Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » Bid'at Bid'attir Bid'at-i Hasene Yoktur
  • » Elimizdeki Kur'an'da Mensuh Ayet Yoktur

  • Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Icon_minitimeÇarş. 11 Şub. 2009, 20:37

    Önce konu ile ilgili bir hadisi verelim

    ـ4552 ـ1ـ عن أسير بْنِ جَابِرْ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْه إذَا أتَى عَلَيْهِ أمْدَادُ أهْلِ الْيَمَنِ سَألَهُمْ، أفِيكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ؟ حَتّى أتى عَلى أُوَيْسِ بْنِ عَامِرٍ. فقَالَ: أنْتَ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ؟ قَالَ: نَعَمْ، قَالَ مِنْ مُرَادٍ، ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ. قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: فَكَانَ بِكَ بَرصٌ فَبَرَأْتَ مِنْهُ إَّ مَوْضِعَ دَرْهَمٍ. قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: لَكَ وَالِدَةٌ؟ قَال: نَعَمْ. قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: يَأتِى عَلَيْكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ مَعَ أمْدَادِ الْيَمَنِ مِنْ مُرَادٍ ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ، كَانَ بِهِ بَرَصٌ فَبَرأَ مِنْهُ إَّ مَوْضِعَ دِرْهَمِ، لَهُ وَالِدَةٌ، هُوَ بِهَا بَرٌّ. لَوْ أقْسَمَ عَلى اللّهِ ‘بَرَّهُ. فَإنِ اسْتَطَعْتَ أنْ يَسْتَغْفِرَ لَكَ فَافْعَلْ، فَاسْتَغْفِرْ لِى. فَاسْتَغْفَرَ لَهُ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ: أيْنَ تُرِيدُ؟ قَالَ: الْكُوفَةَ. قَالَ: أَ أكْتُبُ لَكَ الى عَامِلِهَا؟ قَالَ: أكُونُ في غَبْرَاءِ النَّاسِ أحَبُّ اليَّ قَالَ: فَلَمَّا كَانَ مِنْ الْعَامِ الْمُقْبِلِ حَجَّ رَجُلٌ مِنْ أشْرَافِهِمْ فَوفَقَ عُمَرَ، فَسَألَهُ عَنْ أُوَيْسِ رَحِمَهُ اللّهُ. قَالَ: تَرَكْتُهُ رَثَّ الْبَيْتِ قَلِيلَ الْمَتَاعِ. فَأخْبَرَهُ عُمَرُ بِمَا سَمِعَ مِنْ رَسُولِ اللّهِ # فَلَمَّا رَجَعَ الرَّجُلُ أتَى أُوَيْساً. فقَالَ: اسْتَغْفِرْ لى. فقَالَ: أنْتَ أحْدَثُ عَهْداً بِسَفَرٍ صَالِحٍ. فقَالَ: اسْتَغْفِرْ لِى. فقَالَ: لَقِيْتَ عُمَرَ؟ قَالَ: نَعَمْ.

    فَاسْتَغْفَرَ لَهُ. فَفَطَنَ لَهُ النَّاسُ. فَانْطَلَقَ عَلى وَجْهِهِ رَحِمَهُ اللّهُ[. أخرجه مسلم.»ا‘مدَادُ« جمع مدَد، وهم ا‘عوانَ الَّذين كانوا يجيئُونَ لنصر ا“سم.و»غَبَراءُ النَّاسِ« بقاياهم؛ وأراد أن يكون مع المتأخرين، من المتقدمين المشهورين .


    1. (4552)- Üseyr İbnu Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'a Yemenlilerin takviye kuvveti geldikçe her defasında onlara:

    "Aranızda Üveys İbnu Âmir var mı?" diye sorardı. Nihayet Üveys İbnu Âmir'e rastladı. Aralarında şu konuşma geçti:

    "Sen Üveys İbnu Âmir misin?"

    "Evet!"

    "Murad'dan, sonra da Karan'dan?"

    "Evet!"

    "Sende alaca hastalığı vardı, bir dirhem kadar bir yer hariç tamamını atlattın, değil mi?"

    "Evet!"

    "Senin bir annen olacak?"

    "Evet!"

    "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittim. Şöyle diyordu: "Size, önce Muradî sonra da Karanî olan Üveys İbnu Âmir, Yemen imdat kuvvetiyle gelecek. Onun alaca hastalığı vardı, dirhem kadar yer hariç atlattı. Onun bir annesi var. O annesine karşı saygılıdır. O, (bir şey için) yemin edecek olsa Allah (dilediğini yerine getirmek suretiyle) onun yeminden halâs eder. Eğer ondan kendin için istiğfar talep edebilirsen et."

    Benim için istiğfar ediver" dedi. O da istiğfar ediverdi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona:

    "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

    "Kûfe'ye!"

    "Senin için vâlisine mektup yazayım mı?"

    "Ben (hususî muamele istemem, herkesle bir olmayı), avamdan biri olmayı tercih ederim."

    Ravi der ki: "Müteakip sene Kûfe'nin eşrafından biri hacc yaptı ve Ömer'le karşılaştı. Ömer ona Üveys rahimehullah'ı sordu.

    "Ben onu, dedi, evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım!"

    Ömer, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğini ona da söyledi.Adam hacc'dan dönünce Üveys'e geldi ve:

    "Benim için istiğfar ediver!" dedi.

    "Sen hayırlı bir seferden yeni döndün, sen benim için istiğfar et" dedi ve:

    "Ömer'e mi rastladın?" diye sordu.

    "Evet!" dedi. Bunun üzerine Üveys ona da istiğfarda bulundu. Böylece halk onun ne olduğunu anladı. Bir müddet sonra da (Kûfe'yi terkedip) geri gitti, (rahimehullah)." [Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 225, (2542)]

    AÇIKLAMA:

    Üveys İbnu Âmir el-Karanî, halkımız tarafından Veysel Karanî olarak bilinen zâttır. İsmi, zaman içerisinde biraz değişikliğe uğramıştır.Tâbiîn'in büyüklerindendir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sağlığında müslüman olmuştur. Annesine olan saygısı Resûlullah'la karşılaşmasına mâni olmuştur. Bu hususta menkîbeleri vardır. Resûlullah onu önceden haber vermiş, "Tabiîn'in en hayırlısıdır, duası makbuldür, gören, ondan istiğfar edivermesini talep etsin" şeklinde takdirlerini ifade etmiştir.


    Resulullah'tan merfu bir rivayete göre: "Ümmetimde öyleleri var ki, mescide ve musallaya elbise bulamadığı için gelemezler. Hayaları sebebiyle halktan da isteyemezler. İşte böylelerinden biri de Üveys el-Karanî'dir" buyurmuştur.Üveys, Sıffin savaşında Hz. Ali'nin cephesinde savaşmış ve bu savaşta şehid olmuştur, (rahimehullah).

    Evet hadiste de gördüğümüz gibi Üveys el-Karanî kıssasında üveysilik tabir edilen bir din büyüğünün kendisinden kilometrelerce uzaktaki bir başka kişiye telepatik yolla bilgilerini aktarması durumu yoktur. Kişinin bu vb Üveys el-Karanî'nin menkıbelerinden üveysîlik diye bir şey uydurabilmesi için, üveysîlik yoluyla Bel'am bin Baura'dan din tahribatı ilmi iktibas etmiş olması gerekir. Zira eğer üveysilik diye bir şey olsaydı Rasulullah, ashabına "Ondan dua alın." demez, Üveys'e "Medine'ye geldiğin zaman ashabım için dua et. Zira sen duası makbul bir kulsun." derdi.

    Üstelik bu üveysîlik nasıl bir şey ki Rasulullah'tan Üveys'e geçmiş ondan da günümüze kadar çeşitli insanlara geçmiş ama ashabtan ve tabiinden kimsenin bundan haberi bile olmamış. Zira eğer ashabın üveysilikten haberi olsa idi Üveys'ten dua almak için onun Medine'ye gelmesini beklemez, telepatik yolla Üveys el-Karanî'den dua alırlardı.Ya da Ömer'in görüştüğü Kufe'li hacı da Üveys'ten dua almak için Kufe'ye geri gitmeyi beklemez daha Ömer'le görüşür görüşmez Üveys'ten dua isterdi.

    Eğer tüm bunlara rağmen hala utanmadan, ashabın özellikle de Ömer'in üveysiliği bildiği ve kabul ettiği iddia edilirse biz de şu soruyu sorarız: Ömer üveysiliği biliyor idiyse neden Yemen'den gelen her kafileye "Aranızda Üveys el-Karanî diye biri var mı?" diye soruyordu? Neden kendisi ya da ashabtan bir başkası Üveys el-Karanî ile telepatik yolla görüşüp onun Medine'ye hangi kafile ile ne zaman geleceğini sormuyordu? Onun hangi kafilede olduğunu neden hiçbiri bilmiyordu? Ömer onu görünce neden tanımadı?

    Üstelik kıssanın halk arasında yaygın olan şekline göre Üveys el-Karanî, annesinden eğer Rasulullah'ı göremezse hemen Yemen'e geri dönmek üzere Medine'ye gitme izni almıştır. Halbuki üveysilik denilen şey doğru olsaydı Üveys el-Karanî Medine'ye hiç gitmemeliydi. Zira Rasulullah (sav) onun Ömer'in hilafeti devrinde Medine'ye geleceğini işaret etmiştir. Yani Rasulullah, o Medine'ye gelmeden kendisinin ve Ebu Bekir'in ölmüş olacağını biliyordu. Ama Rasulullah'ın yüzlerce kilometre öteden telepatik yolla görüştüğü iddia edilen Üveys bunu bilmiyormuş.

    Evet Kur'an ve sünnete "Acaba Allah ve Rasulü bize ne anlatıyor?" diye değil de "Acaba Kur'an ve sünnetten işimize yarar ne bulabiliriz." mantığıyla bakanların böyle abes sonuçlara ulaşmaları normaldir.


    Üveysilik inancının tehlikesi ile ilgili oalrka da bakınız: https://rahmet.yetkin-forum.com/tasavvuf-f35/hristiyanlardan-tarikat-ehline-baz-sorular-t613.htm#1027

    En son e-mir tarafından Çarş. 13 Ekim 2010, 18:44 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur Icon_minitimeÇarş. 18 Kas. 2009, 23:00

    Şunlar da konu ile ilgili olarak bir internet sitesinde bulduklarım.
    Evliyanın, Hızır (as) nuraniyetinden veya Peygamber varisi olan zatların ruhaniyetinden faydalanarak manevi terbiye altında yetişmesine üveysilik yolu denir.
    Bir başka deyişle, Üveysilik cismanî olarak görüşmeleri mümkün olmayan kişilerin rüya veya hal yoluyla manen görüşmeleridir ki bu yolun piri Veysel Karani Hazretleridir.

    .................
    Üveysilik yolunun tek manevi yetiştiricisi Veysel Karani Hazretleri değildir. Bu yolun manevi yetiştiricileri başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, Hızır (as) ve Mürşidi Kamillerdir. Mürşidi Kamil olmayanlardan üveysilik yolunda yetiştirici olamaz.
    Mürşidi Kâmilin bedeni ölür, ruhu ölmez. Mürşidi Kâmilin ruhu, kınındaki kılıca benzer. Ölümünden sonra ise cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur. Ruhaniyetleri anıldığı yerde hazır olur.

    .......................
    Bazen bu iki kişi arasındaki zaman farkı bazen yüzyıllarla ifade edilebilir. Anlaşılıyor ki bir mürşid-i kâmil Hakk’a yürüdüğü tarihten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden yardım isteyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Büyüklerin çoğu bu yolla terbiye görmüşlerdir.
    .................
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Üveysîlik Diye Bir Şey Yoktur

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Tasavvuf -