Selefimiz gerçekten vaktin kıymetini çok iyi bilmişler ve onun nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda bize örnekler vermişlerdir.
Tâbiînden Amr ibni Abdi’l Kays kendisine çok lüzumsuz sorular soran ve kendisiyle uzunca bir süre ilgilenmesini isteyen birisine diyor ki: “Arkadaş, güneşi tut da seninle öyle konuşayım. Güneşin zimâmını tutup zamanı durdurabilirsen seninle böyle boş şeyleri konuşabilirim.”
Yine bakın Buhârî’nin şeyhi Muhammed ibni Selâm bir gün hocasının önünde not tutarken kalemi kırılır. Hemen bağırarak: “Arkadaşlar! Bir dinara bir kalem alıyorum! Yok mu bana bir dinara kalem satacak?” deyince bunu duyanlar kendisine kalem yağdırırlar. O anda bu Müslümanın gerçekleştirdiği bu cömertçe harcama vaktin kıymetini bilmekten ve hocasının anlattıklarını kaçırma korkusundan kaynaklanıyordu.
Yine büyük müfessir, muhaddis ve tarihçi İbni Cerir et-Taberî vaktin kıymetini çok iyi bilenlerdendi. Bir gün arkadaşlarına der ki: “Dünya tarihini yazmak için yeterli güce sahip misiniz?” Onlar: “Bu iş ne kadar tutar?” diye sorarlar. İbni Cerir: “Takriben üç bin sayfa civarında” deyince arkadaşları: “Buna ömür yetmez” derler. İbni Cerir etrafındakilerin bu gayretsizliğini görünce üç bin sayfa yazdırabilmiştir. Bu zâtın buluğ çağıyla vefatı arasında yazdığı eserlerinin sayfası tam üç yüz elli dokuz bin sayfadır. Tarihi 11 cilt, tefsiri de 30 cilttir.
Allah’ın bize lütfettiği vaktin kıymetini bilmek ve onu boş şeylere harcamamak zorundayız. Aklı başında bir Müslümanın kesinlikle lüzumsuz şeylere harcayacak vakti yoktur. Bakın Allah’ın Resûlü İbni Abbas’ın (r.a.) rivâyet ettikleri bir hadislerinde bu hususu şöyle anlatır:
“İki nîmet vardır ki insanların pek çoğu onların kadrini kıymetini bilme noktasında aldanıyorlar. Bunlardan birisi sağlık, ötekisi de boş vakittir.” (Buhârî, Rikak: 1) (R. Salihin 99 No. hadis)