En sonunda forumlardan birinde uzun süredir yazıştığım ve rabıtanın koyu bir savunucusu aşağıdaki itirafı yaptı yorumsuz kopyalıyorum vurgular bana aittir.:
Alıntı :
Nakşibendilerin ilk yazılı kaynağı olan Raşahât adlı kitaba bakılacak olursa rabıta kelimesini ilk kez telaffuz eden Yakub-i Çarkhî adlı ruhanîdir
Bu şahıs Gazneli bir Türktür ve milâdî 1444'te ölmüştür
Buna, rabıta sürecinin ilk aşaması demek doğru olur
Nakşilik tarihinde rabıtadan belgesel olarak söz eden ikinci şahıs Tacuddîn bin Zekeriyya el-Hindî'dir
Hintli olan bu kişi, bir süre Mekke'de kalmış, milâdî 1641'de orada ölmüş ve tarikat hakkında Arapça iki kitap bırakmıştır
Bunlardan biri Risâle-i Tajiyye'dir; ikincisi de Âdab'ul-Meshikhati wa'l-Muridîn'dir
Her iki kitapçıkta da rabıtadan söz etmiş ve en azından onu, «Şeyhin şeklini zihinde canlandırmaktır» diye tanımlamıştır Bu da rabıta sürecinin ikinci aşamasıdır
Ahmed Farugıy: Hint kökenlidir 1563 yılında Serhend’te doğan bu zat, 1624 yılında yine serhend’te öldü
Rabbani 187 sayılı mektubunda rabıtayla ilgili şu sözleri söylemektedir Hace Eşrefi Kabiliye Bu mektup, ulaştırıcı yolların en kısası olan rabıtanın açıklanmasına ve Müridi için rabıtanın zikirden daha üstün olduğuna ilişkindir Bu ifadeye göre: a) Allah (cc)’a ulaşmak için izlenecek yolların en kısa olanı rabıtadır b) Rabıta yapmak (yani şeyhin şeklini zihninde canlandırmak) Allah (cc)’ı anmaktan daha üstündür Mektubun devamında Rabbani rabıta ile ilgili olarak üç şey daha söylemektedir § Şeyh ile Mürid arasında fayda vermek ve faydalanmak için rabıta bir araçtır § Mürid bir öncü tarafından en büyük mutluluğa eriştirilinceye kadar, rabıtadan başka onun izleyebileceği daha kısa bir yolu yoktur
Tacuddin'in ölümünden yaklaşık iki yüz yıl sonra Halid Bağdadî adında bir Nakşibendi şeyhi rabıtayı ele almış ve onu bu tarikatın önemli bir kuralı haline getirmiştir
Bu kişi, rabıtaya ilişkin olarak sıralanan şartları koymuş ve bu kural için bir de uygulama şekli belirlemiştir
Bu da rabıta sürecinin üçüncü ve şimdiye kadarki son aşamasıdır Halid Bağdadî'nin 1826 yılında öldüğüne bakılacak olursa işbu rabıta meselesinin, 1444 ile 1826 yılları arasında 382 yıllık bir süre boyunca üç aşamada gelişmiştir
MİR GÖRDÜĞÜN GİBİ 1800 DEYİL 1444 LERDEN BAŞLANAN BİR SÜREC VAR başkalarına yanıltıcı bilgi vermekten dolayı
YİNE ÖZÜR DİLEMİCEN DİMİ MİR
aynı kişi daha sonra şunu da yazdı:
Alıntı :
tasavvufta ilmi olan kimse resululah zamanında günümüzde yapıldığı gibi rabıta var demiyor