Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun...

İSLAMİ BİLGİ PAYLAŞIM SİTESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Rahmet Forum Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
star
starPaz 28 Ekim 2012, 12:04
star
starÇarş. 14 Eyl. 2011, 21:58
star
starSalı 13 Eyl. 2011, 18:41
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:48
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:15
star
starSalı 06 Eyl. 2011, 19:02
star
starPtsi 05 Eyl. 2011, 22:51
star
starPaz 04 Eyl. 2011, 13:51
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 16:06
star
starCuma 02 Eyl. 2011, 15:45
Similar topics
  • » O Sahtekar Değildi
  • » Ashab Birbirini Öldürdü Mü?

  • Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
    Yazar Mesaj
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:22

    Bu başlık altında Ashab-ı Kiram (ra)'ın Rasulullah (sav)'e bazı konulardaki bazı itirazlarını aktaracağım.Bunda amacım günümüzde çok duyduğumuz bir kişinin tabi olduğu hoca efendisine asla karşı çıkmaması gerektiği, o ne söylerse bunda bir hikmet olduğu, onun emirlerine itiraz etmenin hatta kısa bir an için bile olsa onun emirlerinde bir hikmet olduğundan şübhe etmenin dahi kişiyi dinden çıkaracağı yönündeki batıl iddiaları çürütmektir.

    1-Hudeybiye Anlaşması İle İlgili Uzunca Bir Hadisin Bir Kısmı
    ...................................................................
    Bu müşkil vaziyetten üzülen Umer ibnu'l-Hattâb şöyle demiştir: Bunun üzerine ben Peygamber'e vardım ve:

    — Sen Allah'ın hakk peygamberi değil misin? dedim. Peygamber:

    — "Evet, Allah'ın hakk peygamberiyim!" buyurdu. Ben:

    — Biz müslümânlar hakk üzerinde; düşmanlarımız ise bâtıl üzerinde bulunmuyorlar mı? dedim.

    Peygamber:

    — "Evet, öyledir" buyurdu. Ben:

    — O hâlde dînimiz hakkında bu aşağılık hâli niçin kabul ediyoruz? dedim.

    Peygamber:

    — "Muhakkaksurette ben Allah'ın Rasûlü'yüm ve ben (bu anlaşmayı kabul etmekle) Allah 'a isyan etmiş değilim. Allah benim yardımcım da!" buyurdu.

    Ben yine:

    — Vaktiyle Sen bize: "Yakında Ka'be'ye varıp tavaf edeceğiz!" diye haber vermez miydin? dedim.

    Rasûlullah:

    — "Ben sana (vakit ta'yîn ederek) 'Bu sene varıp tavaf edeceğiz!' diye haber verdim mi?" buyurdu.

    Ben de:

    — Hayır, dedim. Rasûlullah:

    — "Muhakkak sen (yakın zamanda) Beyt'e varıp onu tavaf edeceksin" buyurdu.

    Umer ibn Hattâb dedi ki: Bunu müteâkıb ben, Ebû Bekr'e vardım ve:

    — Yâ Ebâ Bekr! Bu adam Allah'ın hakk peygamberi değil midir? dedim.

    Ebû Bekr de:

    — Evet, hakk peygamberidir, dedi. Ben:

    — Biz müslümânlar hakk üzerinde; düşmanlarımız bâtıl üzerinde bulunmuyor mu? dedim.

    O da:

    — Evet öyledir, diye cevâb verdi. Ben tekrar:

    — Öyle ise niçin biz dînimize küçüklük veriyoruz? dedim. Ebû Bekr:

    — Behey adam! Muhammed muhakkak Allah'ın Rasûlü'dür. O, Rabb'ine âsî değildir. Allah O'nun yardımcısıdır. Sen hemen O'nun emrine sarıl! Vallahi Muhammed hakk üzeredir, dedi.

    Ben tekrar:

    — O bize Medîne'de "Beyt'e varacağız, tavaf edeceğiz" demedi mi? diye sordum.

    Ebû Bekr:

    — Evet öyledir. Fakat sana "Bu sene varıp tavaf edersin" diye mi haber verdi? dedi.

    Ben de:

    — Hayır, dedim. Ebû Bekr:

    — (Dur bakalım!) Sen muhakkak yakın bir zamanda Beyt'e varıp onu tavaf edeceksin! dedi.

    ez-Zuhrî dedi ki: Umer (R): Bu itirazlarımdan dolayı keffâret olarak sonra birçok iyi işler yapmışımdır, demiştir.

    Râvî dedi ki: Rasûlullah barış andlaşmasının yazım ve imzasını bitirip ayrıldığı zaman, sahâbîlere [39]:

    — "Haydi artık kalkın, kurbanlarınızı kesip, başlarınızı tıraş edin!" buyurdu.

    Râvî dedi ki: Vallâhî sahâbîlerden bir kişi olsun kalkmadı. Hattâ Rasûlullah bu emri üç kerre söyledi. Sahâbîlerden hiçbirisi kalkmayınca, Rasûlullah zevcelerinden Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve sahâbîlerden gördüğü kayıdsızlığı ona söyledi
    [40].

    Ümmü Seleme:

    — Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bu emri yerine getirmek istiyor musun? O hâlde şimdi dışarı çık, sonra tâ kurbanlık develerini kesinceye ve berberini çağırıp, o seni tıraş edinceye kadar sahâbîlerinden hiçbirisine bir kelime bile söyleme! dedi [41].

    Bunun üzerine Peygamber, Ümmü Seleme'nin yanından çıktı ve sahâbîlerinden hiçbirisi ile konuşmayarak, umre ibâdetlerini yerine getirdi. Kurbanlık develerini kesti ve berberi (Huzaalı Hırâş ibn Umeyye'yi) çağırıp tıraş oldu. Sahâbîler Peygamber'i bu hâlde görünce, onlar da hemen kalkarak kurbanlarını kestiler, birbirlerini tıraş etmeye başladılar, hattâ (icabet çabukluğunun meydana getirdiği sıkışıklıktan) birbirlerini öldüreyazdılar.
    ................................................................
    [Burda gördüğümüz gibi ashab Rasulullah'ın bu emrinin kendisine ait bir emir mi yoksa Allah'ın bir emri mi olduğunu anlamadığı için kısa bir süre için dahi olsun itaat etmemiş, fakat sonuçta emrin Allah'tan olduğunu iyice anladıktan sonra itaat etmişlerdir.Fakat kısa süreli bu itaatsizlikten dolayı kendilerinden tecdid-i iman istenmemiş hatta kendilerini kınayan ne bir ayet nazil olmuş ne de bir hadis vürud olmuştur.e-mir.bkz.40 nolu dipnot]

    [39] Barış andlaşması yazıldıktan sonra içindekilere müslümânlardan Ebû Bekr, Umer ibn Hattâb, Alî ibn Ebî Tâlib, Abdurrahmân ibn Avf; müşriklerden de Mıkrez ibn Hafs şâhid yapılmıştır (İbn Hişâm, es-Sire).

    [40] Sahâbîler'in Peygamber'in emrine icabet etmekte ağır davranmaları, şartlarını ağır buldukları bu barışın bir vahiy ile ibtâl edilmesi ve böylece kendileri için umre ibâdetinin yapılması müyesser olması ümidine dayanıyor idi. Ve şübhesiz Peygamber'e karşı muhalif bir hareket mâhiyetinde değildi. Peygamber'in emri mutlak idi; binâenaleyh hemen acele yerine getirilmesi gerekmediği sahâbîlerce bilinmişti.

    [41] Ümmü Seleme'nin müstesna zekâ ve fazileti bu hâdiseden pek açık olarak anlaşılır. Bunu Îmâmu'l-Harameyn Nihâye'de: "Ümmü Seleme'nin Hudeybiye'de gösterdiği dirayet ve fetâneti İslâm târihinde hiçbir kadın göstermemiştir, denildiğini" kaydederek pek güzel belirtmiştir (ibn Hacer, Kastallânî). Buhari / Şurut- 15


    En son e-mir tarafından Salı 18 Ağus. 2009, 23:22 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:25

    2-Übeyy B.Selül'ün Cenazesi Olayı

    119-....... Umer ibnu'l-Hattâb (R) şöyle demiştir: Abdullah ibnu Ubeyy ibn Selûl öldüğü zaman, Rasûlullah (S) onun cenazesine namazını kıldırması için çağırıldı. Rasûlullah kalkıp dikilince ben O'na doğru sıçrayıp fırladım da: Yâ Rasûlallah! Abdullah ibn Ubeyy üzerine cenaze namazı kılacak mısın? Hâlbuki o, şu, şu, şu ve şu günlerde şöyle şöyle demişti diyerek, Rasûlullah hakkındaki çirkin sözlerini teker teker sayıyordum. Rasûlullah gülümsedi de: "Benden geriye çekil yâ Umer!" buyurdu. Ben kendisine karşı sözü çoğaltınca: "Ben muhayyer kılındım da istiğfar etmeyi tercih ettim. Eğer ben yetmişten fazla istiğfar ettiğim takdirde ona mağfiret edileceğini bilir olaydım, muhakkak yetmiş defadan ziyâde mağfiret isterdim" buyurdu. Umer dedi ki: Akabinde Rasûlullah, Abdullah ibn Ubeyy üzerine namaz kıldı, sonra döndü. Ancak az bir zaman ikaamet etmişti ki, nihayet Berâe sûresinden iki âyet indi: "Onlardan ölen hiçbir kimseye ebedî duâ etme, (defn veya ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah 'ı ve Rasûlü inkâr ile kâfir oldular; onlar fasıklar olarak öldüler" (et-Tevbe: 84). Umer: Ben sonra Rasûlullah'a karşı olan o günkü cür'etimden dolayı hayret ettim, Allah ve Rasûlü en bilendir, demiştir.
    Buhari / Cenaiz-85
    [Bakın burda da Rasululah'ın uyarılarına rağmen Ömer ibnü'l-Hattab'ın itirazları devam etmekte ve inen vahiy Ömer (ra)'ı uyarmak yerine Rasulullah (sav)'i uyarmaktadır.e-mir]
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:29

    3-İman Hakkında Bir Hadis Ve Ömer (ra)ın Bir İtirazı

    Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ömer b. Yunus el Hanefi [187] rivayet etti. (Dedi ki): Bize İkrimetü'bnü Ammâr [188] rivayet eyledi. Dedi ki: Bana Ebû Kesir [189] rivayet etti. Dedi ki: Bana Ebû Hüreyre rivayet etti. Dedi ki:

    — Bir cemaatin içinde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in etrafında oturuyorduk. Yanımızda Ebû Bekir'le Ömer de bulunuyorlardı. Derken Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aramızdan kalktı gitti; ve yanımıza dönmesi biraz gecikti. Biz kendisine bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. Ve hemen kalktık. İlk telâşa kapılan ben idim Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)i aramağa çıktım. Nihayet Ensardan beni Neccâr'a aid bir bahçeye gelince acaba bir kapı bulabilir miyim diye onun etrafını dolaştım. Fakat bulamadım. Birde baktım ki akar bir kuyudan (meydana gelen) bir râbî' bir bahçenin içine giriyor. —Rabi': kanal demektir—. Ben derhal tilkinin büzüldüğü gibi büzülerek Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına giriverdim.

    «Sen Ebu Hüreyre misin?» diye sordu.

    «Evet yâ Resulâllah» dedim.

    «Niye geldin?» dedi.

    «Aramızda idin. Sonra birden kalktın, gittin; ve yanımıza dönmekte geciktin. Doğrusu sana bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. İlk endişe eden de ben oldum da şu bahçeye kadar geldim ve hemen tilkinin toparlandığı gibi toparlanarak içeri daldım. Öteki insanlar da arkamdadır.» dedim. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):

    «Yâ Ebâ Hüreyre!» dedi; ;ve bana ayakkaplarını vererek:

    «Şu iki tek ayakkabımı götür. Bu bahçenin arkasında kalbi yüzde yüz inanarak: «Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur.» diye şehâdet getiren her kime rast gelirsen onu hemen cennetle müjdele.» buyurdular.

    İlk rastladığım Ömer oldu. (Bana)

    «Bu ayakkabılar nedir ya Ebâ Hüreyre?» dedi.

    «Bunlar Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ayakkablarıdır. Beni bunlarla gönderdi ki, kalbi yüzde yüz inanarak "Allahdan başka hiç bir ilâh yoktur." diye şehâdet getiren kime rastlarsam onu cennetle müjdeleyeceğim» dedim. Bunun üzerine Ömer eliyle iki mememin arasına vurdu. Ben de oturağımın üstüne düştüm. Ömer:

    «Geri dön yâ Ebâ Hüreyre!» dedi. Ben de Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına döndüm. Ama nerde ise ağlamak üzere idim. Ömer beni tâkib etmiş. Bir de baktım izimden geliyor. Resûlüllah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem):

    «Ne oldu sana Yâ Ebâ Hüreyre?» dedi.

    -Ömere rastgeldim. Benimle gönderdiğin haberi kendisine söyledim. Bunun üzerine Ömer iki mememin arasına Öyle bir vuruş vurdu ki, kalçamın üstüne düştüm.Bana: geri dön!» emrini verdi; dedim. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ona) :

    «Yâ Ömer Bu yaptığına seni sevkeden nedir?» dedi. Ömer:

    «Yâ Resûlâllah! Annem babam sana feda olsun! Sen, kalbi yüzde yüz inanmış olarak Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur dîye şehâdet getiren kime rastlarsa onu cennetle müjdelesin diye Ebû Hüreyre'yi ayakkablarınla gönderdin mi?» dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

    «Evet» buyurdular. Ömer :

    «Aman yapma! Zira, korkarım insanlar buna güvenip kalırlar. Binaenaleyh bırak şunları amel etsinler.» dedi. Resûlüllah (Sallallahü Albyhi ve Sellem) de:

    «Öyle ise bırak şunları!» buyurdular.

    «Telâşa düştük ve hemen kalktık...»

    Müslim/İman-52
    [187] Ebu Hafs, Ömer b. Yûnus b. Kaasim el-Hanefî: Sahihayn râvîlerindendir.

    [188] Ebu Ammâr, tkrime b. Ammâr: Yalnız Müslim'in râvîlerindendir.

    [189] Ebu Kesir, Yezid b. Abdirrahman: Tabiînden olup, Hz.Ebu Hüreyre'den hadis dinlemistir.

    Hadisden Çıkarılan Hükümler :


    1-Hükümdar veya herhangi büyük bir zât bir hususta fikir beyan eder de tebaasından biri onun fikrine muhalif mutâleada bulunursa, büyüğün gözden geçirmesi için mutaleasını ona arzetmesi gerekir.Şayed mutaleası doğru ise büyük onu kabul eder; değilse yanıldığı yeri söyler.
    [yani neymiş öğrencinin hocasına kayıtsız şartsız itaati diye birşey yokmuş.O hoca Allah'ın Rasulü bile olsa.e-mir]


    2-Âlim; öğretmek, fetva vermek gibi bir maksadla talebesi arkadaşları ve diğer kimselerle oturur.
    ...............................................................[konumuzla ilgili olmayan diğer dokuz hükmü almadım.e-mir]

    Ayrıca bknz: https://rahmet.yetkin-forum.com/akaid-f5/allah-n-rahmetinin-genilii-t329.htm#455


    En son e-mir tarafından Paz 22 Şub. 2009, 14:41 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:35

    4- Savaş Bineklerini Kesmek Hakkında

    2-.......Seleme ibnu'l-Akva' (R) şöyle demiştir: (Havâzin seferinde) mücâhidlerin azıkları azalıp hafifleşmiş ve fakîr düşmüşlerdi. Bunun üzerine sahâbîler develerini kesmek hususunda (izin için) Peygamber'e geldiler. Peygamber de onlara izin verdi. Müteakiben bunlara Umer kavuştu. Onlar bu haberi ona söylediler. Umer onlara:

    — Develeriniz gittikten sonra (bu uzun yolculukta) hayâtınız kalmaz, dedi.

    Sonra Peygamber'in yanına girdi ve:

    Yâ Rasûlallah! Bunların develeri gittikten sonra, bunların hiçbiri (sağ) kalmaz, dedi.

    Bunun Üzerine Rasûlullah da:

    — "Öyleyse insanlar içinde nida et: Herkes geri kalan azıklarını getirsinler!" buyurdu.

    İçine konulmak üzere meşin bir sergi yayıldı. Getirenler bu yaygının üzerine koydular, sonunda Rasûlullah ayağa kalktı, duâ etti ve sergi üstündeki erzak için bereket temennî eyledi. Sonra sahâbîlere kaplarıyle gelmelerini emretti. Mücâhidler avuç avuç aldılar, nihayet (hepsi kaplarını doldurup) ayrıldılar. Sonra Rasûlullah (S) şükran makaamında

    — "Eşhedu enlâ ilahe ille'llah ve ennîrasûlullah (= Allah'tan başka ilâh olmadığına ve kendimin Allah'ın elçisi olduğuma şehâdet ederim)" buyurdu
    Buhari/Şerike-1

    5-Ebu Bekr (ra)nın İmameti Meselesi

    70-.......Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) hastalığa tutuldu ve hastalığı şiddetlendi. Bunun üzerine Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de o insanlara namaz kıldırsın " buyurdu. Âişe: Şübhesiz Ebû Bekr ince yürekli bir kimsedir. O senin makamında dikelip durduğu zaman insanlara namaz kıldırmaya muktedir olamaz, dedi. Peygamber: "Ebû Bekr'e emredin de insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Âişe yine ilk sözünü tekrar etti. Peygamber: "(Ey Âişe), sen Ebû Bekr'e emret de, insanlara namazı kıldırsın. Şübhesiz siz kadınlar, Yûsuf Peygamber in sahibeleri olan kadınlar amindensiniz" buyurdu. Müteakiben Ebû Bekr'e haberci elçi geldi ve Peygamberin hayâtında insanlara o namaz kıldırdı.
    Buhari / ezan-46

    [Yine gördüğümüz gibi peygambere itiraz edilme durumu söz konusu fakat bu itiraz yüzünden tekfir edilme, cehennem ile tehdit edilme, iman tazeleme vs durumlar görmüyoruz.e-mir]
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:44

    6-Ebu Zerr (ra)nın Emre Karşı Ameli

    [Ebu Zerrrin müslüman olması ile ilgili uzunca bir hadisten kısalttım.e-mir]
    ..........................................
    Ebû Zerr de öyle yapmış ve Ali'yi takip ederek yola düşmüş. Nihayet Ali, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in kanına girmiş. Onunla birlikte Ebû Zerr de girmiş. Artık onun söylediğini dinlemiş ve oracıkta müslüman olmuş. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona :

    «Kavmine dön de emrim sana gelince onlara haber ver.» buyurmuş.

    — Nefsim yedinde (elinde) olan Allah'a yemin ederim ki, onların arasında bunu haykıracağım, demiş ve çıkarak mescide gelmiş
    . Müteakiben var sesiyle:

    __ Şehâdet ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur. Ve Muhammed Allah'ın Resulüdür, diye bağırmış.

    Müşrikler ayaklanmışlar ve onu döşeğe düşürünceye kadar dövmüşler. Derken Abbâs gelerek üzerine kapanmış ve :

    — Yazıklar olsun size! Bunun Gıfâr kabilesinden olduğunu ve tacirlerinizin Şam'a giden yolu bunlardan geçtiğini bilmez miydiniz? diyerek kendisini onlardan kurtarmış. Ertesi gün yine bunun gibi yapmış. Küffâr ayaklanarak yanına gelmişler ve kendisini dövmüşler. Yine Abbas Üzerine kapanmış ve onu kurtarmış.

    Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'I-Menâkıb»'ın bir iki yerinde tahric etmiştir.
    müslim/sahabenin faziletleri-132-3



    7-Uhud Savaşı Hakkında

    [uzunca bir hadisi kısalttım.e-mir]
    ....................................
    Akabinde müslümânlardan yetmiş kişi şehîd edildi. Ebû Sufyân Sahr ibnu Harb yükseğe çıktı da:

    — Topluluk içinde Muhammed var mı? diye seslendi. Peygamber (S):

    — "Ebû Sufyân'a cevâb vermeyiniz'' buyurdu.
    Ebû Sufyân bu sefer:

    — Topluluk içinde Ebû Kuhâfe'nin oğlu (Ebû Bekr) var mıdır? dedi.

    Peygamber yine:

    — "Ebû Sufyân'a cevâb vermeyin" buyurdu.
    Ebû Sufyân tekrar:

    — Topluluk içinde Hattâb oğlu var mıdır? diye sordu.

    Bu sorularına cevâb alamayınca Ebû Sufyân, arkadaşlarına döndü de:

    — Şübhesiz bunlar öldürülmüşlerdir, şayet diri olsalardı cevâb verirlerdi, dedi.

    Bu sırada Umer nefsine mâlik olamadı da:

    — Yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı! Allah seni üzecek -yâhud horlayacak - şeyleri, senin aleyhine bakî kılmıştır, dedi.


    Ebû Sufyân:

    — Yâ Hubel! Yüksel, işin yükselsin! dedi. Peygamber (S):

    — "Ebû Sufyân'a cevâb verin" buyurdu.
    ....................
    buhari/meğazi-17
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:46

    8-Hudeybiye Müsalahası Hakkında

    263-....... el-Berâ ibn Âzib (R) şöyle demiştir: Peygamber (S)-altıncı hicret yılı- zu'l-ka'de ayı içinde umre yapmak üzere yola çıktı. Fakat Mekke müşrikleri Peygamber'i Mekke'ye girmeye bırakmalarını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler'le gelecek senede üç gün Mekke'de kalmak üzere, Hudeybiye'de bir barış anlaşması yaptı. Müslümanlar barış anlaşmasını yazdıkları zaman "Bu, Mu-hammed Rasûlullah'ın üzerinde sulh olduğu anlaşma maddeleri yazısıdır" başlığını yazmışlardı.

    Müşrik elçileri:

    — Biz senin risâletini ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah'ın Rasûlü olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbirşeyden men' etmezdik. Lâkin sen Muhammed ibn Abdillah'sın, dediler.

    Rasûlullah, onlara cevaben:

    — "Ben Allah 'in Rasûlü 'yüm ve Muhammed ibn Abdillah 'im!" buyurdu.

    Bundan sonra kâtib olan Alî'ye:

    — "Rasûlullah lâfzını sil!" buyurdu. Alî:

    — Hayır vallahi ben Seni(n ''Rasûlullah" unvanını) ebediyyen silmem! dedi.

    ..........................
    Buhari/Meğazi-43

    [Yine bir emre karşı çıkma olayı üstelik müşriklerin önünde üstelik muhtemel bir çarpışma öncesinde.e-mir]
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:50

    9-Ebu Bekr(ra)in İmameti İle İlgili Başka Bir Olay

    76-.......Bize Mâlik, Ebû Hazım ibnu Dinar'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (R)'den haber verdi (O, şöyle demiştir): Rasûlullah (S) bir kerre aralarını ıslâh için Amr ibn Avf oğulları yurduna gitti. Namaz vakti geldi. Müezzin, Ebû Bekr'e geldi de: İnsanlara namaz kıldırır mısın, namazı ikaamet edeyim mi? diye sordu. O da: Evet, dedi. Ebû Bekr namaza başladı. Rasûlullah, insanlar namazda iken geldi. Saffları yara yara birinci saffa vardı. Onu gören cemâat el çırptılar. Ebû Bekr, namazını kılarken başını hiç çevirmezdi. Cemâat el çırpmayı çoğaltınca başını çevirdi ve Rasûlullah'ı gördü.

    Rasûlullah "Yerinde dur!" diye kendisine işaret etti. Ebû Bekr ellerini kaldırıp, Rasûlullah'm kendisine olan bu emrinden dolayı Allah'a hamd ve sena etti. Sonra Ebû Bekr, saffa dümdüz girinceye kadar geri geri gitti. Rasûlullah da ileriye geçip namazı kıldırdı.

    Namazdan çıkınca: "Yâ Ebâ Bekr, sana emr ettiğim vakit yerinde kalmaktan seni men' eden ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de: Ebû Kuhâfe'nin oğlu için Rasûlullah'ın önünde durup namaz kılmak lâyık olmaz, dedi. Ondan sonra Rasûlullah cemâate dönüp: "Size ne oluyordu? El çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim bir şey arız olduğunu görürse tesbîh etsin. Tesbih ettiği vakit elbette kendisine (imâm tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsûstur" buyurdu.


    Buhari/Ezan-48


    10-Rasulullahın Vasiyyetinin Ashab Tarafından Yazılmaması

    Saîd b. Cübeyr (r.a.) İbn Abbas'ın şöyle söylediğini anlatır:
    İbn Abbas bir defasında: "O perşembe günü, o perşembe gündü ne acı gündü!" demiş ve gözyaşları kumları ıslatacak şekilde ağlamıştı. Bunun üzerine ben: Ey Abbas oğlu! Perşembe günü ne oldu ki? diye sordum. O şöyle dedi: Hz. Peygamber'in (son hastalığındaki) ağrısı arttı da: "Bana yazacak bir şey getirin. Size bir şey yazdırayım da benden sonra yolunuzu kaybetmeyesiniz" buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın yazılmasın diye) aralarında anlaşamayarak münakaşa ettiler. Hz. Peygamber de: "Bir peygamberin huzurunda münakaşa etmek yakışmaz" buyurdu. Oradaki sahabeler: "Hz. Peygamber'in neyi var, hastalıktan dolayı sayıklıyor mu? Kendisine bir sorun" dediler. Hz. Peygamber: "Beni (kendi hâlime) bırakın! Böylesi daha iyi. Sizlere üç şey vasiyet ediyorum: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarınız. Yabancı heyetlere benim ikram ettiğim gibi siz de saygı gösterip ikram ediniz" buyurmuştur. İbn Cureyc: "İbn Abbas burada üçüncüyü söylemedi, yahut söyledi de ben unuttum" demiştir.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3089

    Bu son olay hakkında ayrıca bakınız: https://rahmet.yetkin-forum.com/hadis-mudafaas-f37/omer-ra-hadislerin-yazlmasna-kar-ckt-m-t595.htm#1013


    En son e-mir tarafından Paz 06 Eyl. 2009, 15:28 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 06 Şub. 2009, 14:56

    11-Berire Hadisesi

    28-.......Bize Hâlid el-Hazzâ, îkrime'den; o da İbn Abbâs'tan şöyle tahdîs etti: Berîre'nin kocası Mugîs denilen bir köle idi (Berî-re'yi çılgınca severdi.) Hâlâ gözümün önünde görür gibiyim: Zavallı Mugîs (onu razı edip de kendisini tercih etmesi için) ağlayarak ve gözyaşları sakalının üzerinde akarak Berîre'nin arkasında döner dolaşırdı. Bir kerre Peygamber (S) babam Abbâs'a:

    — "Yâ Abbâs Mugîs'in Berîre'ye olan aşırı sevgisine, Berîre’nin deMugıs'e olan buğzuna, nefretine hayret etmez misin?" buyurdu.

    Sonra da Peygamber, Berîre'ye:

    — "Keski şu Mugîs'e dönsen olmaz mı?" buyurdu.
    Berîre de:

    — Yâ Rasûlallah! Ona dönmemi emrediyor musun? dedi. Peygamber:

    — "Hayır, ben (emretmiyorum) ancak şefaat [aracılık]ediyorum" buyurdu.

    Berîre de:

    — Öyleyse benim o adama ihtiyâcım yoktur! dedi

    Buhari/talak-15
    [Berire isimli hanım sahabi müşrik iken İslam ile şereflenmiş fakat kocası hâlâ kafir olduğu için otamatik olarak nikahları bozulmuştur.Kocası da kısa süre sonra Müslüman olunca karısı ile tekrar evlenmek istemiş fakat Rasulullah'ın da aracı olmasına rağmen Berire bunu kabul etmemiştir.Burda konumuz açısından önemli olan hususlardan bir de Berire'nin yeni müslüman olmuş olmasıdır.Yani İslam ümmeti içinde yeni üstelik de kadın olması sebebi ile en zayıf üyelerden birisidir.Buna rağmen içine yeni dahil olduğu ümmetin ve devletin liderinin isteğine genede karşı çıkabilmiş ve bundan dolayı kınanmamıştır.Yani kısaca söyleyecek olursak hiçbir islam cemaatinde "devrecilik" olamaz. e-mir.]
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimePaz 01 Mart 2009, 15:31

    12- Bedir Savaşı Hakkında

    Peygamber (s.a.v.) Bedir'in en aşağısında bir kuyunun yanında konakladı. Habbab bin Munzir
    (r.a.) ona: Durduğun yer sana vahiyle bildirildiyse bizim diyeceğimiz bir şey yoktur. Ama bu
    sadece senin görüşünse "Biz de savaş hiledir." diyoruz. Peygamber (s.a.v.) bu sözden sonra
    "Hayır bu benim görüşümdür ve savaş hiledir" dedi. O zaman Habbab (r.a.) görüşünü
    açıkladı. Peygamber (s.a.v.), onun görüşünü isabetli bulup onun söylediği gibi yaptı.

    Siret-i İbni Hişam (2/192/1)

    Konu ile ilgili olarak bakınız: https://rahmet.yetkin-forum.com/tasavvuf-f35/neden-ehli-tevhide-dumanlar-t507.htm#828


    En son e-mir tarafından Salı 18 Ağus. 2009, 23:31 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeSalı 18 Ağus. 2009, 23:30

    13- Mekke'nin Fethinden Sonra Hevazin Üzerine Düzenlenen Sefer

    Buhari - Meğazi Bahsi-58.Bab Hadis No: 331-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (R) ha­ber verip şöyle dedi: Allah, Hevâzin (harbindeki ganîmet) malların­dan kendi Rasûlü'ne fey' olarak verdiğini verdiği ve Peygamber de Kureyş'ten birtakım kimselere (kalblerini İslâm'a alıştırmak için) yü­zer deve vermeğe başladığı zaman, Ensâr'dan bâzı insanlar:

    — Allah, Rasûlullah'a mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri terkediyor. Hâlbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyşliler'in kanla­rı damlıyor, dediler.


    Enes devamla dedi ki: Ensâr'ın bu sözü Rasûlullah'a söylendi. Bunun üzerine Rasûlullah, Ensâr'a haber gönderip onları deriden bir çadır içinde toplattı. Ensâr'ın beraberinde başkalarını çağırmadı. On­lar toplanınca, Peygamber ayağa kalktı da:

    — "Ey Ensâr! Sizin tarafınızdan söylenip bana ulaşan o söz ne­dir?" buyurdu.

    Ensâr'ın iyi anlayışlıları:

    — Yâ Rasûlallah! Bizim başkanlarımız (sizi üzecek) hiçbir söz söylememişlerdir. Amma bizden yaşları taze bâzı insanlar: Allah, Rasûlullah'a mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri bırakıyor. Hâlbuki bizim kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor, demişler­dir, dediler.

    Bunun üzerine Peygamber:

    — "Ben Kureyş'ten bâzı kimselere dünyalık veriyorum ki, bun­lar küfür ve şirk zamanına yakın olan insanlardır. Ben onların gö­nüllerini İslâm Dîni'ne alıştırmak maksadıyla veriyorum. İnsanlar aldıkları mallarla giderlerken, sizler evlerinize Peygamber'le gitme­nizde razı olmuyor musunuz? Allah 'a yemin ederim ki, sizin Peygam­ber'le Medine'ye dönüp gitmeniz, onların ganimet mallarıyle evlerine bitmelerinden şübhesiz daha hayırlıdır" buyurdu.

    Ensâr:

    — Yâ Rasûlallah! Bizler Sen'inle Medine'ye gitmekten razı ol­muşuzdur! dediler.

    Peygamber de onlara:

    — "Sizler yakın gelecekte şiddetli bir surette başkalarının sizle­re tercih olunmasıyle karşılaşacaksınız. Siz bu durumlara Allah 'a ve Rasûlü 'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Çünkü ben havuz başında olacağım" buyurdu.

    Enes: Fakat sabretmediler, demiştir.

    [Bugün bir takım tarikat kitaplarında "Mürid şeyhine karşı tam bir teslimiyet içinde olmalı, onda hoşlanmadığı şeyler gördüğünde bunu hayra yorup, "Şeyhimin bir bildiği vardır." demeli, ona asla karşı gelmemelidir." şeklinde sözler olduğunu okuyor ve duyuyoruz. Verdiğimiz örneklerde ise ashab bırakın Rasulullah'ın bazı hallerinden hoşlanmamayı, doğru olmadığından emin oldukları tüm konularda çekinmeden düşüncelerini söylemiş ve hatta Berire olayında olduğu gibi tamamen karşı geldikleri dahi olmuştur. Rasulullah da bu vb hiçbir tavır karşısında ashabını tekfir etmemiş, onları cehennemlik olmakla itham edip, iman tazelemeye davet etmemiştir. e-mir.]
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeC.tesi 29 Ağus. 2009, 11:53

    14- Hendek Savaşı Sırasında

    Gatafanları Kureyş Müşriklerinden Ayırma Denemesi



    Peygamberimiz Aleyhisselam muhasaranın uzayıp gittiğini, soğuğun, kıtlığın ve açlığın günden güne arttığını görünce, Gatafanların kumandanları Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf'a; Müslümanları muhasaradan vazgeçerek askerleriyle birlikte dönüp yurtlarına giderlerse kendilerine Medine'nin yıllık hurma mahsulünün üçte birinin verilebileceğini bildirmişti.

    Uyeyne b. Hısn:

    "Eğer bize Medine'nin bu yılki mahsulünü verirsen, biz aradan çıkar, seni kavminle başbaşa bırakarak dönüp gideriz!" dedi.

    Peygamberimiz Aleyhisselam:

    "Hayır!" buyurdu.

    Haris b. Avf:

    "Yâ Muhammed! Ya Medine'nin hurmasını seninle yarı yarıya bölüşürüz, yahut üzerine süvarilerle piyadeleri yığar, doldururum!" dedi.

    Peygamberimiz Aleyhisselam üçte bir üzerine birşey arttırmayınca, üçte bire razı oldular, on kişilik bir heyetle Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler.

    Peygamberimiz Aleyhisselam, Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubâde'ye haber saldı.

    Gatafan heyeti otururken, Peygamberimiz Aleyhisselam, Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubâde ile gizlice konuşup bir barışıklık meydana getirmek istediğini onlara açıkladı.

    Uyeyne b. Hısn, Peygamberimiz Aleyhisselama:

    "Haydi, aramızdaki anlaşmamıza dair bir yazı yaz!" dedi.

    Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubâde:

    "Yâ Rasûlallah! Bu, yapmamızı senin istediğin birşey midir? Yoksa bu, Allah'ın sana emrettiği ve bizim de muhakkak yerine getirmemiz gereken birşey midir? Yahut, yapılmasını bize bıraktığın birşey midir?

    Bu sana semâdan verilmiş bir emir ise, hemen onu yerine getir!

    Bu iş sana Allah tarafından buyurulmayan ve fakat senin bir görüşünden ibaret birşey ise, yine de onu yerine getir, biz emrini dinler ve buyruğuna boyun eğeriz.

    Bu, kendin için yapmak istediğin birşey midir?

    Yoksa, bununla bizim hayatimizi korumak, esirgemek mi istiyorsun?" dediler.

    Peygamberimiz Aleyhisselam:

    "Eğer bunu yapmaya Allah tarafından emrolunsaydım, size danışmaz, gereğini hemen yerine getirirdim.

    Bu, sizin kabul edip etmemekte serbest bulunduğunuz bir görüşten ibarettir!
    Evet! Bu, sırf sizin için yapmak istediğim birşeydir! Vallahi, ben ancak bütün Arapların sizi tek yaydan oka tuttuğunu, her yandan üzerinize saldırdığını gördüğüm için böyle birşey yapmayı düşünmüş, bununla da o birleşmiş Arapların bir müddet için kuvvetlerini kırmak istemiştim!" buyurdu.

    Sa'd b. Muaz:

    "Yâ Rasûlallah! Biz ve şu kavim (Gatafanlar), bir zamanlar Allah'a şerik koşar, putlara tapar, Allah'a ibadet etmez, onu tanımaz iken bile, bunlar- misafiriik veya birşey satın alma dışında- Medine'den bir tek hurma yemeyi umamamışlardır.


    Şimdi, Allah bizi İslâmiyetie şereflendirdiği, onunla doğru yolu buldurduğu ve seninle ve onunla bizi güçlendirdiği bir sırada mı mallarımızı bunlara (haraç olarak) vereceğiz?!

    Vallahi, bizim için, böyle bir anlaşma yapmaya hacet yoktur!

    Vallahi, Yüce Allah aramızda hükmünü verinceye kadar, onlara kılıçtan başka birşey sunmaya­cağız!" dedi.


    Peygamberimiz Aleyhisselam, onların sözlerine sevindi.

    Haris ile arkadaşlarına:

    "Bunlar ne söylüyorlar, işittiniz ya?" buyurdu.

    Haris ve arkadaşları:

    "Yâ Muhammed! Sen bize gadrettin" dediler.

    Sa'd b. Muaz, barış sahifesini alıp içinde yazılı şeyleri sildi. Peygamberimiz Aleyhisselam da onu alıp yırttı.

    Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf'a yüksek sesle:

    "Dönüp gidiniz artık. Size kılıçtan başka birşey sunmayacağız. Aramızdaki anlaşmazlığı kılıç halledecektir!" buyurdu.

    Uyeyne b. Hısn:

    "Vallahi, siz kendiniz için hayırlı olan birşeyi geri bıraktınız! Sizin o kavme (Kureyşlilere) karşı dayanabilecek gücünüz yoktur!" diyerek ayağa kalktı.

    Abbâd b. Bişr

    "Ey Uyeyne! Sen bizi kılıçla mı korkutuyorsun? Hangimizin korkak olduğunu öğreneceksin! Vallahi, Resûlullahın meclisinde olmasaydınız, kavminizin yanına sağ dönemezdiniz!" dedi.

    Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, dönüp giderlerken, kendi kendilerine

    "Vallahi, biz onlardan birşey koparabileceğimizi sanmıyoruz! Onlar müşriklere karşı doğru bir yol tut­muşlar, çok basiretli ve uyanık bulunuyorlar!

    Vallahi, ben ancak şu kavim (Kureyşliler) üzerime düştüğü ve beni tesir altında bıraktığı için, iste­meyerek bu işe katılmış bulunuyordum! Biz onlarla birlikte bulunmakla, hiç de iyi bir yerde ve durumda bulunmuş olmadık.

    Bununla beraber, Kureyşliler bizim Muhammed'le görüşüp konuştuğumuzu öğrenecek olurlarsa, bizi terkederlerve bize hiç yardım etmezler!" diye söyleniyorlardı.

    Uyeyne b. Hısn:

    "Vallahi, bu iş öyle olacaktır!" dedi.

    Haris b. Avf:

    "Biz Kureyşlilere yardım için Muhammed'e saldırmakla birşey elde edemeyeceğiz! Vallahi, eğer Kureyşliler Muhammed'e galebe çalacak olurlarsa, bu hususta kazanacak olan, Araplardan başkası, yani Yahudiler olacaktır.

    Bununla beraber, ben Muhammed'in işinin açık ve üstün bir iş olduğunu görüyor ve sanıyorum. Vallahi, Hayber Yahudilerinin bilginleri, Harem halkından, Muhammed'in sıfatında bir peygamberi Kitablarında yazılı bulduklarını söyler dururlardı!" dedi.

    Uyeyne b. Hısn da:

    "Vallahi, biz Kureyşten yardım görelim diye gelmedik. Kureyş'ten yardım isteğinde bulunsaydık, onlar bize ne yardım ederlerdi, ne de Mekke Haremlerinden çıkıp bizimle birlikte gelirlerdi.

    Fakat, ben bu hususta elimize ganimetten birşey geçmeyecek olduğuna göre, bari Medine hur­masını alalım diye umutlanmıştım.

    Bununla beraber, bizi şuraya çekip getiren Yahudi müttefiklerimizden yardım görebileceğimizi umuyordum" dedi.

    Haris b. Avf:

    "Vallahi, Evs ve Hazrec kabileleri, kılıçtan başka birşeye yanaşmamaktadırlar. Vallahi, onlar değil hurma yüzünden, hatta şu hurma ağaçlarının dal, budak, yaprakları yüzünden bile, kendilerinden tek kişi kalmayıncaya kadar, yerimizde durdukça, bizimle çarpışacaklardır!

    Halbuki, her tarafı kıtlık sarmış bulunuyor. Yaşlı develer, ararda ölmeye başladılar" dedi.

    Uyeyne b. Hısn:

    "Bize hiçbir şey yok!" dedi.

    Uyeyne b. Hısn ile Haris b. Avf, son derecede ümitsiz ve üzüntülü olarak karargâhlarına döndüler.

    Ensarın ihlas ve samimiyetini ve Peygamberimiz Aleyhisselamın emirlerine göre hareket hususun­da ittifak halinde bulunduklarını görüp, Medine'yi ele geçirmeye hiçbir suretle yol bulamayacaklarını anladılar. İşlerinde büyük bir ümitsizliğe düştüler ve sarsıldılar.

    Karargâhlarına geldikleri zaman, Gatafanlar, onlara:

    "Gerinizden ne haber getirdiniz?" diye sordular.

    "İş tamamlanamamıştır.

    Biz son derecede basiretli, uyanık ve adamlarının [Peygamberimiz Aleyhisselam denilmek isteniliy­or] önünde canlarını seve seve feda edecek bir kavim gördük!

    Biz de mahvolduk, Kureyşîler de mahvoldular!

    Kureyşiler Muhammed'e birşey diyemeden, yapamadan geri dönüp gidecekler!

    Muhammed de, Benî Kurayza Yahudilerinin üzerine düşecek!

    Biz geri dönüp gidince, onların hepsini, ellerini uzatıp boyunlarına bağlattırıncaya kadar, kalelerinde kuşatacaktır!" dediler.

    Haris b. Avf:

    "Gebersinler, Cehennem olsunlar! Muhammed bize Yahudilerden daha sevgilidir!" dedi.

    Peygamberimiz Aleyhisselamın düşündüğü ve başvurduğu tedbir, Gatafanlar üzerinde istenilen tesiri böylece göstermeye başlamış oldu.

    Aım Köksal, İslam Tarihi, 5. cild.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeC.tesi 29 Ağus. 2009, 11:59

    15- Zeyd'in Zeyneb'i Boşaması

    Ahzab Suresi - 37. Ayet

    (Resulüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

    Diyanet Vakfı Meali Meali 37. Ayet Açıklaması


    Bu âyette zikredilen ve Kur’an’da adı geçen tek sahâbî olan zât, Zeyd b. Hârise’dir. Çocukluğunda esir düşmüş, Hz. Hatice onu köle olarak satın almıştır. Hz. Hatice’nin kendisine hediye ettiği bu çocuğu, Peygamberimiz azâd edip evlât edinmişti. Resûlullah, Zeyd’i çok severdi, ona halasının kızı Zeyneb binti Cahş’ı nikâhlamıştı. Fakat Zeyneb, Zeyd ile geçinemedi. Zeyneb, asil bir aileden geldiği için bir köle azâdlısı ile evlenmek istememiş, ancak bu yönde vahiy gelince onunla evlenmişti. Zeyd’e bir türlü ısınamamış, bu yüzden ona karşı asâletiyle övünmekten geri durmamıştı. Zeyd, bir süre daha buna sabretti ise de sonunda Allah’ın Resûlüne varıp Zeyneb’den ayrılmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Resûlullah hoşnutsuzluğun sona ermesi için ayrılmalarını uygun bulduysa da bunu Zeyd’in yüzüne söylemedi, ona sadece «karını yanında tut» dedi. Hz. Peygamber’in içinde gizlediği şey, Zeyneb’in sonradan kendisine zevce olacağını bildiği halde bunu açıklamamasıdır. Bu konuda uydurulan birtakım isnatların aslı yoktur. Peygamberimiz, Zeyneb’in güzelliğine hayran kaldığı için onunla evlenmiş değildir. Zeyneb onun halasının kızı idi ve Peygamber onu her zaman görüyordu. İsteseydi onunla Zeyd’den önce kendisi evlenebilirdi.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeC.tesi 29 Ağus. 2009, 12:11

    16 - Rasulullah'ın Sofrasında Onun Hoşlanmadığı Şeyi Yapmak

    Hâlid b. Velid'den rivayet olunduğuna göre: Kendisi (bir gün) Rasûlullah (s.a) ile birlikte Meymûne'nin evine girmiş. (O sırada Rasûlullah (s.a)'a kızartılmış bir keler getirilmiş. Ra­sûlullah (s.a) da (alıp yemek üzere) ona elini uzatmış. Bunun üzerine (o sırada) Meymûne'nin evinde bulunan bazı kadınlar; "Peygamber (s.a)'e yemek istediği şeyin ne olduğunu haber yerin" demişler. Ora­da bulunanlar da: "Bu kelerdir" demişler. Rasûlullah (s.a) da hemen elini çekmiş.

    (Halid b. Velid sözlerine devamla şöyle) dedi: Ben (kendisine): Ey Allah'ın Rasûlü, bu (kelerin etini yemek) haram mıdır? diye sordum.

    "Hayır (haram değildir), fakat o benim kavmimin toprağında bulunmaz ve ben ondan tiksinti hissediyorum" buyurdu.

    Bunun üzerine ben kızarmış keleri (önüme) çektim ve Rasûlullah (s.a)'ın gözünün önünde yedim.


    Buharî, zebâih 32; Müslim, sayd 43; Nesâi, sayd 62; İbn Mâce, sayd 16; Muvatta, İsti'zân 10; Ahmed b. Hanbel, IV, 89.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeC.tesi 05 Eyl. 2009, 19:00

    tabii insan herşeyde haddini bilecek
    nitekim rasulullah kendisine itirazda haddi aşarak "Allahtan kork ya Muhammed" diyen bir densiz hakkında "İlerde bundan türeyecek bir tayfa okun avdan çıktığı gibi (dinden) çıkacaklardır" demiştir.
    Bir de bir savaş sırasında Rasulullahın orucun bozulması emrine rağmen oruç tutmaya devam eden bazı sözde takva ehli için de "Onlar asilerdir" demiştir.

    Yani demem o ki bir insan hocasına karşı tabii ki saygılı olmalıdır haddini bilmelidir; ama bu saygı ve itaat asla kayıtsız ve şartsız bir saygı ve itaat olmamalıdır.
    Vesselam
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeCuma 05 Şub. 2010, 20:11

    Muttefkun Aleyh-İman Bölümü
    95-) Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.) anlatır: "Rasûlüllah (s.a.v.) birtakım kimselere bazı hediyeler dağıttı, ama içlerinden benim en çok beğenimi kazanmış bir kimseye vermedi. Ben de oturuyordum: "Ey Allah'ın Rasûlü falan kimseye niye vermedin? Vallahi ben onun da mümin olduğu görü­şündeyim." dedim.
    O da: "Müslüman de!"buyurdu.
    Biraz sustum bu kişi hakkındaki bildiğim kanaat ağırbastı, söylediğimi tekrarladım: "Ey Allah'ın Rasûlü falan kimseye niye vermedin? Vallahi ben onun da mümin olduğu görüşündeyim." dedim.
    O da: "Müslüman de!" buyurdu.
    Sonra tekrar bu kişi hakkındaki bildiğim kanaat ağırbastı. Yine söylediğimi tekrarladım. Rasûlüllah (s.a.v.) verdiği cevabı tekrarladı sonra da: "Ey Sa'd! Ben, kendisinin dışındakileri ondan daha çok sevdiğim halde sırf, Al­lah onu cehenneme yüzüstü sürüklemesin diye bir kimseye hedi­ye verebilirim. "buyurdu.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    e-mir
    Admin
    Admin
    e-mir
    Yaş :
    Kayıt tarihi : 02/02/09
    Mesaj Sayısı : 1596
    Nerden :
    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Vide
    http://www.rahmet.yetkin-forum.com
    MesajKonu: Geri: Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi Icon_minitimeSalı 06 Nis. 2010, 20:14

    Azadlı kölelerden biri olan Cüleybib için Hz. Peygamberin bizzat kendisi onu Ensar'dan bir kadınla evlendirmek için uğraşmış, kendisi ona kız istemeye gitmiştir. Kızın anne-babası kabul etmeyince kız şöyle demiştir: "Siz Hz. Peygamberin emrini geri mi çevirmek istiyorsunuz? Eğer o buna razı olmuşsa dediğini yapın. Beni ona verin." Bunun üzerine anne-babası da razı olmuş ve Cüleybib'i kızları ile evlendirmişlerdir. (İmam ahmed`in Müsned`inde Enes`ten gelen bir hadis)

    Seyyid Kutup, Abese Suresi tefsirinde.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Ashab, Gasil'in Elinde Meyyit Gibi Değildi

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    Allah'ın Selamı, Rahmeti ve Bereketi Hidayete Tabi Olan Kullarının Üzerine Olsun... :: DİNİ KONULAR :: Fıkıh :: Taklid -