el-Leys b. Sa´d´ın kâtibi Ebû Sâlih Abdullah b. Sâlih el-Cühenî´den müteaddit bablarda rivayette bulunmuştur.

    Bu zatın İmam el-Buhârî´nin -Sahîh´teki şartına uymadığını İbn Hacer açıkça söylemektedir.[14]


    Bu zatın Sahîh´teki rivayetleri genellikle başka tariklerden gelen rivayetlere tamamlayıcı veya açıklayıcı ziyadeler ihtiva eden rivayetler ise de, bu durum bizim tezimiz aleyhine delil teşkil etmez; tam aksine, ortaya koymaya çalıştığımız hususu destekler.

    4- Bir diğer örnek, Ebû Ümeyye Abdülkerîm b. Ebi´l-Muhârık´tır. İmam el-Buhârî, "Kitâbu´t-Teheccüd"de Peygamberimizin (s.a.v)´in teheccüd namazında okuduğu bir duayı rivayet ettikten sonra şöyle der: "Süfyân şöyle demiştir: "Abdülkerîm Ebû Ümeyye bu duanın sonunda şöyle bir ziyade rivayet etti:..."

    Bu zat hakkında cerh-ta´dil otoritelerinin kanaati genellikle menfidir. Bu sebeple İbn Hacer onun hakkında "Zayıftır" ifadesini kullanmıştır.[15]


    Yine İbn Hacer, İmam el-Buhârî´nin bu zat hakkındaki tutumunu şöyle diyerek savunur: "el-Buhârî bu zatın rivayetine yer vermekte iki noktadan mazurdur. Birincisi: Bu zattan, amellerin faziletleriyle ilgili bir hadisin metnine ziyade ihtiva eden bir ifade nakletmiştir..."[16]

    İbn Hacer´in bu ifadelerinin bizim tezimizi destekler mahiyette olduğu açıktır.

    5- İmam el-Buhârî Sahîh´te, Ebû Yahya Fuleyh b. Süleyman el-Huzâ´î (veya el-Eslemî)´nin birçok hadisine yer vermiştir.

    el-Buhârî´nin, Yahya b. Ma´în, Ebû Dâvûd, en-Nesâî, Ebû Hâtim İbn Ebî Şeybe ve İbnu´l-Medînî gibi otoriteler tarafından taz´if edilmiş olan[17] bu zatın hadisini tahrici konusunda İbn Hacer şöyle der: "el-Buhârî´nin bu zata itimadı Mâlik, İbn Uyeyne ve emsali kimselere itimadı gibi değildir. O, ancak bu zatın çoğu menakıb, bazısı da rikâk bahsine dair hadislerini tahriç etmiştir."[18]

    İbn Hacer´in bu ifadesi, İmam el-Buhârî´nin, menakıb ve rikâk konusundaki rivayetler hakkında, diğer bablardaki hadislere oranla daha toleranslı davrandığını açık biçimde göstermektedir.

    6- İmam el-Buhârî tarafından Sahîh´te bir hadisi tahriç edilmiş bulunan Kehmes b. el-Minhâl es-Sedûsî, yine bizzat İmam el-Buhârî tarafından zayıf raviler arasında zikredilmiş bir kişidir.[19]

    Her ne kadar Sahîh´te bu zat, Muhammed b. Sevâ es-Sedûsî´ye "makrunen"[20] zikredilmiş ise de, Sahîh´te üç hadisi bulunan Muhammed b. Sevâ es-Sedûsî´yi de aynı şekilde İmam el-Buhârî başkalarına –ki birisi de mezkûr Kehmes´tir– "makrunen" zikretmiştir.[21]

    Bu durum, her iki ravinin bahse konu rivayetlerinin tek başlarına Sahîh´in şartlarına uymadığını gösterir.

    7- Yine Sahîh´te hadisi tahriç edilmiş bir ravi olan Muhammed b. Talha b. Musarrıf, Hadis tenkitçilerinin beyanına göre babasından çok küçük yaşta hadis dinlemiş birisidir.[22]

    Bu zatın Sahîh´teki üç hadisinden birisi de babasından rivayetidir ve bu rivayet hakkında İbn Hacer şöyle der: "... Bu zatın Sahîh´teki hadislerinin üçüncüsü ise "Kitâbu´l-Cihâd"dadır ve (...) ferdir. Ancak bu hadis amellerin faziletleri ile ilgilidir."[23]

    8- Ebu´l-Kasım Miksem b. Bücre (veya Necde), Sahîh´te tek hadisi tahriç edilmiş bir ravidir; rivayeti de Sahîh´in garib rivayetlerindendir.[24] Ancak bu zatı İmam el-Buhârî´nin zayıf raviler arasında zikretmiş olması, konumuz açısından altı çizilmesi gereken örneklerden birisidir.[25]

    Buraya kadar zikrettiğimiz örneklerin, şu noktayı açıklığa kavuşturmak bakımından yeterli olduğunu söyleyebiliriz:

    1. İmam el-Buhârî´nin Sahîh´indeki bütün rivayetler sıhhat bakımından aynı derecede değildir.

    2. Bu eserdeki –sayıları az da olsa– bazı rivayetler, senedlerindeki bazı raviler sebebiyle zayıftır.

    3. Bu raviler ya bizzat İmam el-Buhârî tarafından zayıf raviler arasında zikredilmiş veya rivayetleri başka sebeplerle taz´if edilmiş kimselerdir. Ancak bu ravilerdeki zaaf, rivayetlerinin terk edilmesini gerektirecek ölçüde şiddetli değildir.


    4. Söz konusu rivayetlerden bir kısmı başkalarına makrunen zikredilmiştir.

    5. Bu rivayetlerin tamamı amellerin faziletleri, tergib-terhib... muhtevalıdır.

    6. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda İmam el-Buhârî´nin adının, zayıf hadislerle hiçbir konuda amel ve ihticac edilemeyeceği görüşünde olanların arasında zikredilmesinin tartışmaya açık olduğunu söyleyebiliriz.

    Ebubekir Sifil. [Vurgulamalar bana aittir. e-mir.]


    En son e-mir tarafından Salı 23 Şub. 2010, 23:45 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Buhari ve Zayıf Hadis Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Buhari ve Zayıf Hadis Buhari ve Zayıf Hadis Icon_minitimeSalı 23 Şub. 2010, 23:43

    DİPNOTLAR

    [1] es-Süyûtî, Tedrîbu´r-Râvî, I, 252-3; el-Kasımî, Kavâidu´t-Tahdîs, 116-7; Ahmed Naim, Tecrid Mukaddimesi, 340 vd.; Muhammed Acâc el-Hatîb, Usûlu´l-Hadîs, 373 vd.

    Yukarıda belirttiğimiz yerde es-Süyûtî, zayıf hadisle mutlak surette amel edilebileceği görüşünün Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd´a, hiçbir konuda amel edilemeyeceği görüşünün ise Ebû Bekr b. el-Arabî´ye ait olduğunu söyler.

    el-Kasımî ise, zayıf hadisle hiçbir surette amel edilemeyeceği görüşünün Yahyâ b. Ma´în ve Ebû Bekr b. el-Arabî´ye nisbet edildiğini belirttikten sonra, el-Buhârî ve Müslim´in görüşünün de bu doğrultuda olduğunu ileri sürer.

    Ahmed Naim, ahkâm ve akaid ile ilgili olmayan zayıf hadislerle amel edilebileceği görüşünün Abdurrahman b. Mehdî, Ahmed b. Hanbel ve Abdullah b. el-Mübârek´e nisbet edildiğini, bu türlü hadislerle hiçbir surette amel edilemeyeceği kanaatinin Ebu Bekr b. el-Arabî ve Ebû Şâme´ye ait olduğunu ve "pek ziyade iştihar" ettiğini söylediği, "ahkâm konusunda başka bir hadis bulunmadığı zaman zayıf hadisle amel olunabileceği görüşünün Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd´a nisbet edildiğini söyler.

    Muhammed Acâc el-Hatîb de zayıf hadisle amel konusunda hemen hemen el-Kasımî´nin söylediklerini aynen tekrar eder.

    [2] Bkz. el-Leknevî, el-Ecvibe, 48-9. Ayrıca Usûl-i Fıkıh kitaplarında konuyla ilgili bol miktarda örnek bulmak mümkündür.

    [3] En-Nevevî, el-Ezkâr, 47; es-Sehâvî, el-Kavlu´l-Bedî’, 363; el-Leknevî, a.g.e., 39 vd.

    [4] Burada el-Buhârî´nin sadece Sahîh´i üzerinde duracak ve diğer eserlerini bu çalışmanın dışında bırakacağız. Zira ihtiva ettikleri hadislerin sıhhat dereceleri bakımından el-Buhârî´nin diğer eserlerinin, Sahîh derecesinde olmadığı bilinen bir husustur. Dolayısıyla onun, Sahîh´te fezail-i a´mal, kısas, mevaiz gibi hususlarda zayıf hadisle ihticac ettiğinin ortaya konması, konu hakkındaki tezimizin doğruluğunu ispat için fazlasıyla yeterli olacaktır.

    Bununla birlikte İmam el-Buhârî´nin konu hakkındaki tavrını ortaya koyan en güzel örneklerden birisi, el-Edebü´l-Müfred´in durumudur.

    İmam el-Buhârî bu eserinde, istişhad, mütabaat vb. hususlar için değil, doğrudan ihticac amacıyla pek çok zayıf hadis sevketmiştir. Öyle ki, bu eserde bizzat kendisinin "münkeru´l-hadîs" olduğunu söylediği, diğer cerh-ta´dil otoriteleri tarafından "kezzâb", "metrûku´l-hadîs", "leyse bi sika", "lâ yuhteccu bih", "mechûl" gibi tabirlerle cerhedilmiş ravilerin rivayetleri mevcuttur. (Bkz. el-Leknevî, Zaferu´l-Emânî, 182 vd. (Abdülfettâh Ebû Gudde´nin yazdığı 3 numaralı dipnot.)


    [5] "Vesâyâ", 9.

    [6] İbn Hacer, Fethu´l-Bârî, V, 377.

    [7] İbn Hacer, a.y.

    [8] İbn Hacer, a.y.

    [9] İbn Hacer, en-Nüket alâ Kitâbi İbni´s-Salâh, 92-3.

    [10] İbn Hacer, a.g.e., 94-5.

    [11] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 440-1.

    [12] İbn Hacer, Tehzîbu´t-Tehzîb, I, 163.

    [13] A.g.e., VI, 383.

    Bilindiği gibi el-Buhârî bu ifadeyi, cerhin en ağırına işaret etmek için kullanır. ez-Zehebî´nin naklettiğine göre (bkz. Mîzânu´l-İ´tidâl, I, 6; II, 202) el-Buhârî şöyle demiştir: "Kimin hakkında "Münkeru´l-hadis" ifadesini kullanmışsam, ondan rivayette bulunmak helal değildir."


    [14] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 413 vd.

    [15] İbn Hacer, Takrîbu´t-Tehzîb, 361.

    [16] İbn Hacer, Tehzzîbu´t-Tehzîb, VI, 336.

    [17] Bkz. İbn Hacer, Tehzzîbu´t-Tehzîb, VIII, 273.

    [18] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 435.

    [19] el-Buhârî, ed-Du´afâu´s-Sağîr, 97.

    Burada şunu belirtmeliyiz ki el-Buhârî´nin bu zat hakkında zikrettiği tek ifade, onun, Kaderiye´nin görüşlerine kail olduğunun söylendiğidir.

    [20] Bir ravinin zayıf bir hadisini, sika olarak tanınan başka bir ravinin rivayetiyle birlikte zikretme işlemi hakkında kullanılan bir tabirdir. Rivayete kuvvet kazandırmak veya rivayetin bütünüyle zayıf olmadığını göstermek amacıyla yapılır.

    [21] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 439.

    [22] İbn Hacer, Tehzîbu´t-Tehzîb, IX, 212.

    [23] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 439.

    [24] İbn Hacer, Hedyu´s-Sârî, 445.

    [25] İbn Hacer, a.g.e., a.y.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Buhari ve Zayıf Hadis Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Buhari ve Zayıf Hadis Buhari ve Zayıf Hadis Icon_minitimeCuma 18 Şub. 2011, 22:37

    SAHÎHEYN'DE MUALLAK HADÎS: Muallak diye rivâyetin senedinin baş tarafından (yani müellif tarafından bir veya bir kaç ravinin düşmüş bulunduğu rivayete denir. Hadîsi bu şekilde rivayet etmeye de ta'lîk denir. Sözgelimi, Buhârî, herhangi bir hadîsi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki" veya "Ebu Hüreyre'nin rivâyetine göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:" diyerek kaydetmişse buna muallak hadîs denir. Görüldüğü üzere, burada senet yoktur. Elbetteki, senette eksiklik olduğu takdirde o hadîs zayıftır.

    Hemen belirtelim ki, Buhârî ve Müslim'de muallak hadîs vardır. Ancak muallaklar Müslim'de 14 tane olmasına rağmen, Buhâri'de kıyaslanamayacak kadar çoktur: 1341 tâne. Ve Buhârî'de muallak hadîsler, ayrıca ele alınacak kadar ehemmiyet arzeden bir husustur. Çünkü, bu kadar muallak hadîse rağmen nasıl "sahîh" denebilmektedir?. Bu muallakları niçin almıştır? gibi sorular hatıra gelebilir. Açıklayalım:

    BUHÂRÎ'DE MUALLAK HADÎSLER: Önce şunu belirtelim: Buhârî'nin muallak hadîsleri iki gruptur. Birinci gruba, Buhârî'de senedi geçen muallak hadîsler girer. Yani, Buhârî hadîsleri ihtiva ettiği fıkıh adedince başka yerlerde ikinci, üçüncü... kere tekrar ederken, kitabın hacmini kabartmamak için senetleri atmıştır. Şüphesiz bu çeşit ta'lik sıhhate zarar vermez. Hacmi hafifletmek gayesini (tahfif) güder. Bunların muallak oluşu mutlak değildir, belli bir babla kayıtlıdır.

    İkinci grup muallaklara gelince, bunların Buhârî'de senedi hiç bir surette geçmez. Buhârî hazretleri bu hadîsleri kasden senetsiz bırakmıştır. Senetlerini atışının sebebi, hadîslerdeki zaa'fa dikkat çekmektir. Yani bu hadîsler kendisinin bir rivâyete "sahîh" demek için aradığı hâricî şartları tam taşımayan rivâyetlerdir. Sözgelimi, talebenin, hadîs aldığı hocayı görme durumu kesinlik kazanmamıştır, veya hıfzı sebebiyle tenkide mâruz kalmıştır vs. Şu halde, bu objektif olan şartlarında eksiklik varsa, ona göre hadîs zayıftır. Buhârî, o hadîsin kendi şartlarını taşımadığını, yânî, kendi açısından -hâricî şartlara göre- zayıf olduğunu okuyucuya haber vermek için senedi atmıştır.

    Bu ikinci gruba giren muallaklar iki kısımdır: Bir kısmının sıhhati hususunda kanaati daha kuvvetlidir, zann-ı gâlib'i vardır diye ifade ediyoruz. Diğer bir kısmının sıhhati hususunda o kadar kesin kanaat sâhibi değildir, kısmen mütereddiddir. Bir başka ifâde ile birinci kısma girenler, -taşıdıkları şartlar açısından- daha sıhhatli, ikinci kısımdakiler -yine taşıdıkları şartlar açısından- sıhhatçe daha düşük rivâyetlerdir.

    Herhangi bir muallak hadîsin hangi kısma girdiğini nereden bileceğiz? diye tereddüde gerek yok. Zira birinci kısma giren, yani sıhhatinden emîn olduklarını cezm sigası ile sunmuştur: Hadîs'i, "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu", "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle yaptı", "Ebu Hüreyre rivâyet etti ki..."

    قال رسول اللَّه ، فَعَلَ رسول اللَّه ، روى أبو هريرة gibi kesinlik ifade eden tabirlerle rivâyeti sunar. Bu tabirlere cezm sigası denir.


    İkinci kısım muallakları, yani, dış şartları açısından, sıhhati hususunda çok emîn olmadığı hadîsleri tamrîz sigası ile sunar. Bu sigada, kesinlik yoktur, ilk nazarda tereddüd gözükür: "Söylendiğine...", "rivâyet edildiğine göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurmuştur ki...", "....yapmıştır ki..." veya "Bu babta Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan şu rivâyet gelmiştir: ...." ( يُذكر عن رسول اللَّه ، روى عن رسول اللَّه وفي الباب عن رسول اللَّه) gibi sigalar.

    Bu tabirlerle sevk edilen muallaklar, sıhhatçe daha dûn bir mertebededirler. Hadîs münekkidleri, Buhârî'de bu mutlak şekilde muallak olan hadîslerin, Buhârî'nin usûl olarak kaydettiği hadîslerde aradığı sıhhat şartlarına haiz olmadığını bilerek kitabına aldığını ve bunu bildiğini göstermek için de senetlerini attığını belirtirler. Hiç biri de, Buhârî'yi ve hatta Müslim'i bu çeşit hadîsleri sebebiyle "şartlarına uymayan hadîsi almış olmak" la itham etmemiştir. Onların sıhhat iddiaları müsned rivâyetler içindir. Nitekim, teşeddüdüyle tanınan, Dârakutnî (v. 385/995), Sahîheyni tahlil ederken bazı tenkîdler yöneltse bile, onlar bu muallaklar sebebiyle değildir.

    Esasen, muhaddislerin hadîs karşısındaki tavrını hakkıyla değerlendirebilmek için şu hususu bir kere daha tekrâr edelim: Hadîslerin zayıf sahîh oluş durumları, dış şartlara bakar, nefsü'l-emre (gerçek duruma) bakmaz. Çünkü gerçekten Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın onu, o şekilde söyleyip söylemediğini Allah bilir. Levh-i Mahfuz'a kimse nüfuz edemeyeceğine göre âlimler, zâhire göre hükmedeceklerdir. Üstelik "sahîh"lik ölçüsü, görüldüğü üzere, âlimden âlime az çok değişebilmektedir. Buhârî'nin "zayıftır" diyerek terkettiği şahsı Müslim "sika" diye benimsemiştir. Her ikisinin de zayıf addettiklerini, diğer dördü "sika" addetmişlerdir. Aynı hadîs metni, bir tarîkden gelince "sahîh" addedilmiştir, bir başka tarîkden gelince "zayıf" addedilmiştir. Sebep aynı: Hadîs hakkında verilen hüküm "nefsü'l-emr'e" değil, râvileri ilgilendiren dış şartlara göredir.

    Şöyle bir soru da hatıra gelebilir: İkiyüzbin sahîh hadîs bildiğini söyleyen Buhârî, niçin "zayıf" addettiği bu muallaklara yer verdi, bunlar yerine niye müsned rivâyet koymadı? veya: Bunları da almasaydı, niye aldı?

    Bu soru bir kaç vecihten cevaplanabilir:

    1- Buhârî, kitabını tanzîm ederken fıkhî bir endişe taşımıştır. Bab başlıklarında fukaha beyninde müsellem olan fıkhı beyan etmiş, sonra bunların âyet ve sahîh hadîsten dayanağını göstermek istemiştir. Bir babla ilgili -kendi şartlarına uyan- sahîh hadîs bulamadı ise şartlarına uymayan hadîslerden istişhâd ve mütâbaat maksadıyla almıştır, uymadığını göstermek için de tâlik etmiştir.

    2- Buhârî, muallakların nüfsü'l-emir'de zayıf olduğunu söylemiyor. Binaenaleyh, muallaklar da onun nazarında fıkhen sâhîhtir, nitekim fukaha onlarla amel etmiştir, sâdece kendisinin koyduğu dış şartlar açısından zayıftır.

    İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, 1.Cild.

    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Buhari ve Zayıf Hadis Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Buhari ve Zayıf Hadis Buhari ve Zayıf Hadis Icon_minitimeCuma 12 Ağus. 2011, 17:14

    Yayınevinden yayınevine
    baskı sırasında esas alınan nüshaların farklı olmasına kadar birçok sebebten
    hadis numaraları tutmasa da
    aşağıdaki bilgileri de burada paylaşmak istedim

    Buhari’nin Edebu’l-Mufred Adlı Eserinin Alperen Yayınları ve Sönmez Neşriyat tarafından yayınlanan; Ali Fikri Yavuz Tarafından Yapılan Tercemesinde ve Konevi Yayınları Tarafından yayınlanan Ramazan Sönmez Tarafından yapılan tercemesindeki Elbani’nin Tespitlerine göre zayıf hadislerin numaraları

    Hazırlayan: Ebu Muaz
    7, 12, 22, 30, 35, 40, 42, 43, 45, 47, 51, 61, 62, 63, 66, 74, 80, 81, 83, 92, 94, 110, 120, 126, 134, 137, 139, 141, 152, 156, 160, 161, 165, 184, 190, 196, 207, 222, 235, 249, 259, 261, 263, 267, 282, 290, 307, 308, 310, 315, 320, 328, 329, 338, 342, 343, 393, 394, 396, 413, 414, 415, 419, 435, 437, 452, 453, 458, 468, 474, 476, 480, 482, 484, 491, 496, 527, 529, 530, 532, 533, 546, 551, 560, 565, 566, 573, 581, 582, 587, 604, 609, 614, 623, 628, 635, 636, 640, 641, 652, 662, 667, 670, 679, 681, 709, 713, 715, 721, 725, 737, 750, 754, 758, 765, 771, 781, 782, 785, 788, 794, 797, 802, 806, 812, 813, 814, 819, 822, 823, 824, 828, 832, 856, 873, 881, 887, 888, 893, 904, 912, 916, 920, 922, 926, 936, 964, 969, 972, 974, 975, 976, 1002, 1003, 1015, 1016, 1017, 1019, 1022, 1027, 1029, 1041, 1057, 1061, 1062, 1064, 1082, 1092, 1097, 1100, 1111, 1128, 1135, 1137, 1143, 1146, 1156, 1158, 1160, 1165, 1173, 1180, 1186, 1188, 1190, 1193, 1196, 1197, 1198, 1201, 1214, 1223, 1237, 1245, 1246, 1248, 1253, 1257, 1259, 1261, 1263, 1268, 1276, 1285, 1290, 1291, 1293, 1295, 1296, 1298, 1301, 1303, 1307

    Elbani düşmanları bu bilgilere itibar etmeyeceği için
    ayrıca başka bir kaynaktan şunu da buldum
    İbni-Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "En çabuk kabul edilen duâ, gaibin gaibe duâsıdır."
    Tirmizî Ebû Dâvud. Buhârî, el-Edebül-Müfred. (Tirmizi bu hadisi zayıf kabut etmiştir.)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Buhari ve Zayıf Hadis

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Hadis :: Hadis Müdafaası -